Haftanın seçkisinin üç yazısından ikisi doğrudan doğruya, sonuncusu ise dolaylı olarak Türkiye’yle ilgili. İzvestiya’nın yazısı, Türkiye-NATO ilişkileri ve NATO’dan çıkma kampanyasıyla ilgili, Ankara’nın gerçek niyetlerine dair az da olsa bir aralık bırakıyor. Kommersant ise belli ki Türkiye’nin NATO’dan çıkabileceğine ihtimal vermiyor. Rusya Adalet Bakanlığı tarafından “yabancı acentası” sayılan Rosbalt, gerilimin karşı cephesini inceliyor ve Finlandiya’nın NATO’ya katılması halinde Rusya’nın alacağı tedbirler üzerinde duruyor. Hiç kuşku yok ki Ukrayna gerilimi günün birinde azalırsa eğer Baltık Denizi NATO’nun Rusya’yı kuşatma stratejisinde yeni bir kaynar kazan olacak; ama Ukrayna geriliminin azalmasına gerek kalmadan katmerlendirmesi daha olası.
'Türkiye NATO’dan çıkabilir mi?'
Türkiye NATO’ya, Yunanistan’la birlikte girdi ve 13’üncü üye ülke oldu. Bu, bloğun kurulmasından üç yıl sonra gerçekleşen ilk genişleme çerçevesinde gerçekleşti. Türkiye’de en az üç NATO üssü var; ülkenin askeri kıtaları düzenli olarak bloğun deniz ve kara tatbikatlarına katılıyorlar. 2021’de Türkiye’nin NATO’ya aidatı 117,5 milyon dolardı.
60 yıl geçtikten sonra bloğun tarihinde ilk defa bir ülkenin çıkması meselesi gündeme geldi. Ankara resmi olarak bu fikirde olmasa bile meselenin konuluşu bile rezonans teşkil ediyor. Çelişkinin katalizatörü, Türkiye’nin bir dizi ültimatom verdiği İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesi görüşmeleri ve Ankara’nın NATO’daki diğer müttefikleriyle tartışmaları. ...
Türkiye NATO’dan çıkabilir mi? Bu mesele Kuzey Atlantik anlaşmasının 13’üncü maddesiyle düzenleniyor. Belgeye göre anlaşmanın yürürlüğe girmesinin üzerinden 20 yıl geçmesinden itibaren isteyen her ülke bloktan ayrılabilir. Teknik olarak çıkış, taraflardan birinin ABD hükümetini anlaşmanın sonlandırıldığına dair bilgilendirmesinden bir yıl sonra gerçekleşir. ABD’li yetkililer bundan sonra NATO üyesi diğer ülkeleri devletlerden birinin anlaşmadan çekildiğine dair resmi olarak haberdar etmek zorunda. 1966-2009 arasında Fransa ittifakın askeri kanadından ayrılmış ama siyasi kanadında kalmıştı, dolayısıyla pratikte hiçbir ülke ittifaktan çıkmış değil. ...
Rusya Uluslararası Meseleler Konseyi program koordinatörü Konstantin Suhoverhov, İzvestiya’da yazdığı makalede şöyle özetlemişti:
“Ankara hâlâ fırsattan yararlanmaya ve Kuzey Avrupa ülkelerinin bloğa katılmasını onaylamadan önce kendisi için ek ‘bonuslar’ elde etmeye çalışıyor. Ama 30 üye ülkeden 28’i Stokholm ve Helsinki’nin ittifaka girişini onayladı; Türkiye’nin buna engel olması neredeyse imkânsız.” (M. Şaipova / İzvestiya, 25 Ocak)
'Cumhur ittifakının seçim kampanyasının kozu'
Batı karşıtlığının kabarması ve NATO’dan çıkma kampanyasının başlaması, seçmenin zayıf ekonomiye gözlerini kapayıp güçlü yumruğa oy vermeye hazır olduğunu kanıtlayarak, Erdoğan’a kendisini, ülkenin egemenliğinin gerçek savunucusu olarak sunma ve yönetiminde otuzuncu yıla girme şansı veriyor. ...
İslama ve Erdoğan’a karşı kampanya da dahil, katlanan tehditlere ve meydan okumalara hızlı cevaplar bulmaya hazır olunduğunun gösterilmesi, Türkiyeli yetkiler için iç siyasi durum açısından özel bir önem taşıyor. ...
Anketler, ekonomide ve sosyal alandaki zor ekonomik durum karşısında Erdoğan’ın ve onun parlamentodaki taraftarlarının zaferinin garanti olmadığını gösteriyor. ...
Sosyal ve ekonomik siyasetin çöküşünün, mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimleri için kendi adaylarını şubatta çıkarmayı planlayan 6 koalisyon partisinin elinde güçlü bir argüman haline geldiği bu durumda cumhurbaşkanının kampı da seçmeni Türkiye’nin “güçlü elinin” ve ekibinin alternatifsizliğine ikna edebilecek kendi karşı argümanlarını arıyor.
Erdoğan’ın ve partisi AKP ile MHP’nin oluşturduğu “cumhur ittifakının” seçim kampanyasının başlıca kozları, NATO ve batı ile en çatışmalı ilişkilerde siyasi egemenliği savunma, terörizmle mücadele ve İslami değerleri savunma kapasitesine sahip bulunduğunun gösterilmesi olacak. ...
