Yılın ilk seçkisi iki yazıdan oluşuyor. İlki, Kommersant’ın Türkiye konulu, “yeri doldurulmaz Recep” başlığıyla yayınladığı makale. Bunun tamamını çeviriyorum. İkinci yazı ise Nezavisimaya Gazeta’nın, Putin’in Duma’daki grup liderleri ve Duma yönetimiyle olası görüşmesi üzerine yazısından kısa bir bölüm. Bu görüşme, RFKP tarafından Kremlin’e siyasi baskının bir parçası sayılıyor.
'Erdoğan için en başarılı olan yılın ardından en başarısız yıl gelebilir'
Erdoğan’ı 2022 yılının dünyadaki en başarılı siyasetçisi olarak anmak mümkün. Rusya’nın Ukrayna’da askeri harekâtı başladığından beri geçen aylar boyunca çatışmanın dışında kaldı ve kalıyor, ve taraflar arasında fiilen alternatifsiz bir arabulucu statüsünü de koruyor. Bu durumdan siyasi olduğu gibi azımsanmayacak iktisadi faydalar da elde ediyor. Ve bu, 2023’te planlanan başkanlık ve parlamento seçimlerini dış siyasetin kaderini değiştirebilecek bir olay haline getiriyor: Erdoğan kaybedecek olursa büyük bir bölgede kurulan karşılıklı ilişkiler modelinin ciddi bir şekilde gözden geçirilmesi gerekecek.
Erdoğan çoktandır Rusya için olduğu gibi batı için de özgül bir ortak. Mesela daha önce, NATO’daki müttefiklerinin öfkesine rağmen Rusya’dan S-400 füze sistemleri almıştı, keza Rusya’daki meslektaşı Putin ile birlikte Suriye’deki nüfuz alanlarının yeniden çizilmesine girişti. Buna paralel olarak ABD ile de F-16 alımı görüşmeleri yürütüyor ve Ukrayna’ya Bayraktar satıyordu; 2018 sonunda pek az kişi, bunların Rusya ile doğrudan askeri çatışmalarda kullanılacağını düşünebilirdi. 24 Şubat 2022’den beri Erdoğan’ın durumu benzersiz hale geldi.
Rusya ile Ukrayna arasındaki ilk görüşmeler Belarus’ta yapıldı, ama bir ay geçmeden Rusya kıtalarına Kiev’e ilk yürüyüş için köprübaşı olan bir ülkenin arabulucu niteliklerine uygun olmadığı ortaya çıkmıştı. Alternatif arayışı için fazla düşünmek de gerekmedi: 10 Mart’ta Antalya’daki bir diplomasi forumunda Lavrov, Ukraynalı meslektaşı Kuleba ile görüştü; 29 Mart’ta da heyetler Dolmabahçe Sarayı’nda kapsamlı görüşmeler yaptılar. Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu şöyle dedi: “Moskova ve Kiev’in tutumlarının yaklaştığını memnuniyetle gözlüyoruz.” Görüşmeciler gerçekten de kapsamlı bir barış mutabakatının dağların arkasında olmadığı sinyalini vermişlerdi. Ama bu umutlar yıkıldı.
Uzayan çatışma Erdoğan’a, her ne kadar barışa bir an önce varılması gerektiğini söylemekten yorulmasa da, uluslararası nüfuzunu güçlendirme şansı verdi. Kriz ne kadar uzarsa Rusya’ya o kadar çok yaptırım uygulanacak ve bunların etrafından dolanmaya yardım eden Türkiye için de o kadar avantajlı olacaktı. The New York Times, Rusya dış ticaretine dair kapsamlı bir incelemesinde (bunlarla ilgili resmi bilgiler yıl başından beri yayınlanmadı), Moskova ile Ankara arasındaki ticaret hacminin Ukrayna’da kapsamlı askeri harekâtların başlamasıyla birlikte yüzde 198 (ekim ayı verileri) arttığını gösteriyor.
