ABD ve Çin arasında devam eden hegemonya mücadelesi sertleşerek devam ediyor. Joe Biden’ın başkanlığıyla ABD dış politikasının ılımlı bir çizgiye oturacağı ve Çin-ABD geriliminin yumuşayacağı iddialarının bir karşılığı olmadığı kısa sürede ortaya serildi. Kimi çevrelerin bu iyimser beklentileri, Biden’ın birkaç haftalık başkanlığı ardından boşa çıktı. ABD emperyalizminin yeni yönetiminin açıklamaları gösteriyor ki, Çin’e karşı saldırganlıkları Biden yönetimi altında da devam edecek. Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın açıklamalarının ardından bugün Joe Biden ile Çin devlet başkanı ve ÇKP lideri Xi Jinping arasında yapılan ilk telefon görüşmesi bunu ayrıca kanıtlamış bulunuyor.
ABD Başkanı Joe Biden, Çin devlet başkanı ve parti lideri Xi Jinping ile yaptığı ilk telefon görüşmesinde, ABD’nin Çin’e karşı sert bir tavır almaya devam ettiğini belirtti. Göreve başladıktan yaklaşık üç hafta sonra konuşan Biden “temel endişelerini”, “Pekin’in zorlu ve adaletsiz ekonomik uygulamaları, Hong Kong’daki baskı, Sincan’daki Uygurlara yönelik insan hakları ihlalleri ve Tayvan da dahil olmak üzere bölgede giderek artan şekilde zorlu eylemlerle ilgili meydan okumaları” şeklinde öne sürdü.
Çin devlet ajansı Xinhua’nın bildirdiğine göre, Çin devlet başkanı Xi ise buna karşı çıkarak, “her iki ülke ve dünya için kesinlikle felaket olacak bir çatışma” konusunda ABD’yi uyardı. Xi Jinping ayrıca Hong Kong, Tayvan ve Sincan’ın “Çin’in iç işleri”, egemenliği ve toprak bütünlüğü sorunu olduğunu yineledi. Yanı sıra “ABD, Çin’in temel çıkarlarına saygı göstermeli ve temkinli davranmalıdır.” dedi.
Çin lideri, işbirliğinin tek doğru seçim olduğunu, çatışmanın her iki ülkeye zarar vereceğini, farklılıkların normal olduğunu, bununla uygun ve yapıcı bir şekilde başa çıkmak gerektiğini savundu ve karşılıklı saygının çok önemli olduğunu belirtti.
Trump yönetimi altında yaşanan gerilimlerin ardından Xi Jinping, daha iyi anlayışı teşvik etmek ve yanlış anlamaları önlemek için iki ülke arasında çeşitli diyalog kanallarının “yeniden kurulması” gerektiğini söyledi. Diplomatik kanallara ek olarak, ticaret, finans, kolluk kuvvetleri ve iki silahlı kuvvet arasındaki temasların genişletilmesi çağrısında bulundu.
Her iki devlet başkanı ayrıca Covid-19 salgınıyla mücadele ve küresel sağlık, iklim değişikliği ve silahların yayılmasının önlenmesi konusunda “ortak zorluklar” hakkında görüş alışverişinde bulundu. Son günlerde karşılıklı gerilimin yaşandığı Asya-Pasifik konusuna dair herhangi bir açıklama yapılmadı. Bu konuda Biden’ın, “özgür ve açık bir Hint-Pasifik” istediği, bölgedeki müttefiklerinin “seyir özgürlüğünü” savunduğu ifade edilirken, Çin ise Güney Çin Denizi’nin büyük bir bölümünde hak talep ediyor.
Dünyanın en büyük ekonomisine sahip iki devlet arasındaki ilişkilerin, Donald Trump yönetiminde, diplomatik ilişkilerin 1979’da başlamasından bu yana en gerilimli biçim kazandığı ileri sürülüyor. Her iki ülke de cezai gümrük tarifeleriyle sert bir “ticaret savaşı” yürütüyor. ABD, Çin’in teknolojiye erişimini kısıtlamaya ve ekonomisini “korumaya” çalışıyor. Çin için kritik olan gelişmeler, ABD Kongresi’nde partilerin ortak onayından geçiyor. Biden’ın daha önce de Çin’i saldırgan bir rakip olarak tanımladığı biliniyor.
ABD emperyalizminin küresel hegemonyasını korumaya ve pekiştirmeye odaklanan Pentagon’un, Çin’le olan rekabette elini güçlü tutmak adına Çin stratejisinin tüm yönlerini gözden geçireceği belirtiliyor. Sivil ve askeri uzmanların da dahil olacağı bu süreç, ABD emperyalizminin yeni yönetiminin de Çin’i dizginlemeye kilitlendiğini gösteriyor.