Körfez şeyhlerine “yolunacak kaz” muamelesi yapan ABD Başkanı Donald Trump, küstahça açıklamalarla sık sık bunu dile getiriyor. “Sizi biz koruyoruz, bedelini ödeyin” diye uluorta açıklamalar yapan Trump, silah ihalesi, haraç ya da başka kılıflar altında büyük meblağları Körfez’den çekip ABD’ye transfer ediyor. Körfez şeyhleri için alçaltıcı olan bu ilişkiler yeni kurulmadı elbette. Petrol üretiminin başladığı dönemden bu yana Körfez şeyhleri emperyalistlere haraç ödüyor. Trump’ın pervasızlığı, yapılan ödemeleri yeterli bulmaması ve hep daha fazlasını talep etmesidir. İhtiyaç duyduğunda şantaja başvuran Trump, aldığı son kararla bir kez daha Suudi Arabistan’ın şeriatçı rejimini aşağıladı.
“Amerika’nın adamı” diye bilinen Muhammed bin Salman, Trump’ın Suudi Arabistan’daki Patriot füze savunma sistemlerini çekme kararını ilan etmesiyle neye uğradığını şaşırdı. Askeri danışmanların da bir kısmını çeken Trump, belli ki daha büyük bir meblağa el koymak istiyor. Bin Selman’ın Çin’le bazı ilişkiler geliştirmesi de Washington’daki hayutları kızdırmış görünüyor.
Şeriatçı rejimin “büyük planı” çöküyor
Muhammed bin Salman’ın fiilen başa geçmesiyle Suudi Arabistan’ın şeriatçı rejiminde çalkantılar başladı. İliklerine kadar Amerikancı olmakla birlikte kendi hırsları da olan bin Selman, krallık ailesindeki rakiplerini tasfiye ederek işe başladı. Onlarca emiri tutuklayıp yüz milyarlarca dolarlık servete el koyan bin Selman, çok sayıda iş insanını da rehin alarak yüklü miktarda haraç topladı. “Yolsuzlukla mücadele” adı altında yüklü bir servete el koyan bin Salman, “2030 hedefleri” diye adlandırılan 500 milyar dolarlık devası bir plan ilan etti. Şeriatçı rejimi bazı alanlarda revize eden bin Salman, Yemen’e savaş ilen ederek yayılmacılığa da soyundu.
Kısa sürede Yemen’de kukla bir yönetim kurabileceğini sanan bin Salman’la suç ortakları, bataklığın içine saplandılar. Silah tekellerinin kasalarına on milyarlarca dolar transfer eden bu kral bozuntusu, beş yıldan beri yoksul Yemen halkının üzerine bomba yağdırıyor. Buna rağmen yayılmacı hevesleri kursağında kaldı. Husilerle müttefiklerinin sert direnişine çarpan bin Salman, Suudi Arabistan ekonomisinin ‘amiral gemisi’ olan Aramco’yu bile korumaktan aciz duruma düştü.
ABD’nin kurduğu Patriot sistemiyle Aramco’yu korumaya alan şeriatçı rejim, Trump’ın sistemi çekmesiyle neye uğradığını şaşırdı. Kara delik gibi Körfez şeyhlerinin petro-dolarlarını yutan Trump’ı doyurmak mümkün değil zira. Özgüvenden yoksun bin Salman’ın şeriatçı rejimi, açmaz içine düşmüş görünüyor. Muhtemeldir ki, yine kesenin ağzını açmak zorunda kalacak. Ancak petrol fiyatlarının dibe vurduğu, ekonominin daraldığı, koronavirüs salgınının devam ettiği bir dönemde Trump’ın beklentilerini karşılaması da kolay değil. Görünen o ki, bin Salman’ın 500 milyar dolarlık “büyük planı” çökecek. Bu çöküşün şeriatçı rejimi sarsması olasıdır.
Dünya jandarmasının aczi
Trump yönetimi Çin’le gerilimi tırmandıran adımlar atarken, Wall Street-Pentagon hattında ilginin Asya’ya yoğunlaştırılması gerektiğini savunanların sayısı artıyor. Patriot sisteminin çekilmesinde Trump’ın pervasızlığı rol oynasa da Suudi Arabistan’ın ABD nezdindeki öneminin irtifa kaybettiği de bir gerçek. Elbette uşak efendiden, efendi de uşaktan hemen vazgeçecek değil. Buna rağmen konumların eskisi kadar sabit olmadığı, ABD ile uşaklarının Ortadoğu’da oluşturdukları yapının eski gibi sağlam olmadığı kesin.
Trump’ın bu adımı atması, ABD emperyalizminin dünya jandarmalığını idame ettirmede zorlandığına işaret ediyor. Gücü-kuvveti yerinde olan bir dünya jandarması ikide bir işbirlikçilerini taciz edip haraç istemez. Efendi, uşak takımını sömürür ancak hamiliğini parasal koşullara bağlamaz. Dünya jandarması sıfatıyla anılan Trump, kendisini de rezil eden bu “dilenci/gaspçı” politikaya sık başvurduğuna göre, belli ki koşulların ağır basıncı altında bulunuyor. Bu ise, ABD’nin dünya jandarması rolünü eskisi gibi oynamaktan aciz duruma düşmekte olduğuna işaret ediyor.