Alman devletinin göçmen düşmanlığı

Alman Federal Göç ve Mülteciler Bakanlığı göçmen kurtarma kuruluşlarını işlerini durdurmaya çağırıyor.

  • Haber
  • |
  • Dünya
  • |
  • 09 Nisan 2020
  • 23:47

Alman mülteci yardım kuruluşu “Sea-Eye” (Deniz-gözü) Pazartesi günü “ALAN KURDI 68” isimli gemi ile Akdeniz açıklarında 150 mülteciyi kurtardı. Kurtarma çalışmalarını engellemek için Libya sahil güvenlik hücumbotları havaya ateş açarak tehdit etti. Mülteciler, tıka basa dolu tekneden panik içinde suya atlayarak boğulma tehlikesi geçirdiler. Aralarında çocukların da bulunduğu mülteciler yardım gemisine doğru yüzmeye çalıştılar. Mülteciler Sea-Eye aktivistlerinin yardımıyla kurtarıldı. 

İlk kurtarmanın hemen ardından saldırıya uğrayan ikinci teknedeki mültecileri de kurtaran Sea-Eye, toplamda 150 kişiyi boğulmaktan kurtardı.  

Sea-Eye ekibinin ikinci kurtarma operasyonu devam ederken beklenmedik bir şekilde devreye giren Almanya Federal Göç ve Mülteciler Bakanlığı (BAMF) kurtarma operasyonunun derhal durdurulmasını istedi. 

BAMF sözcüsü, “Mevcut bu zor durumda (korona virüsü salgını) sizlere çağrımız derhal geri çekilmeniz ve alandaki tüm kurtarma gemilerini geri çekmenizdir” dedi. 

Sea-Eye sözcüsü çağrıya şu karşılığı verdi: 

“Her insan hayatı değerlidir. Federal Dışişleri Bakanı’nın yüz elli insan için sorumluluk üstlenebileceğine inanıyoruz. (…) Son birkaç gün içerisinde, hükümetimiz inanılmaz bir çabayla iki yüz bin den fazla insanı yurt dışından ülkeye getirdi. Elimizden geliyorsa ve imkânlarımız varsa bu insanları da neden getirmiyoruz?…”

***

Akdeniz, mülteciler için dünyanın en ölümcül rotasıdır. Dört sene içinde (2016–2020) yoksulluktan ve savaştan kaçmak zorunda kalan on binden fazla mülteci Akdeniz’de boğularak can verdi. Halen binlerce insan kayıptır.

Mülteciler huzurlu ve barış içinde bir yaşam sürdürme hayaliyle hayatlarını riske atarak yollara düşüyorlar. Akdeniz’i geçebilmek için eski tekne ya da lastik botlara doluşarak ölümcül bir yolculuğa çıkıyorlar. 

Öte yandan firar anında şiddet, sömürü, taciz ve tecavüze maruz kalabiliyorlar. Sonunda mültecileri bekleyen akıbet ise dolu kamplar, ırkçılık, nefret ve sınır dışı edilme korkusu oluyor.

Sözde “demokrasinin beşiği” olan Avrupa korona salgını koşullarında bile savaştan ve açlıktan kaçan mültecilere kapılarını kapatıyor. Çünkü mülteciler AB devletleri nazarında gereksiz bir yükten başka bir şey değildir.