Türkiye yönetimi ticaretten elde ettiği yüksek gelirden başka Rusya ile batı arasındaki krizden bir dizi bonus da kazandı. Bunlara doğalgaz hub’unu, İstanbul’da imzalanan hububat anlaşmasını, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılma başvurusundan sonra NATO üzerinde yeni bir baskı aracı elde edilmesini katabiliriz.
Erdoğan’ın manevra kabiliyeti de mükemmel bir inceliğe vardı. Putin’i daha önce olduğu gibi “değerli dostum” diye anıyor ama bu, Putin’in eylemlerini sertçe eleştirmesine engel olmuyor. Eylül ayında Amerikan PBS’e verdiği mülakatta şöyle demişti: “Neticede hiçbir lider herhangi bir hata olduğunu söylemeyecek. Kimse, evet, ben hata yaptım, demeyecek.” Böylece krizden başarılı bir çıkış için Putin’in yüzünü kurtarmasına izin verilmesi gerektiğini ima ediyordu. Gazeteci, batı ülkelerinin Rusya ordusunu suçladığı savaş suçları konusunu açınca Erdoğan gene temkinli bir şekilde savuşturdu: “Bu hususta en ideal cevap BM tarafından girişilecek eylemlerin sonucu olacaktır. Onlar yardımıyla bu tartışmalara ışık tutulacaktır. Eğer böyle bir şey yoksa, benim bir lider olarak beyanatta bulunmam güç olur. Bu bizi, dış siyasette dengeyi korumayan bir ülke pozisyonuna düşürür. Biz herhangi birinin tarafını tutmak zorunda değiliz.”
Gerçi Erdoğan pozisyonunu her zaman gizliyor değil. Bazen Rusya yönetiminin gönlüne uygun beyanatlar da yapıyor.
Erdoğan geçtiğimiz günlerde kendisinin batının bir parçası olmadığını vurgulayarak şöyle demişti: “Ne yazık ki Rusya-Ukrayna savaşına batı sadece provakatif unsurlar soktu.”
Kremlin’in Erdoğan’ın Esad’la üçlü bir zirveye katılmaya hazır olduğu değerlendirmesini yaptığı da açık. Bu istikamette ilk adım atıldı: 28 Aralık’ta Türkiye ve Suriye savunma bakanları Moskova’da buluştular; bu iki ülke arasında 11 yıldır ilk resmi temastı. Keza, Moskova ve Ankara arasında kolluk kuvvetleri seviyesinde işbirliğinin devam ediyor olması da önemli; geçtiğimiz günlerde Rusya Genel Savcısı İgor Krasnov Türkiye’ye gitti.
Erdoğan’ın Kırım’ı asla Rusya toprağı olarak kabul etmeyeceği şeklindeki sözleri daha önce sık sık Rusya medya organlarının başlığına çıkıyordu; ancak bugün bazı açıklamalar Moskova’da daha çok meydan okuma olarak duyuluyor.
Mesela Erdoğan, Rusya’nın Ukrayna çatışmasından herhangi bir toprak kazanımıyla çıkmaması gerektiğini söyledi; oysa DHC, LHC, Zaporoje ve Herson oblastleri Rusya bünyesine katıldı ve bu karar Rusya müktesebatına göre iptal edilemez. Ama Erdoğan buna aldırış etmiyor.
Rusya kıtaları Dinyeper’in sol kıyısına çekildiklerinde Erdoğan şöyle demişti: “Rusya tarafının Herson konusundaki son kararı olumlu bir adım, önemli bir karardır.” Moskova’dan bu sözlere herhangi bir resmi tepki gelmedi.
Rusya dışişleri, Azerbaycan’ın Ukrayna’ya gönderdiği jeneratörlerle ilgili rahatsızlığını ifade ettiğinde de Türkiye’ye yönelik özel bir yaklaşım ortaya çıktı. Bundan birkaç gün önce bir Türk şirketi Odessa limanında birkaç yüzen elektrik santrali demirleme niyetinde olduğunu açıklamıştı ve Moskova’dan hiçbir tepki yoktu.
