Avrupa Birliği’nin göç politikası büyük bir çıkmazda. Göçmenler Akdeniz sularında ve yollarda alenen ölüme terk ediliyor, bir anlamda adeta öldürülüyorlar. Yunanistan adalarında onbinlerce mülteci, insanlık dışı koşullarda yaşıyor.
Yükü tek başına kaldıramayan Akdeniz ülkelerinin yanı sıra kamuoyunun basıncı ve başka faktörler sonucu AB ülkeleri, mültecilerin bir kısmının üye ülkeler arasında “adil” bir şekilde dağıtılmasını gündemlerine aldılar. Fakat gerçekte tartışmayla zaman tüketmekten başka bir şey yapmıyorlar. Kimi AB ülkeleri, Avusturya’nın yanı sıra Polonya, Çekya, Slovakya ve Macaristan gibi ülkeleri herhangi bir “çözüm”e yanaşmamakla suçluyorlar. Bunu da tüm yükü üstlenmek zorunda kalmış bulunan Akdeniz ülkeleri ile dayanışmadan kaçınmanın bahanesine dönüştürüyorlar.
Yunanistan’ın çağrısıyla mart ayı başında Brüksel’de bir araya gelen AB bakanları, Yunan adalarındaki kalabalık mülteci kamplarından 1.600 kadar hasta veya refakatsiz çocuk ve ergeni ülkelerine almayı kabul ettiler. On AB ülkesi ve İsviçre yardım çalışmalarına katılmak istedi. Almanya 350, Fransa 300, Portekiz 250, Finlandiya 175, Bulgaristan 50, İrlanda 28, Lüksemburg 12 çocuk ve ergeni alacaklarını açıkladılar.
İtalya, İspanya, Litvanya ve İsviçre ise herhangi bir rakam vermediler. Şimdiye kadar sadece Lüksemburg verdiği sözü tuttu. Geçen çarşamba Afganistan ve Irak kökenli on iki genci ülkesine aldı. Almanya ise birkaç gün önce büyük bir şovla 47 çocuğu ülkesine getirdi. 47 çocuğun ülkeye getirilişi “büyük bir başarı ve korona krizine rağmen büyük bir dayanışma işareti” olarak sunuluyor.
Yunanistan’ın Sakız, Sisam ve Midilli adalarındaki kalabalık ve insan yaşamına uygun olmayan kamplarda, en zor hijyenik koşullar altında 40.000’den fazla insan yaşıyor. Bunların yaklaşık 14.000’i 18 yaşın altındaki çocuklar ve ergenlerdir. Yaklaşık 2.000’i aile desteği olmadan yaşamak zorundalar. 1000 çocuk acil tıbbi yardıma ihtiyaç duyuyor. Yunanistan adalarındaki kamplarda ebeveynlerinden ayrı yaşamak zorunda kalan çocuk ve ergenlerin çoğunun kimlik belgesi bulunmuyor.
Çoğu AB ülkesi verilen sözleri tutmuş değil. 14 yaşın altındaki savunmasız çocuklara ve özellikle de kız çocuklarına kimse sahip çıkmak istemiyor. Kamplarda kalan refakatsiz çocukların %93’ü erkek, %7’si kızlardan oluşuyor. Almanya’ya getirilen çocukların ise hemen hepsi erkek çocuklardan oluşuyor.