Katar’ın ev sahipliğinde Pazar günü başlayan Dünya Kupası 2022 bu hafta Arap medyasının en önemli konularının başındaydı. FIFA’nın 2022 dünya kupasının Katar’ın ev sahipliğinde düzenleneceğini açıklamasının ardından başlayan tartışmalar, geçtiğimiz hafta şampiyonanın başlama düdüğünün çalmasına günler kala daha da arttı.
Katar’ın FIFA’ya ev sahipliğini yapmak için rüşvet verdiği ve FIFA’da konuyla ilgili yolsuzlukların yaşandığı iddiaları uzun süredir dünya basının gündemindeydi. Arap medyasında birçok köşe yazarı Katar’ın “hedefe konulmasını” “oryantalizm” ile açıklamaya çalıştı ve FIFA 2022’nin bir Arap meselesi olduğunu savundu.
Katar’a yönelik aynı eleştiriler Arap medyasının da gündemindeydi. Ancak Katar’a yönelik eleştiriler son günlerde “Filistin Davası” dolayısıyla daha da arttı. Birçok gazete ve yazar, İsrailli seyircilerin Katar’a gitmesi için Doha-Tel Aviv uçuşlarının başlamasını “Dünya Kupası bahanesiyle Katar-İsrail normalleşmesi" olarak yorumladı.
Bu hafta Arap medyasının gündeminde olan diğer önemli başlıklar arasında, ABD eski başkanı Donald Trump’ın 2024 seçimlerinde yeniden aday olacağını açıklaması ve Lübnan’da cumhurbaşkanının halen seçilmemesi vardı.
'Katar ve FİFA 2022’nin bitmeyen tartışmaları'
Katar’daki FIFA Dünya Kupası, bitmeyen tartışmalar ve sürprizlerle doludur. Bu durum, Katar’ın 2010’da Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmaya hak kazanmasından, şampiyonanın başlayacağı ana kadar devam etti. Dikenli bir yol, düşmanlıklar, kargaşa ve haraç… Bütün bunlar, küçük Körfez ülkesinin bütün engelleri aşarak dünya kupası sevenlerini misafir etmek için kat ettiği uzun yolun başlıkları.
Doha’nın Dünya Kupası’na ev sahipliği yapma hakkı kazanmasıyla ilgili tartışmalar için geriye gitmek gerekiyor. FIFA kulislerinde hile tartışmasından, küre çekilişlerinde yolsuzluğa ve en sonunda FIFA içinde etkili olan ve Katar’ın dünya şampiyonasına ev sahipliği yapma hakkını elde etmek için gereken bütün mekanizmaları kullanan Katar lobisine kadar.
Bütün veriler ve deliller, FIFA’nın şampiyona tarihini genelde olduğu gibi yaz aylarından başka bir tarihe, kış aylarına doğru çekmesi, bu şampiyonaya ev sahipliği yapmak için can atan Katar’a hizmet etmiştir.
Katar’ın dünya Kupası’na ev sahipliği yapması tartışmaları, şampiyonaya ev sahipliği yapma hakkı, bunun için uygun iklim koşulları ve diğer engellerle sınırlı değil. Katar’ın insan haklarıyla ilgili sicili ve dünyanın farklı bölgelerinden ve şampiyona için inşa edilecek kompleksler için getirilen işçilerin haklarıyla ilgili eleştiriler de sürekli gündeme geldi.
Katar’ın insan hakları sicili ve en sonuncusu alkol yasağı gibi tartışmalı kararlardan bahsedenler ya Katar’ın maddi açıdan cömertliğinden dolayı bu Körfez ülkesisin suç ortağıdırlar, ya da bir şeyleri saklıyorlar ve gerçeklerin ortaya çıkmasını istemiyorlar. Bunların en sonuncusu Twitter'da Doha'nın amansız bir savunucusu olmak için bütün olanaklarını kullanan FIFA Başkanı Gianni Infantino’dur. (El Habib Mübareki / Londra merkezli El Arab Gazetesi)
'İsraille normalleşme adımı olarak FİFA 2022'
Birçok ülke genellikle Dünya Kupası gibi küresel bir spor etkinliğine ev sahipliği yapmak için can atar. Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmaya hak kazanmanın sağlayacağı maddi faydalar ve ev sahibi ülkenin uzun vadede kültür ve turizm tanıtımına sağlayacağı katkıdan dolayı bu organizasyon bir ödül olarak ele alınır.
Ancak Katar örneğinde Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmanın çok büyük bir mali faydası söz konusu değil. Körfez Arap kültürünün tanıtılacak olması bu etkinliğin tartışılmaz faydalarından biri olsa da, bu sefer asıl mesele kültürel olmaktan çok siyasi bir boyut taşımaktadır. Katar'ın "küresel" rolünün siyasi reklamları şu anda Katar’da kendini açıkça gösteriyor.
Katar’a yöneltilen ve dışardan (Hintli ve Arap) paralı seyirciler getirtilmesi gibi suçlamaların teknik siyasi ve ekonomik boyutları vardır.
Ancak Katar’ın Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmasında en provakatif görüntü İsrail ile normalleşme ve Doha’nın buna izin vermesidir. Tabii İsrail de bunu en iyi şekilde kullandı. İsrail, Filistinliler ’in kanıyla bulanmış imajını düzeltmek için daha iyi bir fırsat bulabilir mi? Bu bağlamda Filistinli taraftarların desteklenmesinin abartılmasıyla bir denge kurmaya çalışmak pek fayda getirmiyor. Hem de İsrailli taraftarların Katar’a gelebilmesi için Doha ve Tel Aviv arasında uçuşların başlatılması kararının alındığı bir süreçte. (Hüseyin İbrahim / Lübnan el Akhbar Gazetesi)
'Lübnan… Sonu olmayan bir Hint filmi gibi'
Lübnan’da eski, Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın 31 Ekim’de görev süresinin bitmesinin ardından yeni bir cumhurbaşkanının seçilmesi Lübnan’ın en doğal hakkı olarak görülebilir. Ancak bu da çok iyi bilinir ki, Lübnan’ın aldığı her karar dışarından, Arap, Batılı veya Amerikan mührüyle tasdik edilmediği sürece kabul göremez.
