Ortaçağ artığı Suudi Arabistan rejimini besleyen Aramco petrol tekelinin bombalanması, emperyalist merkezlerde alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Aramco tekelinin vurulması Suudi petrol üretimini yarıya düşürdü. Petrol fiyatları fırladı. Emperyalistler hop oturup hop kalktılar.
Emperyalist merkezlerle “İslam dünyası” yıllardan beri yoksul Yemen halkının Suudi bombalarıyla katledilmesini ya destekledi ya da izlediler. Bu olgu kapitalist-emperyalizmin nasıl da vahşileştiğini gözler önüne seriyor. Bunlara göre bir halkın ayrım gözetmeksizin katledilmesi “doğal”, savaşı finanse eden petrol tekelinin vurulması ise “facia”dır.
Zulmün olduğu yerde direniş kaçınılmazdır
Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri ikilisinin başını çektiği “koalisyon” üç yılı aşkın süreden beri Yemen halkını katlediyor. Yemen’i kukla bir rejimle yönetebileceğini sanan Körfez şeyhleri, bu halkın sert direnişine çarptı. Karadan-denizden kuşatılan, havadan bombalanan Yemen halkı, bu vahşete rağmen direndi. Aramco tekelinin vurulması, silaha yüz milyarlarca dolar harcayan şeriatçı rejimlerin utanç verici hezimetini tescil etti.
Yemen’i yakıp-yıktılar, bu yoksul halkı ekmeksiz-ilaçsız bıraktılar. Ama diz çöktüremediler. Tersine direnişin sert kayasına çarptılar. Hezimet Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri koalisyonunu çatlattı. Nitekim Ortaçağ artığı bu iki rejim, son aylarda birbiriyle çekişmeye başladı.
Aramco’nun vurulması Körfez şeyhleriyle emperyalist efendilerini diken üstünde bıraktı. Saldırıyı üstlenen Husiler, daha önce de havaalanlarını, petrol taşıyan tankerleri, bazı kritik önem taşıyan tesisleri hedef almışlardı. Diğer saldırılar çok önemsenmedi. Aramco’nun vurulması ise, şeriatçı rejimlerle hamilerine iyi bir ders oldu.
Sinir uçları vurulan emperyalistlerle şeriatçı rejimin efendileri İran’ı hedef alan açıklamalar yapıyor. Bu manevralarla Yemen halkı şahsında insanlığa karşı işledikleri suçların üstünü örtmeye çalışıyorlar. Ancak Husilerin kararlı duruşu foyalarını gözler önüne seriyor. Bölge halkları Aramco dahil Suudi hedeflerinin vurulmasını meşru görüyor. Zira saldırıya uğrayan her halkın direnerek kendini savunma hakkı vardır.
Abdülmelik el Husi saldırgan koalisyonu uyardı
Aramco’nun vurulmasından sonra ABD İran’a yeni yaptırımlar ilan ederken, şeriatçı rejim Yemen halkı üzerine bomba yağdırmaya devam etti. Bu gözü dönmüş saldırganlık Suudi rejiminin içine yuvarlandığı histerinin vardığı boyutu gösteriyor. Çünkü bu saldırıların direnişi geriletmeyeceği son üç yılda defalarca kanıtlandı.
Suudi ordusunun bombardımanlara devam etmesi üzerine açıklama yapan Yemen Ansarullah Hareketi lideri Abdul Malik el Husi, şeriatçı rejimi uyardı. Saldırıları karşılıklı durdurma çağrısı yapan el Husi, Yemen’i hedef alan saldırılar durdurulursa, Suudi Arabistan’la Birleşik Arap Emirlikleri’ne yönelik saldırılara son vereceklerini belirtti.
Yemen halkının beş yıldır kuşatmaya karşı direndiğini ifade eden Ansarullah lideri, saldırıların devam ettirilmesi durumunda çok daha sert karşılıklar vereceklerini ilan etti. Saldırılar durdurulmazsa daha yıkıcı vuruşlarla karşılık vereceklerini belirten el Husi, bu aşamadan sonra “kırmızı çizgileri”nin olmayacağını da hatırlattı. Yemen ordusuyla Halk Komiteleri’nin zulme karşı direnen Yemen halkının onurunu-bağımsızlığını koruyacağını belirten el Husi, aynı zamanda ateşkes ve görüşme çağrısında da bulundu. Birleşmiş Milletler temsilcisi çağrıya olumlu yaklaşırken, Suudi rejimi sessizliğini koruyor.
***
Aramco’nun vurulması, emperyalistler arası hegemonya mücadelesine sıkıştırılıyor. Bölgedeki olayların hegemonya çatışmasıyla bağı olsa da, sorun bundan ibaret değil. Yemen söz konusu olduğunda hem şeriatçı rejimler koalisyonuyla emperyalistlerin bu ülkeyi harabeye çeviren saldırganlığına hem bu yoksul halkın onurlu direnişine dikkat çekmek gerekiyor. Elbette emperyalistler bölgede gerilimi tırmandırıyor. Bölgesel savaş riski halkları tehdit ediyor. Ancak böyle bir çatışma olursa bunun sorumlusu direnen Yemen halkı değil, Körfez şeyhleriyle onları himaye eden emperyalistler olacaktır.
Vurgulamak gerekiyor ki, Körfez şeyhleriyle çıkar çatışması olan İran’ın Husileri desteklemesi anlaşılır bir durum. Buna rağmen Husiler ne İran’ın kuklaları ne de onun adına vekalet savaşı yürütüyorlar. İdeolojik çizgileri dini esaslara dayandırılsa da onurunu-bağımsızlığını korumaya çalışan bir halkın direnişidir söz konusu olan.