Almanya’da korona salgını ile mücadele kapsamında uygulanan tedbirler protestolara konu oluyor. Korona nedeniyle sokağa çıkma sınırlaması ve maske zorunluluğunun anayasal hakları kısıtladığını savunan gruplar, “Hijyen yürüyüşü”, “Biz olmadan değil!”, “Korona ile mücadelede anayasal haklara saldırılara karşı!” “Gezinti!”, “Biz halkız!” “Karşı düşünce!”, “Beraberlik!” gibi şiarlarla sokağa çıkıyorlar.
Çoğunlukla hafta sonları yapılan gösterilerde sosyal mesafenin korunması, maske takılması gibi tedbirlere de karşı çıkılıyor. Bu nedenle dönem dönem polis ile arbede yaşanıyor veya basın çalışanlarına saldırılabiliyor.
Korona tedbirleri karşıtı ilk gösteri 28 Mart’ta Berlin’de küçük bir grubun bir araya gelmesiyle gerçekleşti. “Demokratik Direniş için İletişim Merkezi” çağrı yapmıştı. Protestolar giderek diğer kentlere de yayıldı. Geçtiğimiz hafta sonu çok sayıda kentte binlerce kişi sokağa çıktı. Protestoların en kitleseli Stuttgart’ta gerçekleşti ve bu gösteriye 10 bin kişi katıldı.
Bu hafta da Berlin, Stuttgart, Münih, Leipzig gibi çok sayıda kentte yürüyüşler yapılıyor. Stuttgart’taki yürüyüşe korona tedbirleri çerçevesinde 5 bin kişinin katılmasına izin verilirken, Münih’te ise 3 bin kişinin katılmasına izin verilmişti. Diğer çok sayıda kentte de yüzlerce kişi sokağa çıktı.
Kim bu protestocular?
Eylemlere katılanların merkezi bir yapısı yok. Facebook, Telegram gibi sosyal medya platformları üzerinden örgütleniyorlar. Homojen bir yapısı olmayan gruplar kentten kente farklılık gösteriyor. Gösterilere katılanlar arasında değişik sosyal-siyasal çevre ve görüşten insanlar bulunuyor. Komplo teorilerine inananlar, anti-semitikler, muhafazakarlar, solcular, esoterikler, aşı karşıtları vs.nin yanı sıra sadece korona tedbirlerine karşı çıkan kişiler de eylemlere katılıyorlar. Fakat eylemlere ağırlıklı olarak faşist gruplar damga vuruyor.
Gruplar arasında koronayı bir tehlike olarak gördükleri halde Alman hükümetinin aldığı tedbirlere karşı çıkanlar olduğu gibi, SARS-CoV-2’nin tamamen uydurma olduğunu savunanlar da var. Uydurma tezi yanlıları, gösterilerde maske takmayı ve fiziki mesafeyi korumayı reddediyorlar. Göstericiler Alman hükümetinin yanlış korona rakamlarıyla demokrasiyi yok ettiğini ileri sürüyorlar ve Almanya’yı “korona diktatörlüğü” olarak tanımlıyorlar
Gösterilere komplo teorilerine inanarak katılan gruplar ise sosyal medya hesaplarından yaptıkları paylaşımlarda virologlara, politikacılara, Bill Gates’e saldırıyor, anti-semitik teoriler yayıyorlar. Bu komploların arkasındaki güçlerin Yahudiler, dünyanın elitleri, Bill ve Melinda Gates, para piyasaları veya politikacılar olduğunu iddia ediyorlar.
Tüm yaşananların Bill Gates’in, masonların ve benzeri güçlerin dünyayı ele getirmek için yaptıkları gizli planlar olduğu iddia edenler de var. Bill ve Melinda Gates’in Dünya Sağlık Örgütü’nü ve Alman hükümetini satın aldığını, Robert Koch Enstitüsü’nü finanse ettiğini, Almanya’nın en önemli dergilerinden Der Spiegel’e ve Die Zeit’a yatırım yaptığını, Amerika’da Johns Hopkins Üniversitesi’ne yaptıkları bağışla orayı da ele geçirdiklerini söylüyorlar. Çok büyük bir gücü elinde bulunduran Gateslerin bütün dünya kamuoyundaki hakim görüşü belirlediklerini savunuyorlar.
Gösterilerde ırkçı-faşistlerin katılımında artış
Son haftalarda ırkçı faşist örgütlerin gösterilere katılımında artış gözleniyor. Faşist “Almanya için Alternatif” (AfD) partisi özellikle doğu eyaletlerinde protestoculara çağrı yapıyor veya AfD milletvekilleri bizzat gösterilere katılıyorlar. AfD daha önce göç ve İslam karşıtlığı üzerinden taraftar kazanmıştı. Son dönemlerde mülteci sorununun siyasette malzeme olarak kullanımı giderek önemini yitirmekteydi ve AfD de bir varlık gösteremez olmuştu. Parti içinde çatışmalar sürdüğü için AfD’nin taze kana da ihtiyacı var. Korona karşıtı eylemlerde AfD yeni dinamikler devşirerek onlarla birlikte yeniden güç olmaya çalışıyor.
Son haftalardaki protestolara Heimattreuen (Anavatana Sadıklar), Querdenken711 (Karşı Düşünenler), Netzwerk Corona Rebellen (Korona İsyancılar Ağı), Widerstand 2020 (Başkaldırı 2020) gibi birçok oluşum çağrı yapıyor.
Bunların içinde “Widerstand 2020” oluşumu önemli bir yer tutuyor. Tüzüğünde kendini parti ilan eden ve birkaç hafta içinde 106 bin üyeye ulaştığını öne süren bu oluşum, mevcut partilerin sistem partisi olduğunu, şimdiki sistemin eskimiş bir model olduğunu iddia ediyor. Kurucularından Dr. Bodo Schiffmann, grip virüslerinin SARS-CoV-2’den daha tehlikeli olduğunu iddia ediyor ve olası bir COVID-19 aşısı yapılmasını da adam yaralama diye niteliyor.
Chemnitz Üniversitesi’nde “ekstremizm ve aşırı sağcılar” konusunda araştırmalar yapan öğretim görevlisi Prof. Tom Mannewitz, korona tehdidinin uzun süre günlük yaşama eşlik edeceği göz önünde bulundurulduğunda gösterilerin kalıcı hale gelebileceğini, radikalleşebileceğini, giderek tek siyasi görüşe mensup çekirdek bir gruba evrilebileceğini, daha az katılımlı olsa da daha örgütlü bir harekete dönelebileceğini ifade ediyor. Göç ve İslam karşıtı PEGIDA hareketinin de mülteci krizinin yaşandığı 2015-2016 yıllarında bu şekilde ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Farklı grupları bir araya getiren ortak paydanın, özünde toplumun bazı kesimlerinin hükümete karşı duyduğu güvensizlik olduğunu belirtiyor ve koronanın da sebep değil, vesile oluşturduğunu kaydediyor.
Koronaya karşı giderek yayılan protestolar toplumun ilerici ve solcu kesimlerini de bu gösterilere karşı sokağa döktü. Henüz kitle katılımı bakımından cılız da olsa gerçekleşen gösterilerde ırkçı-faşist örgüt ve partiler teşhir ve protesto ediliyor.
Kızıl Bayrak / Almanya