Kafkasya içten içe kaynıyor. Adeta barut fıçısı. Biriken enerji tektonik fay hatlarını harekete geçirmek üzere. Onlarca etnisitenin yan yana yaşadığı halklar mozaiği bölgede “dondurulmuş sorunlar”ın yeniden ısıtılmaya çalışıldığına dair emareler uzun süredir görülüyordu. Rusya’ya karşı Kafkasya’nın ikinci cephe yapılmak istendiği, Batılı aktörlerin bu kapsamda NATO ve AB bünyesine almak istediği Gürcistan’a büyük yığınak yaptığı sır değil. Batı’dan Ukrayna, güney doğudan Kafkasya hattından Rusya’ya yönelik bir basınç oluşturuluyor.
Gürcistan’dan tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan eden Abhazya’nın Başbakanı Aleksandr Ankvab’ın önceki gün Batılı ajanların Rusya karşıtı ‘ikinci cepheyi’ kurma amacıyla Gürcistan’a akın ettiğini açıklaması tesadüfü değil. Bölgede durum her zaman gergin olduğunu, bununla birlikte Gürcistan’da gerilimin daha fazla tırmanmasına izin vermeyecek çok sayıda aklıselim sahibi kişi bulunduğundan emin olduğunu belirten Ankvab, gelişmeleri yakından takip ettiklerini söyledi.
Çerkesler içinde kavga
Abhaz lider kaygılarında yalnız değil. Benzer bir endişe Kafkasya’nın en büyük etnisitelerinden Çerkesler içinde de hâkim. Ukrayna savaşının yarattığı kaotik iklimden beslenen grupların son dönemlerdeki atraksiyonları Çerkesler arasında gerilime yol açmış durumda. Türkiye merkezli Çerkes diasporası içinde haftalardır yaşanan tartışmalar, yazışmalar, saflaşmalar dikkat çekici.
Fehim Taştekin geçenlerde Al Monitor’de Çerkes toplumu içerisinde yaşananlara dikkat çekmişti. Güney ve Kuzey Kafkasya’dan ve ülke içinden konuştuğumuz kaynaklar da benzer tehlikeye vurgu yapıyorlar.
Batılı aktörlerce fonlanan bir kısım grupların Ukrayna’nın yanında yeni bir cephe açma girişiminin farkındalar ve bu durum büyük huzursuzluk nedeni. Çerkesler’in büyük kısmı kendilerini savaşın içine çekecek maceracı girişimlere şiddetle karşı çıkarken bazı unsurlar, fırsattan istifade Rusya’ya karşı çatışma gayretindeler. Kurulan taburlar, oluşturulmaya çalışılan silahlı milis grupları hepsi daha önce farklı coğrafyalarda gördüğümüz senaryoların kötü bir kopyası.
Büyük bir nüfuza sahip Çerkezler içinde farklı gruplar var haliyle. Çeşitli dernek ve oluşumlar adı altında örgütlenen isimler, kendilerine yüklenilen misyonu yerine getirmek için kolları sıvamış. Büyük kesim Rusya’nın yanında saf tutarken bir kesim Ukrayna ve Batı’dan taraf. Önemli bir kesim de mevcut aktörler arasında taraf tutulmamasını, kendilerini ataşe sürükleyecek maceralardan kaçınılmasını savunuyor. Adige Cumhuriyeti’nden konuştuğumuz Çerkes kaynaklar Rusya’ya bağlı özerk Kabardey-Balkar Cumhuriyeti’nde artan Selefi/Vahabizme de dikkat çekiyor. Yükselen köktendinciliğin getirdiği radikalizmin yarattığı rahatsızlığın tırmandığını belirtiyorlar.
Yağmurdan önce
Kafkasya’da olası bir çatışma ve gerilim 90’lı yıllarda Balkanlar’da yaşananları dahi aratacak kanlı bir sürece yol açabilir. Küçük bir kıvılcım Kafkasya’yı Balkanlaştırabilir. Bölgedeki aklı selim aktörler bunun farkında. Ancak ABD/Batı emperyalizminin Gürcistan üzerinden Güney Kafkasya’da yeni cephe açma planları sır değil. ABD’nin bölgeye stratejik planları uzun yıllardır oluşturuluyor. Devrik Gürcü lider Mihail Şaakaşvili üzerinden hayata geçirilmek istenen planlar kesintiye uğradı. Görünen o ki Ukrayna’ya saplanan Rusya’nın direncini düşürmek için yeni mevziler kazılıyor. Bunun için de kadim Kafkasya coğrafyası hedef alınmış.
Milcho Manchevski’nin Yugoslavya’daki iç savaşın farklı etnik kökenlerden insanların bir arada yaşadığı Makedonya’da yarattığı dramı anlattığı Yağmur’dan Önce (Before The Rain) filmi patlamaya yüz tutan Balkanlar’ı anlatır. Manchevski, savaş çıkması istendiğinde, bütün olayların başlamasının minik bir kıvılcıma bakar hale geldiğini gösterirken, film boyunca beklenen yağmur gelecek olayların habercisidir. Ve o beklenen yağmur kısa bir süre sonra yağmaya başlayacaktır. Benzer bir senaryo önce Ukrayna’da uygulandı, şimdi de Kafkaslar’da mı sahnelenmeye çalışılıyor endişesi yersiz değil.
BirGün / 14.12.22