“Cumhur ittifakı” seçmenini seferber etmenin vasıtalarından biri, ideolojik olarak iktidar koalisyonuna yakın olan milliyetçi Vatan Partisi'nin 19 Ocak’ta başlattığı “NATO’dan çıkalım” kampanyası. ...
NATO ile gelecekteki ilişkiler meselesinin 2023 seçimlerinin kızgın bir konusu olacağının teyidi, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklaması oldu. ...
Ancak tartışma devam ederken cumhurbaşkanının genel başkanı olduğu AKP’nin basın sözcüsü Ömer Çelik çarşamba günü NATO karşıtlığında fazla ileri gitmemeye çağırdı ve Ankara’nın ittifaktan çıkması ihtimalini dışladı. Çelik, Türkiye’nin ittifakın kurucu ülkelerinden biri olduğunu hatırlatarak şöyle dedi: Her seçimde böyle şeylerle karşılaşıyoruz. Türkiye’nin NATO’dan çıkmasının zaruri olduğunu söyleyenlerin sözleri makul değil.” (S. Strokan / Kommersant, 26 Ocak)
'Baltık NATO gölü olursa?'
Stokholm’de Kuran yakılması eyleminin ardından Türkiyeli yetkililer İsveç’in NATO’ya katılmasını bloke ettiler. Mesele şimdi, NATO’ya girme başvurusunu mayıs ayında İsveç’le “el ele” yapan Finlandiya’nın yalnız başına devam edip etmeyeceği. ...
Türkiye liderinin İsveç’in NATO’ya girmesi için kapıyı kapatıp kapatmadığı sorusuna karşılık İsveç Başbakanı Ulf Kristersson şöyle dedi: “Kimsenin böyle yorumladığını sanmıyorum. Öfke var, provokasyon olarak algılıyorlar. Erdoğan’a neler olup bittiğini yorumlamaya niyetim yok.” Ayrıca, dediğine göre “İsveç’te, eylemleri ülkenin NATO’ya katılmasını geciktirebilecek provokatörler var”.
Finlandiya’ya gelince, İsveç Başbakanı, her ne kadar iki ülke “el ele” NATO’ya girmek istiyorlarsa da (bunu bir önceki gün Finlandiya Savunma Bakanı Mikko Savola söylemişti) Stokholm eğer Helsinki’dekiler yalnız başlarına devam etmek isterlerse onları tutmayacak.
Salı sabahı Finlandiya Dışişleri Bakanı Pekka Haavisto, İsveç’in başvurusunun onaylanması uzarsa, ülkesinin ittifaka İsveç’ten ayrı olarak girme ihtimalini değerlendirdiğini söylemişti. Ama Finli bakan daha sonra Helsingin Sanomat gazetesinde bu açıklamasını geri çekti. ...
Son söz, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö’de. Niinistö salı günü resmi ziyaret için Kiev’deydi. Cumhurbaşkanı, dışişleri bakanının sözlerini şöyle yorumladı: “Soğukkanlılığımızı korumalı ve Türkiye’deki seçimleri beklemeliyiz.” ...
Bununla birlikte Washington’dakiler Erdoğan’ın açıklamasına rağmen İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmasını bekliyorlar. Beyaz Saray Basın Sözcüsü Karine Jean-Pierre’e göre Biden yönetimi Stokholm ve Helsinki’yi bu meselede tamamen destekliyor.
Moskova, NATO’nun yeni genişlemesini Rusya’nın askeri güvenliğine tehdit olarak değerlendiriyor. Bu öncelikle, Rusya ile uzun bir kara ve deniz sınırı olan Finlandiya’nın NATO’ya girmesiyle ilgili. Rusya Genelkurmay Başkanı V. Gerasimov, AiF’le mülakatında, ülkenin en üst düzey yönetiminin yeni tehditleri nötralize etmek için Rusya ordusunun inşa ve gelişme planının tashihi ödevini koyduğunu belirtti. Gerasimov bundaki temel değişiklikleri Moskova ve Leningrad askeri çevrelerinin kurulması, keza Karelya’da bir kolordunun oluşturulması olarak andı.
Finlandiya’nın NATO’ya girmesinden sonra Baltık’ın bir “NATO gölü” olacağı endişeleri de dile getiriliyor. Geçtiğimiz günlerde Estonyalı yetkililerinin karasularının bittiği yerden 40 km mesafede bir “bitişik bölge” oluşturma planları üzerinde çalıştığı ortaya çıktı. Bu, Rusya’ya ait gemilerin, özellikle de Kaliningrad oblastine gidenlerin Fin körfezinde seyrüseferine zorluk çıkarabilir. Putin’in Basın Sözcüsü D. Peskov salı günü gazetecilere bu konuda, seyrüsefer serbestliğinin uluslararası deniz hukuku tarafından temin edildiğini ve Rusya’nın da bunun devam edeceğine inandığını söyledi.
Talin’deki Rusya elçisi Vladimir Lipayev de Rossiya-24’e verdiği mülakatta, gemi Estonya’nın egemenliğinin bulunduğu topraklarda kanunları ihlal etmediyse, Estonya’nın Fin körfezindeki karasularına bitişik bölgede serbest seyrüseferi sınırlamaya, hakkı olmadığını açıkladı. ... (M. Makarov / Rosbalt, 25 Ocak)
Hazal Yalın- Gazete Duvar / 29.01.23