Ama Türkiye’nin Ukrayna ile açık ve aktif askeri işbirliğine devam etmekte olması en açık örnek.
Kiev ve Ankara yazın, Ukrayna’da Bayraktar üretimi için bir fabrika açılması konusunda anlaştılar; şirketin kurucularından biri olan Haluk Bayraktar (kardeşi Selçuk, Erdoğan’ın kızıyla evli), bu işbirliğinin ticari olmaktan ziyade ideallerle ilgili olduğunu açıkladı. BBC’ye şöyle dedi: “Para bizim için öncelik değil. Bizim işimizde para ve maddi kaynaklar hiçbir zaman amaç olmadı. Ukrayna ile dostluk ve işbirliğimiz uzun yıllardır devam ediyor. Bu yüzden, bize ne kadar para teklif ederlerse etsinler, mevcut durumda onlara satmak söz konusu değil.” (Yani Moskova teklifte bulunacak olsa da Rusya’ya Bayraktar satmayacak.) "Şu anda bütün desteğimiz Ukrayna’ya." Farklılığı göstermek için belirtmek gerek: Kazakistan neredeyse aynı sırada kim olursa olsun silah satışını tamamen kesti. Belli ki Astana bu silahların üçüncü ellerden Ukrayna’ya geçebileceğinden ve bunun Rusya ile ilişkileri bozacağından endişeliydi.
Sadece altı ay sonra (ya mayıs ya da haziranda) Türkiye’de başkanlık ve parlamento seçimleri yapılacağı düşünülürse, şunu ileri sürmek mümkündür: Bu ülkenin yurttaşlarının seçimi sadece Ukrayna krizinin bundan sonra alacağı biçime değil NATO’nun tutumuna, Rusya’nın yaptırımların etrafından dolanma imkânlarına ve kuşkusuz Yakındoğu’daki duruma etkide bulunacaktır. Erdoğan’ın yeniden seçilme şansını değerlendirmek ancak muhalefetin kendi adayını belirlediğinde mümkün olabilecek, ama partisinin rakipleri karşısındaki reytingine bakılırsa durum en azından istikrarsız. Yani Erdoğan için en başarılı olan yılın ardından en başarısız yıl gelebilir. (Kirill Krivoşeyev / Kommersant, 4 Ocak)
'Putin’in Duma yönetimi ve grubu olan parti liderleriyle görüşme planı'
Kremlin, Putin’in Duma yönetimi ve duma gruplarının liderleriyle görüşme niyetini gecikmeksizin duyuracağını açıkladı. Böylelikle RFKP MK Başkanı Zyuganov’un görüşmenin hazırlanmakta olduğu açıklaması bir yandan doğrulanmış olurken diğer yandan bunun için acele edilmediği ve tarihiyle gündeminin başkan tarafından tespit edileceği açıkça kavratıldı. Komünistler Duma’daki partilerin temsilcilerinin eylül-aralık aylarında televizyona çıkma sıklığıyla ilgili bir de analiz yayınladılar. Putin’le harekât tecrübeleriyle ilgili görüş alışverişinde bulunma niyetindeki Zyuganov birinci sırada. ...
Görüşmenin bir an önce yapılmasını isteyen ... Zyuganov, “nazi rejiminin denazifikasyonu ve demilitarizasyonu için başkan tarafından verilen görevleri yerine getirmek için” yılın bilançosunu çıkarmanın, tecrübe alışverişinin ve harekâtın yürütülmesine yönelik iktidarın çalışmasını şekillendirmenin zaruri olduğunu söylemişti. ... (D. Garmonenko / Nezavisimaya Gazeta, 3 Ocak)
Hazal Yalın- 08.01.23 / Gazete Duvar