2022 tüm dünyada kadınların hakları, can güvenliği açısından kötü bir yıl oldu. 2023 daha iyi bir yıl vaat etmiyor.
Kadın haklarının en ileri olduğu varsayılan Avrupa Birliği’nde kadın erkek eşitliği indeksi, 2022 yılında yalnızca 0.6 puan arttı, kısacası yerinde saydı. Ne yazık ki bu küresel açıdan, en “olumlu” gelişmeydi. 2022 yılında, ABD’den Endonezya’ya, Afganistan’dan İran’a, İsrail’e kadın hakları genel bir saldırı altındaydı. Bu saldırıların ortak paydasını, din (Hıristiyanlık, Müslümanlık, Yahudilik) oluşturuyordu.
ABD’de Yüksek Mahkeme kadınların kürtaj hakkını güvenceye alan federal yasayı iptal etti, bu konuda karar verme yetkisi eyalet yönetimlerine geçti. Dinci akımların etkin olduğu eyaletler başta Teksas olmak üzere hemen, kürtajı suça dönüştüren yasalar çıkarmaya başladılar. O eyaletlerin, Yahudi ve Müslüman cemaatlerinin de bu gelişmeleri genelde olumlu karşıladığı görülüyordu.
Sünni İslamın en saf biçimde uygulandığı Taliban Afganistan’ı, kadınlara üniversite ve orta-lise eğitimini yasakladı. Sünni, İslamın rejimi altındaki Türkiye’de 2022’de 285 kadın cinayeti işlenirken dinci çevrelerin sözcülerinden gelen, kadınların eğitimden giysilerine, bedenlerine kadar haklarını hedef alan çağrılar belirgin biçimde arttı. 6’lı masanın, en önemlisi CHP liderinin, İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi, çocuk evlilikleri ile din ve tarikat bağlantısı konularında sessiz kalmasının arkasında, masanın, başörtüsüne karşı çıkmanın Tanrı’ya karşı çıkmak olduğunu düşünen dinci bileşenleri vardı.
İsrail’de kurulan ve bugün yemin etmesi beklenen dinci faşist Netanyahu hükümeti, İstanbul Sözleşmesi’ne imza atmayacağını açıkladı. Yeni kurulan Netanyahu hükümetinin dinci-faşist koalisyon ortakları kurulan devletin güvenlik-adalet kurumlarını ele geçirecek, ayrımcılığı yasaklayan yasayı da kaldıracaklar. Böylece bir dükkân, işletme sahibi, inançlarına uymayan müşterileri geri çevirebilecek. “Yahudiler giremez” ilanıyla başlayan, 6 milyonluk soykırımla sonuçlanan faşizmden kaçıp gelenlerin ülkesinde, “Yahudi olmayanlara (duruma göre LGBT’ye, siyahlara vb.,) hizmet verilmez” gibisinden ilanlar asmaya olanak verecek bir yasa beklentisi, ironi ötesi bir durum olsa gerek.
Ve İran! İslamın Şii kanadının 40 yıllık rejimi, başörtüsü zorlamasını kabul etmek istemeyerek isyan eden kadınları, gençleri, “Allah’ın emrine karşı çıkmak”la suçluyor; protesto eylemlerine büyük bir öfke ve şiddetle saldırıyor, öldürüyor, kitlesel olarak tutukluyor, tutukladıklarına işkence ediyor, aralarındaki genç kızlara tecavüz edilmesine göz yumuyor. Rejim sokakta öldüremediklerini de idam etmeye başladı.
Siyasal İslam nerede egemen olsa, orada kadın haklarına karşı cepheden bir saldırı başlıyor. Örneğin, Endonezya’da rejiminin çıkardığı yeni ceza yasası, “yaşayan yasaları” tanıyarak yüzlerce şeriat kaynaklı uygulamayı yasallaştırıyor, kürtajı (tecavüz ve ölümcül hastalık dışında) yasaklıyor, yardımcı olanlara beş yıla kadar hapis cezası getiriyor. Evlilik dışı cinsel ilişkileri yasaklıyor, böylece, LGBT çiftler, evlenemedikleri için suçlu konumuna düşüyorlar. Bu yazının konusu dışında kalıyor ama not etmeden geçmeyelim bu yeni ceza yasası, devleti, devlet başkanını, yardımcısını, egemen ideolojiyi eleştirmeyi, hakaret kavramıyla ilişkilendirerek hapis cezalarına bağlıyor; ifade ve basın özgürlüğünü fiilen öldürüyor.
Kadın haklarını hedef alan dinci siyasetler, her zaman LGBT haklarını ve ifade özgürlüğünü de hedef alıyorlar, hızla diğer hak ve özgürlükler alanına tecavüz etmeye başlıyorlar. 2022 kadınların yanı sıra LGBT bireylerin hakları açısından da çok olumsuz bir yıl oldu. “Belirsiz zamanlar, huzursuz yaşamlar” 2023’te iyi şeyler vaat etmiyor.
Cumhuriyet / 29.12.22