Sonu olmayan bir Hint filmi gibi… İçinde siyasi güçler var ve onlara içeride dayatılan rolleri oynamaya çalışıyorlar. Aslında içeride herhangi bir rol oynamak da bir övgüyü hak etmektedir. Zira bilinir ki, Lübnan’ın bütün sorunlarının bir diyalog masasına ihtiyacı var ve bir taraftan siyasi tavizler verilirken diğer yandan dar siyasi çıkarlar gündeme getirilir.
Bugün Lübnan’da sokağın hareketleneceğine ve siyasi kazanımlar elde etmek için kullanılacağına dair beklentiler artmış durumda. ABD dışişleri bakan yardımcısı Barbara Leaf’in Lübnan’da çözümün sokağın baskısıyla geleceğini söylemesi de sokakların hareketleneceği düşüncesini beslemektedir. Leaf, sokağın harekete geçmesi için durumun daha da kötüye gitmesi, emniyet birimlerinin dağılması ve beraberinde kaosu getirmesi gerektiğini ifade etti. (İyman Şuvayh / Rai Al Youm Gazetesi)
'Trump, Celeveland gibi olmak istiyor'
ABD eski başkanı Donald Trump eski başkanlardan Cleveland’ın yaptığı gibi hezimete uğradıktan sonra tekrar seçimlere girip Beyaz Saray’a dönmek istiyor. Eski Başkan Cleveland da 1884, 1882 ve 1892 yılında önce kazandı sonra kaybetti ve ardından tekrar seçimleri kazandı.
76 yaşındaki Donald Trump, destekçilerinin kongre binasını basması üzerinden 2020 seçimlerine karşı bir darbe yapmaya kalkıştı ve şimdi de 2024 seçimlerinde Amerikan başkanlığına tekrar aday olacağını açıkladı.
Trump adaylık açıklamasında, 2017 – 2020 arasındaki başkanlık dönemini Amerika için altın çağ olarak nitelendirdi. Ancak Trump’ın genel olarak yaptığı açıklama, daha önceki mitinglerinde yaptığı açıklamalardan pek de farklı değildi. ABD’nin çöküşünden bahsetti ve enflasyondan söz etti. Ayrıca ABD başkanı Biden’ı yaşlı ve zayıf olarak nitelendirdi.” (Muhammed El Menşavi / Mısır El Şuruk Gazetesi)
'Irak’ta yolsuzluk siyasi sistemin kendisidir'
Irak’ın yeni başbakanı, şeffaflık komisyonuna, yolsuzlukla mücadele etmek için yeni bir komisyonun kurulması İçin talimat verdi ve bu komisyona “Yolsuzlukla Mücadele Genel Heyeti” adı verildi. Başbakana göre bu heyetin amacı, büyük yolsuzlukla mücadele dosyalarının hızlandırılması, yolsuzlukla mücadele bağlamında arananların geri alınması olarak belirlendi.
Gerçekçi olmak gerekirse bu haberde yeni bir şey yok. Eski Başbakan Nuri El Maliki 2007 yılında Yolsuzlukla Mücadele Ortak Koordinasyon Konseyi kurulması için talimat verdi. Daha sonra 2008 yılının yolsuzlukla mücadele yılı olacağını açıkladı ve birkaç ay sonra mali ve idari alandaki yolsuzlukla mücadele konferansının açılışını yaptı. Maliki’nin ikinci döneminde de yolsuzlukla mücadele sloganları devam etti ve 2013 yılında yaptığı bir açıklamada yolsuzluğun en tehlikeli olanının siyaseten desteklenmiş olanı olduğunu ve en önemli yolsuzluk dosyalarının arkasında siyasi kesimler ve devlet malına musallat olmaya çalışan milisler olduğunu belirtti.
Haydar İbadi de yolsuzlukla mücadeleye aynı önemi gösterdi ve Ağustos 2015’de Yolsuzlukla Mücadele Yüksek Konseyi’nin kurulmasına öncülük etti. Kendi döneminde ‘Yolsuzlukla Mücadele Ulusal Stratejisi 2015 – 2019’ açıklandı.
Bir sonraki Başbakan Adil Abdülmehdi de söylemde yolsuzlukla mücadeleye önem verdi ve Yolsuzlukla Mücadele Yüksek Konseyi’nin yeniden kurulmasına karar verdi. Ve devlet yönetimindeki işlerin yarısının yolsuzlukla mücadele olduğunu ifade etti.
Mustafa Kazımi dönemi de yolsuzlukla mücadele için çağrı yapılmasında diğer dönemlerden ayrılmadı. O da yolsuzlukla Mücadele Yüksek Komitesi kurdu. Daha sonra yaptığı bir açıklamada bu komitenin 17 yılda olmadığı kadar yolsuzlukla mücadele dosyasını açığa çıkardığını söyledi.
Niyetlerden ve hayallerden uzak bir şekilde Iraklı siyasi tabaka, öncelikle, yolsuzluğun Irak’ta bireysel davranışlara bağlı bir durum olmadığını ve yolsuzluğun bir ‘öz’ü temsil ettiğini ve siyasal sistem ile devletin alt yapısıyla ilgili bir durum olduğunu itiraf etmelidir. (Yahya El Kabisi / Kuds El Arabi Gazetesi)
Gazete Duvar / 21.11.22