Emperyalistlerin Afganistan hezimeti sonrası iç kavgaları

Afganistan’daki yirmi yıllık işgalin büyük bir hezimetle sonuçlanması emperyalist ittifak ülkeleri arasındaki sorunları daha da derinleştirmiştir görünüyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 13 Ekim 2021
  • 21:01

Emperyalist ittifak ülkeleri, yirmi yıllık işgalin ardından, Afganistan’ı geride koca bir enkaz bırakarak terk ettiler. İki yüz binden fazla insanın yaşamını yitirdiği, milyonlarca insanın ülkeyi terk etmesine sebep olan kirli savaşın emperyalist ülkelere ekonomik bedelinin iki trilyon doların üzerinde olduğu açıklandı. “Terörle mücadele, insan haklarının korunması ve demokrasinin inşası” adı altında sürdürülen bu kirli savaşın aktörleri, iktidarı da orta çağ artığı cihatçı Taliban’a sundular.

Afganistan’daki yirmi yıllık işgalin büyük bir hezimetle sonuçlanması emperyalist ittifak ülkeleri arasındaki sorunları daha da derinleştirmiştir görünüyor. ABD’nin, ittifak ülkelerine danışmadan tek başına almış olduğu asker çekme kararı, özellikle AB emperyalistlerince “ittifak ilkeleriyle uyuşmayan” bir sorumsuzluk örneği olarak tanımlanıp, tepkiyle karşılandı. Tam da bu gelişmeler üzerinden bir kez daha AB ortak ordusu tartışmaları yeniden gündeme taşındı. Bu hezimetin bir diğer sonucu ise bölgenin tümden Rusya ve Çin’e terkedildiği iddiaları üzerinden, son günlerde ABD’deki farklı sermaye gurupları tarafından Biden yönetimine karşı bir kampanya yürütülmesidir.

Bu kampanyanın ilk adımı ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Orgeneral Kenneth McKenzie’nin Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi’nce ifadeye çağrılmaları oldu. Komite önünde ifade veren üç yetkili, açıklamalarıyla bu hezimetin boyutlarını adeta itiraf ettiler. Orgeneral Mark Milley, Cumhuriyetçi Parti’den Roger Wicker’in, “İtibarımız büyük zarar gördü, öyle değil mi?” sorusuna, “Dünyanın dört bir yanında müttefikler, ortaklar ve rakipler nezdinde ne kadar itibarlı olduğumuz yoğun şekilde gözden geçiriliyor. Evet, gelişmelerin itibarımıza zarar verdiğini söyleyebiliriz” yanıtını verdi.

Afganistan’daki 20 yıllık işgale ve savaşa ilişkin değerlendirmelerde bulunan Milley, bu sürede 4 başkanın, 8 genelkurmay başkanı ve onlarca savunma bakanının değiştiğini, savaşta 20 orgeneralin görev yaptığını hatırlattı. Milley, “Böyle bir sonuç son 5 günde veya 20 günde ya da bir yılda ortaya çıkmadı. Bu savaşın sonucu stratejik başarısızlıktı” açıklaması yaptı. Buradan birçok ders çıkarılması gerektiğini savunan Milley, bunlardan birinin Afgan ordusunu Amerikan ordusu gibi yetiştirmek ve Amerikan taktik ve doktrinleri üzerine inşa etmek olduğunu söyledi. Diğer bir dersin ise istihbarat başarısızlığı olduğunu belirten ABD’li general, “Bu kadar büyük bir ordu ve hükümetin 11 günde çöküşünü nasıl kaçırdık?” sorusu ile şaşkınlığını dışa vurdu.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ise, “Afgan ordusunun tek mermi atmadan erimesine çok şaşırdıklarını, devlet kurmaya yardım ettik ama bunu ulusa dönüştüremedik” diye konuştu. Bazı temsilciler, Austin ve generalleri Afganistan’ın Taliban’ın eline geçme sürecini öngörmemekle suçlayıp, bunu çocukların bile öngörebileceğini ifade ederken, bazıları yaşananlardan dolayı sorumluları istifaya çağırdı.

ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri, Taliban’ın Afganistan yönetimini ele geçirme sürecinin, Taliban ile Trump yönetimi arasında yapılan anlaşmaya uzandığını söylediler. Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın görevde olduğu Şubat 2020’de yapılan Doha Anlaşması, Amerikan askerlerinin ülkeden çıkış tarihini belirlemişti. General Frank McKenzie anlaşmanın, Afgan hükümeti ve ordusu üzerinde öldürücü etkisi olduğunu ifade etti. ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General McKenzie, Doha Anlaşması’ndan sonra ABD Başkanı Biden’ın Nisan ayında asker sayısını azaltma kararı almasını ise “tabuta çakılan son çiviydi” olarak tanımladı.

Komisyonda Biden’ın Afganistan’da 2 bin 500 asker bırakma konusunda komutanlardan tavsiye almadığına ilişkin ifadeleri defalarca generallere sorulurken, Komite Başkanı Demokrat Partili Adam Smith, Biden’ın sözlerinin çarpıtıldığını ileri sürdü. Bir temsilcinin Biden’ın generallerden 2 bin 500 asker bırakılmasına ilişkin tavsiye almadığına ilişkin sözlerini okuyup, “Ya Başkan Amerikan halkına yalan söylüyor, ya kendisine söyleneni hatırlamıyor veya siz doğru söylemiyorsunuz.” ifadeleri üzerine McKenzie, Biden’ın sözleri üzerine yorum yapmayacağını ancak kendisinin Afganistan’da 2 bin 500 asker bulundurma konusundaki fikrini ilettiğini söyledi.

Soruşturmaları yürüten komisyon üyelerinden Demokrat Partili Senatör Menendez, çekilmenin açıkça ve ölümlere neden olacak şekilde kusurlu olduğunu söyledi. Çekilmenin doğru karar olduğunu ancak bunun uygulanış biçimini yanlış bulduğunu vurgulayan Menendez, yaşananların hesabı verilmeli ifadelerini kullandı. Menendez, Taliban’ın verdiği taahhütlere uyacağı ve ABD’nin farklı bir netice beklediği fikrinin saçma olduğunu ifade ederken, diğer ülkelere de Taliban yönetimini tanımama çağrısında bulundu. Komisyonun en kıdemli Cumhuriyetçi Parti üyesi James Risch de Biden yönetimini beceriksizlikle suçlayıp, bunun ABD’nin uluslararası güvenilirliğine darbe vurduğunu savundu.

Derinleşen emperyalist rekabet ve Afganistan sorunu

Emperyalist ittifak açısından büyük bir fiyaskoyla sonuçlanan 20 yıllık Afganistan işgali ve sömürgeci güçlerin ülkeyi terk etmesi, ABD’nin yeni Asya-Pasifik stratejisi ile direkt bağlantılıdır. Dünyanın birçok bölgesinde işgal orduları olan ABD emperyalizmi on yıllardır boğuştuğu ekonomik krizlerle ve askeri harcamalarla eskisi kadar kolay baş edemiyor. Ayrıca Çin’in durdurulamayan ekonomik, teknik ve askeri büyümesine karşı birçok cephede savaşı yürütmekte zorlanıyor. Bunun bir sonucu olarak da savaş cephelerini daraltmak ve stratejik baş düşman ilan ettiği Çin’i her yönüyle kuşatabilmek için Irak, Suriye ve Afganistan’dan güçlerinin büyük bir kısmını çekmek yolunu tutuyor.

ABD’nin bir diğer stratejik adımı ise Taliban gibi cihatçı çetelerle işbirliği yaparak onları iktidara taşımaktır. O bu yolla, Ortadoğu ve Afganistan’da her geçen gün varlığını güçlendiren Rusya ve Çin’in kucağına bir ateş topu bırakmış oluyor. Bu stratejik planların ne kadar başarılı olacağını zaman gösterecektir. Ama emperyalist Batı bloku içerisinde ortaya çıkan sorunlar ve ABD’deki farklı sermaye gurupları arasında yaşanan kavgalar bunun çok kolay olmayacağının halihazırdaki göstergeleridir.