ABD: Süreç olarak faşizm ivme kazandı- Ergin Yıldızoğlu

Bu ay ABD’de süreç olarak faşizmin ivme kazandığını gösteren iki olaya tanık olduk.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 19 Mayıs 2022
  • 09:15

Bu ay ABD’de süreç olarak faşizmin ivme kazandığını gösteren iki olaya tanık olduk. Basına sızdırılan bir karar taslağı metni, ABD Yüksek Mahkemesi’nin kürtaj hakkını güvenlik altına alan 1973 tarihli “Roe vs. Wade” ve 992 tarihli “Planlı anne-babalık hakkı” kararlarını iptal etmeye hazırlandığını gösterdi. İkincisi, Buffalo, New York’ta çoğunlukla siyahların alışveriş yaptığı bir süpermarketi hedef alan silahlı faşist terörist, 10 kişiyi öldürdü 3 kişiyi de yaraladı. 

Korkutucu olan şu ki “saygın hâkimlerin” oturduğu Yüksek Mahkeme ile Buffalo’da 10 kişiyi öldüren 18 yaşındaki faşist terörist arasında Cumhuriyetçi Parti ve Donald Trump üzerinden geçerek gelen güçlü bir ideolojik bağ var.

Gilead olarak ABD 

Cumhuriyetçiler Trump döneminde atanan “ultra-muhafazakâr” ve çoğu erkek hâkimlerle Yüksek Mahkeme’de çoğunluğu ele geçirdiler; ölene kadar görevde kalacak hâkimler ABD federal yasalarını ve yargıyı dinci ırkçı bir dünya görüşüne göre yeniden şekillendirmeye başladılar. 

Bu tehlike karşısında, Damızlık kızın öyküsü, başlıklı kâbus “distopyanın” (Gilead) yazarı Margret Atwood, tepkisini “Gilead’ı ben yarattım, Yüksek Mahkeme gerçekleştiriyor” biçiminde ifade etti. Gerçekten de şimdi, artık Trump’ın siyasi, dinci ırkçı hareketlerin ideolojik etkisi altındaki birçok eyaletin yönetimi, kadınların bedenleri üzerindeki haklarını ortadan kaldırmaya, tecavüz, “ensest”, annenin yaşamını tehdit eden durumlarda bile kürtajı yasaklamaya hazırlanıyor. Texas eyaleti çoktan yasakladı, dahası ihbar edenlere de ödül veriyor, adeta eski “vahşi Batı”nin “ödül avcıları” gibi.

Bu durumun iki boyutu var. Birincisi: “Rose vs. Wade”, ABD sağının temel nefret nesnesi olan toplumsal haklar-eşitlikler hareketinin, kazanımlarına, sosyal ilerlemelere ait bir gelişmeydi. Birçok yorumcu, “Rose vs. Wade”in iptal edilmesinin bir ilk adım olacağını, bunu LGBTQ+ bireylerin, siyahların, haklarını ilgilendiren federal güvencelerin kaldırılarak, o konuların eyalet yönetimlerinin yasama yetkisine transfer edilmesinin izleyeceğini düşünüyor. ABD faşizmi nihayet 1960’ların, 70’lerin toplumsal ilerlemelerini geri çevirme şansını yakalamış görünüyor.

Bir soykırım projesi

İkinci boyut, “Rose vs. Wade”in iptalinin arkasındaki ideolojiyi, Buffalo’daki katilin inançlarına bağlayan, “büyük yer değiştirme” teorisiyle ilgili. Bu “teori”, Cumhuriyetçilerin etkili ihtiyarlarından, Newt Gingrich’in deyimiyle, ABD’nin, “klasik” nüfusunun (uzun süreli bir soykırım ile yok edilmiş yerliler değil, beyaz Protestan nüfusu) sistemli bir biçimde yabancı, (Latino, Asyalı, Ortadoğu ve Afrika’dan gelen Müslümanlar) göçmenlerle değiştirilmekte olduğunu iddia ediyor. Bu “teoriye göre” “değiştirmeyi” Demokrat Parti’nin seçkinleri (ilericiler, sosyal demokratlar), Yahudiler, Küreselleşmeciler ve Soros (Yahudiler), Birleşmiş Milletler planladılar ve yönetiyorlar. Doğum kontrolü ve kürtaj hakları da “beyaz kadınların doğurganlık oranını düşürmeyi amaçlıyor”, o da bu komplonun bir parçası. Bu teori, beyazların yok edilme tehlikesi altında olduğunu iddia ederken bunun mantıki sonucu olarak bir özsavunma refleksini, bu bağlamda, beyaz ve Protestan olmayan göçmenleri, Yahudileri hedef alan soykırım projelerini, eylemleri meşrulaştırıyor. Bu “teorinin” uluslararası boyutu da var; Avrupa’da, soy kırım üzerinde kurulan Avustralya ve Yeni Zelanda’da faşistlere, ABD faşistleriyle ortak bir işbirliği, söylem zemini sunuyor.

Bu da bizi, “büyük yerdeğiştirme” teorisine dayanan, ABD ve Avrupa kapitalizminin emperyalist ırkçı-köleci geçmişine ışık tutan söylemlere nefret kusan, kitleleri hedef alan terör eylemlerine getiriyor. 

Cumhuriyet / 19.05.22