Emperyalist-kapitalist sistemin çok yönlü bunalımı dünya çapında derinleşiyor. Başta ekonomik-mali kriz olmak üzere küresel kapitalizmi pençesine alan siyasal, sosyal, kültürel, ekolojik vb. krizlerin faturası ise bin bir yöntemle işçi sınıfına ve emekçilere kesiliyor. Günümüz dünyasında işçi ve emekçilerin çalışma koşullarının her geçen gün ağırlaşması, sömürünün yoğunlaşması, yoksulluğun ve açlığın görülmemiş boyutlara ulaşması, çevresel yıkımın geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru ilerlemesi, söz konusu faturanın en dolaysız sonuçları olarak karşımızda duruyor. Bunalımları derinleşen sistem insanlığı ve dünyamızı büyük bir yıkıma doğru sürüklüyor.
Derinleşen kriz gerçeğinin dolaysız bir sonucu olarak, başta emek ile sermaye arasındaki çelişki olmak üzere emperyalist güçler ile ezilen halklar ve emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişkiler de alabildiğine keskinleşmiş durumda. Dünyanın farklı ülkelerinde zaman zaman halk isyanları biçimini alan sosyal mücadelelerin, kitlesel grev ve direnişlerin yanı sıra, halihazırda Ukrayna’da Suriye’de, Libya’da, Yemen’de ve daha birçok yerde devam eden savaşlar, kapitalist sistemin temel çelişkilerinin alabildiğine keskinleştiğini gözler önüne seriyor.
İşçiler, emekçiler!
2022 1 Mayıs’ını dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu koşullarda karşılıyoruz. Türkiye kapitalizmi uzun bir süredir ekonomik-mali kriz içerisinde debeleniyor ve pandemi koşulları söz konusu krizi daha da ağırlaştırmış bulunuyor. Pandemi-kriz ikilisinin bütün bir faturası ise işçi sınıfı ve emekçilerin omuzlarına yüklenmiş durumda.
Bu nedenledir ki, Türkiye işçi sınıfının neredeyse tamamı yoksulluk sınırının altında, önemli bir kesimi ise açlık sınırında kalan ücretlerle yaşam savaşı veriyor. Çalışma yaşamı tamamen kuralsızlaşmış ve ağırlaşmış durumda. Temel sorunlardan biri olan işsizlik ise her geçen gün tırmanıyor. Tüm bunlara son aylarda ardı arkası kesilmeyen zamlar ve çekilmez hale gelen hayat pahalılığı eklendi.
Ekonomik ve siyasi krizin emekçilere dönük bir diğer sonucu ise artan faşist baskı, terör ve hak gasplarıdır. Pandemi koşullarını fırsat bilen kapitalistler ve sermaye devleti, bir yandan sömürüyü yoğunlaştıran yeni saldırıların ve hak gasplarının altına imza atarken, öte yandan faşist baskı ve zorbalığı tahkim eden uygulamaları hayata geçirdi. Uzun bir süredir sermayenin demir yumruğu olarak hareket eden faşist tek adam rejimi, kriz ortamında her türden greve, direnişe ve hak arama eylemine azgınca saldırdı, saldırmaya devam ediyor. İşçi sınıfının örgütlenme arayışını ve hak arama mücadelesini zorbalıkla bastırmaya çalışıyor.
Ancak, 2022 yılının ilk günlerinde başlayan, hızla bir dizi fabrika ve işletmeye yayılan işçi direnişleri, sermayenin ve iktidarının saldırıları tırmandırarak sonuç almasının kolay olmadığını gözler önüne serdi. Servet-sefalet uçurumu derinleştikçe, işçi ve emekçilerin yaşam koşulları ağırlaştıkça, hayat pahalılığı çekilmez bir hal aldıkça, hak gaspları devam ettikçe, faşist baskı ve zorbalık bir karabasan gibi toplumun üzerine çöreklendikçe, burnundan soluyan işçi ve emekçilerin çok daha güçlü ve yaygın bir şekilde mücadele alanlarına ineceğinden kuşku duymamak gerekiyor.
İşçiler, emekçiler, gençler, kadınlar!
Toplumun emekçi kesimlerinin yaşadığı sorunlar bunlarla sınırlı değil. Başka bir dizi siyasal ve toplumsal sorun, işçi ve emekçilerin yaşamını dolaysız olarak etkiliyor.
Katliam boyutlarına ulaşmış bulunan kadın cinayetleri, çocukları ve kadınları hedef alan baskı, ayrımcılık, şiddet ve cinsel istismar saldırıları, gençliğe dayatılan koyu geleceksizlik, Kürt halkını hedef alan sistematik saldırılar ve kirli savaş uygulamaları, Alevilere ve farklı inançlara uygulanan baskı ve asimilasyon politikaları, rant uğruna çevrenin ve yaşam alanlarının hunharca yağmalanması, söz konusu sorunların başında geliyor.
Öte yandan, emperyalistlere hizmette kusur etmeyen gerici-faşist rejim, gerek NATO şemsiyesi altında gerekse Suriye’de olduğu gibi bizzat işgalci bir güç olarak emperyalist savaş ve saldırganlığın önemli bir taşeronu durumunda. Bölgemizi kan gölüne çeviren emperyalist saldırganlığın dolaysız suç ortağı olarak hareket ediyor; Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Rojava’da, Libya’da akan her damla kanın sorumluluğunu taşıyor. Emperyalist savaşa taşeronluk yapan sermaye iktidarı, ülke içinde ise bunun bedelini işçi sınıfı ve emekçilere ödetiyor.
Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!
İşçiler, emekçiler,
Krizlerin ve yarattığı çok yönlü sorunların temelinde kapitalist sömürü düzeni yer almaktadır. Zira kapitalizm, işçi sınıfı ve emekçilerin azgın sömürüsü ve dünya zenginliklerinin vahşice yağmalanması üzerine kurulu, asalak burjuvazinin sınıf egemenliğine dayalı bir sistemdir. İşçi sınıfı üzerindeki sömürünün sistematik olarak yoğunlaşmasının, savaşların ve çevresel yıkımın insanlığı ve bütün bir dünyamızı her geçen gün uçurumun kenarına sürüklemesinin, gericiliğin, faşist baskı ve zorbalığın tırmanmasının, açlık ve yoksulluğun görülmemiş boyutlara ulaşmasının tek nedeni kapitalist-emperyalizmdir.
Buradan hareketle, Partimiz işçileri, emekçileri, gençleri ve kadınları yaklaşan 1 Mayıs’ı tüm bu sorunların kaynağında yer alan kapitalist-emperyalist sisteme karşı mücadele gününe çevirmeye çağırmaktadır. İşçi sınıfının devrimci programı etrafında kenetlenmeye, “Sınıfa karşı sınıf, düzene karşı devrim, kapitalizme karşı sosyalizm!” bakışı ile 1 Mayıs alanlarında kavgayı büyütmeye davet etmektedir.
Kapitalist sömürüye, emperyalist barbarlığa, faşist baskı ve zorbalığa, hak ve özgürlüklerin gaspına, geleceksizliğe, ayrımcılığa, ezilen uluslara, mezheplere ve inançlara dönük saldırılara, kadınların üzerindeki çifte sömürüye karşı 1 Mayıs alanlarında mücadeleyi büyütelim!
Özgürlük, devrim ve sosyalizm bayrağını daha güçlü dalgalandıralım!
Kahrolsun kapitalizm!
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın devrim ve sosyalizm!
Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!
Türkiye Komünist İşçi Partisi
Mart 2022
(www.tkip.org’dan alınmıştır…)