Libyalı Türkler Türkiye’nin Truva atı mı? - Fehim Taştekin

Libya’da Türkiye için Osmanlı bakiyesi Türkler önemli bir tutunma noktası. Fakat buradaki Türkler askeri ve siyasi alanda farklı kanatlara yaslandığı gibi bazıları Ankara’ya kızgın.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 28 Ağustos 2019
  • 19:44

Libya’da Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ın desteklediği Halife Hafter’e bağlı Libya Ulusal Ordusu ile Türkiye’nin desteklediği Trablus ve Mısrata güçleri arasındaki savaş ilginç boyutlar kazanarak devam ediyor. Temmuzdan beri oluşan tabloya bakılırsa Mitiga Havaalanı’nda Türk unsurları, Küfra Havaalanı’nda BAE-Mısır unsurları hedef alındı. Dalaşma bu minvalde devam ederken Türkiye’nin Libya’daki savaşında Osmanlı Türklerinin yeri merak ediliyor.

Eski Osmanlı coğrafyasında macera arayanlar, buralarda Türk ilintisi bulmakta zorlanmıyor. Mesela Irak ve Suriye’de Türkmenler yıllarca hazır ve nazır Türk nüfuz aracı muamelesi gördü. Gerçi ezberleri bozan farklı tablolar da çıkmadı değil: Irak’ta İran’a meyleden Şii Türkmenler ya da Suriye’de devlet ve Kürtlerle işbirliği yapan Türkmenler gibi. 

Libya’da ise Osmanlı zamanından kalma Türkler ile farklı geçmişlere sahip Çerkesler öne çıkıyor. “İşte Mısrata Muammer Kaddafi’ye isyan ettiyse ya da Hafter güçlerine direndiyse oradaki Osmanlı Türkleri sayesinde. Mustafa Kemal’in silah arkadaşlarının torunları 1911 ruhunu canlı tutuyor” diye nostaljik avuntular görüyoruz. 

Gerçekte Türkiye’nin Libya siyasetinde Osmanlı Türklerinin yeri nedir? Bunlar Türkiye’nin müdahalesine bir gerekçe midir? 

Türkler askeri ve siyasi olarak bölük pörçük. 2015’te Libya Köroğlu Derneği adıyla sivil bir örgüt kurarak kendilerini hatırlattılar. Fakat Türk Hükümeti kendi istediği şekilde hatırlamayı tercih etti. Daha çıplak bir ifadeyle Ankara, Müslüman Kardeşler ya da nüfuz sahibi kişilerle çalıştı. Elbette bu konsepte uyan Türkler doğal olarak öne çıktı. Özellikle İslamcı cephelerle sorunları olan Türkler, Türkiye’nin radarının dışında kaldı. Ortak nokta ise hemen hemen hepsinin Hafter’e düşman olması. 

Osmanlı'nın 1551'de girdiği Libya’ya üç asırda yerleşmiş Türklerin torunları bugün Mısrata, Trablus, Zaviye, Bingazi ve Derne gibi kentlerde yaşıyor. Kuloğlu ise Osmanlı askerlerinin Kuzey Afrikalı kadınlarla yaptıkları evliliklerle oluşan bir nesli ifade ediyor. Kuloğlu zamanla yerel ağızda “Köroğlu”na dönüşmüş.

Libya Köroğlu Derneği'nden bir yetkilinin Al-Monitor’a verdiği bilgilere göre Köroğlu nüfusu 1.4 milyonu buluyor. Mısrata’da nüfusun dörtte üçünü bunlar oluşturuyor. Abartılı gelen bu rakam bilimsel teyide muhtaç. Berberiler ve Araplar içinde eriyip gitmiş bir nüfus aslında. Çok azı Türkçe biliyor. Belki asimile olanları da kapsama iddiasıyla rakam şişiyor. Osmanlı çekilirken Libyalı Türklerin bir kısmı Türkiye’ye yerleşti. Garip bir şekilde Türkiye’de bu insanlar “Libyalı Araplar” olarak anılageldi. Onlar da 2011’de İzmir’de Libya Kökenli Türkler Derneği’ni kurdu. 

Rakamlar tartışmalı olsa da ortadaki hakikat şu: Mısrata, Kaddafi döneminde iktidarın üzerini çizdiği bir yerdi. Üst düzey makamlar Türklere kapalıydı. Türkler ağırlıklı olarak ticaret, kamyonla taşımacılık, inşaatçılık, emlakçılık, tamircilik ve küçük ölçekli endüstriyel üretimle meşguldü. 2011’de isyan patlak verdiğinde Mısrata “direnişin kalesi,” Türkler de savaşın motoru oluverdi. 

Bu süreçte öne çıkan Türkler oldu. Mısratalı olup Bingazi’de araba tamirciliği yaparken savaşçıya dönüşen Vissam Bin Hamid bunların öncülerinden. Libya Şafağı’nın komutanlarından biriydi. El Kaide bağlantılı Ensar El Şeria ile ortaklık kurarak tartışmalı hale geldi. Müslüman Kardeşler’in siyasi gündemine destek çıktı. Ancak Al-Monitor'a konuşan yetkiliye göre, Vissam’ın İslamcı örgütlerle geçmişi yoktu. Bunlar tarafından kullanıldı, daha sonra bağımsız hareket etmek isteyince öldürüldü. Çünkü İslamcılarla ilgili çok fazla sırra vakıf olmuştu. Vissam, Hafter’in savaş açtığı cephedeydi. İddiaya göre Aralık 2016’da Hafter’in hava saldırısında yaralandı. Yardım için telefonda yerini bildirince ikinci bir saldırıyla öldürüldü. Son konuşmayı Katar ile Müslüman Kardeşler arasındaki kilit isim Dr. Ali Sallabi’nin kardeşi İsmail Sallabi ile yapmıştı. O yüzden arkadaşları, ölümünden Müslüman Kardeşler’i sorumlu tutuyor. 

Mısrata’dan bir diğer isim Sumud Güçleri komutanı Salah Badi. Kaddafi döneminde asker olan Salah Badi, 2011 sürecinde “devrimci kahraman” olarak karşılanmış, 2012’de milletvekili seçilmiş, MGK’ye bağlı Ulusal Kurtuluş Hükümeti’ni desteklemiş, Libya Şafağı içinde Hafter’e karşı savaşmış ve sonra 2015’te Türkiye’ye yerleşmişti. 2018’de aniden Libya’ya dönüp “Trablus’u yolsuzlardan temizleyeceğim” diyerek eski müttefiklerine savaş açtı. Bu hamlesiyle BM ve ABD’nin yaptırım listesine girdi. Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayiz Serrac’ın otoritesine meydan okudu ama Hafter’e karşı düşmanlığı değişmedi.

Mısratalı kamyon şoförü Muhtar El Cahavi de silahlı süreçte Terörle Mücadele Gücü’nün komutanı oldu. Sirte’de İslam Devleti’ne karşı savaştı. Katar ve Türkiye’ye mesafeli durdu. 

Milis dünyasında parlayan Abdurrauf Kara da Mısratalı bir Türk. Mitiga Havaalanı'nı kontrol eden ve Trablus’ta içki, uyuşturucu ve kaçakçılıkla mücadeleyle öne çıkan Caydırıcı Güç'ün (RADA) komutanı. Libya genelinde büyük bir güce dönüşen Selefi Medhali hareketine bağlı. Hâliyle Suudilerin adamı. Ancak farklı kentlerdeki Medhalilerin aksine Kara, Trablus’u ele geçirmeye kalkışan Hafter’e karşı durdu.

Milis güçlerinin bir kısmının “kontrat” ile bağlı olduğu İçişleri Bakanlığı koltuğunda da Mısratalı Fethi Başağa oturuyor. Mısrata’daki Mahcup Güçleri ve Halbus Güçleri üzerinde etkili. Müslüman Kardeşler’in iktidardaki uzantısı ve Ankara ile ilişkileri güçlü. Türk soyadı taşısa da Bedevi soyundan geldiği de söyleniyor. 

Bu dönemde perde arkasında etkisini gösteren Mısratalı bir Türk aranacaksa o da Dr. Ali El Sallabi olmalı. Doha’nın silah ve para yardımlarını koordine eden Sallabi, Katar’da yaşayan Mısırlı alim Yusuf Al Karadavi’nin Libya’daki temsilcisi. 

Müslüman Kardeşler’in siyasi kanadı Adalet ve İnşa Partisi’nin başkanı Muhammed Suvan da bir Türk. Müslüman Kardeşler’e mesafeli duran Mısratalı Türklerin gözünde Suvan “Erdoğan’ın Libya’daki adamı.”

Türklerin eğilimlerine ışık tutması açısından Abdurrahman Suveyhili de çarpıcı bir örnek. MGK’de vekildi, sonra Yüksek Devlet Konseyi’ne başkan oldu, şimdi kendi partisi Vatanın Birliği ile siyaset yapıyor. İngilizlerle çalışırken Londra ile arası iyi olan Müslüman Kardeşler’le de paslaşıyor. 1918’de kurulan Trablus Cumhuriyeti’nin kurucularından Ramazan Suveyhili’nin torunu. 

Türkiye’nin yakın planında başka Mısratalılar da var: 2014’te kısa süre başbakanlık yaptıktan sonra 2016’da Ulusal Mutabakat Hükümeti’nde başbakan yardımcısı olan Ahmed Maitik bunlardan biri. Maitik, Abdurrahman Suveyhili’nin yeğeni.

El Ahali/Bedevi olmakla birlikte Türkiye ile yakın çalışan bir diğer tartışmalı isim Ali Adbibah. “Libya’nın bütün parasını yurtdışına kaçıran adam” olarak anılıyor. İddiaya göre Kaddafi’nin kara kutusuydu. Resmi pozisyonu yok ama parayla pek çok şeyi kontrol ediyor.

Görüldüğü gibi Libya’da siyaset ve milis sahnesine çıkan Türklerin sunduğu tablo yekpare değil. Türk/Köroğlu kimliğini öne çıkaranlar Türklerin Kaddafi’yi deviren süreçte büyük savaşçılar çıkardıklarını ama bu çıkışı siyasi alana taşıyamadıklarını düşünüyor. Yetkili bu konuda “17 Şubat Devrimi’nde çok sayıda Libyalı Türk savaşa önderlik etti. Maalesef bu insanlar politikacı değiller; Batılı ve komşu ülkelerin çıkarları için kullanıldılar. Hükümette güçlü temsilcilerimiz yok. Başbakan Serrac’ın kendisi de Türk fakat çok zayıf. Serrac’la birlikte değiliz ama ‘büyük düşman’ Hafter’e karşı hükümetin yanındayız” ifadelerini kullanıyor.

Peki, Libya Köroğlu Derneği'nden yetkililerin de içinde bulunduğu kanat Türkiye’nin politikasına nasıl bakıyor? “Türk hükümetinin çalıştığı isimlerle tamamen anlaşmazlık içindeyiz. Türk hükümeti para ve pozisyon sahibi kişilerle çalışıyor. Toplumumuz içindeki güçlü insanları muhatap almıyor. Fakat Hafter, Türk Hükümeti’ne dokunduğunda Türkiye’yi savunacak tek topluluk da biziz” diyen yetkili, Ankara’ya müttefiklerini gözden geçirmesini salık veriyor: “Elbette Türkiye’nin askeri ve lojistik desteğini çekmesini istemiyoruz. Hain tüccarların değil bizim projemize destek bekliyoruz. Türkiye’nin diğerleriyle birlikte hareket etmesi bizim projemizi engelliyor. Projemiz adalet, eşitlik ve fırsat eşitliğine ve iktidarın 17 Şubat Devrimcilerine verilmesine dayalı bir proje.”

Yetkilinin sözünü ettiği proje, 11 sayfalık bir sivil toplum çalışması; yasama, yürütme, yargı ve güvenlik dahil bütün sistemle ilgili çözüm taslağı sunuyor. 

Yetkili, Kuzey Afrika’da Osmanlı’yı yeniden canlandırma amacı güden Libya Köroğlu Derneği’nin Türkiye’den beklentilerini şöyle sıralıyor: Köroğlular Türk olarak kabul edilsin, Türkiye ile bağlar kurulsun, vatandaşlık hakkı tanınsın, Köroğlu Derneği muhatap alınsın, okul müfredatlarında Osmanlı’ya dair çarpıtmaları düzeltecek komite kurulsun, Libyalı Türkler için ilköğretim okulları ve Türkçe dil kursları açılsın, radyo istasyonu kurulsun, Osmanlı eserleri restore edilsin ve Sultan Ahmet Camii’ne benzer bir cami inşa edilsin.

Al-Monitor / 26.08.19