Baştan söyleyeyim, hatta Başbakan ağzıyla “açık ve net” söyleyeyim hepimiz salağız. Koskoca Başbakan’ın ne dediğini, ne demediğini bırakın naklen üç saat dinlemeyi, banda alıp 40 bin saat de dinlesek, anlayamayacaktık. Allah’tan birileri hemen konuşmanın ‘şifre’lerini çözdü de kıt zekâlarımızı yormaya gerek kalmadı.

Bunları hangi istihbarat, hangi psikolojik harp merkezleri yetiştirip piyasaya saldı diye düşünmeden edemiyor insan…

Bir pankartın ucundan, bin yılık bir şiirin dizesinden, zamansız bir türkünün nağmesinden toplayıp, çıkarıp, çarpıp öyle bir mesajlar dökümü çıkarıyorlar ki; insan akılsızlığından utanıyor hakikaten.

Eminim, şu deşifreciler olmasa siz,  Erdoğan’ın “bu çınarın gölgesinde ayrım, ayrımcılık ve ötekileştirme yoktur. Kalemin gücüne ve bilgisayarın tuşlarına inanan bir medeniyet çınarı vardır” lafını duyunca kim bilir neresinden anlarsınız.

Aklınıza “Ya bu gölgeye sığınmayı reddedenler ne olacak” gibi, ya da “kalem, tuş falan da, içerdeki gazeteciler neyin nesi” gibi sorular da gelmiştir.

Halbuki deşifreciler anlamanız gerekeni çıkarmış işte. Neymiş; Başbakan’ın nasıl da ‘kucaklayıcı’ olduğu imiş.

Gözlerim yaşardı, en çok da “Bu dava yerde kalmaz” dediğinde.

Ben biliyorum; gençlere “kininizi unutmayın” deyip, kan davası güttüğünü bile çıkaranınız olmuştur.

Hatta kimileriniz “Akreditasyon, sansür” falan diye eveleyip, geveliyordur.

Ne yani, Tayyibizmin akreditasyon listesinde baş köşeyi Akit hak etmeyecek de kim edecek?

Şu sıra en önemli görevi o üstleniyor.

İlkeyi, ahlakı, namusu, gazeteciliği hatta dini değerleri bile hiçe sayıp, ömrünü muhalifleri temizlemeye adamışken hem de.  O, başköşede her suçtan azade kara propaganda, nefret-ayrımcılık-hedef gösterme özgürlüğünü sonuna kadar kullanıyor.

‘Gazete’ denen bu istihbarat bülteninin ilanına göre, olası bir operasyonun menzilinde bu kez Ermeniler ve Çerkesler var. Yer verdikleri son istihbarat ‘sızıntı’sına göre, ‘ötekiler’ üzerinde yeni ‘aksiyon’lar hazırlanıyor.

“Ermeni destekçisi sözde aydın-yazar-çizer ta­kımından cesaret alan, bir kısım Ermeni genci mikro düzeydeki faaliyetlerini arttırmaya” baş­lamışlar. Bu yazı müsveddesine imzasını atan bir ‘yiğit’ şöyle devam etmiş:

“Ermenici cep­henin, gayrimüslim azınlıklar ve PKK/BDP çevreleriyle bir süredir sürdürdüğü gizli ilişkilerini artık açıktan yürüttükleri gözlemlenirken, bir taraftan da çeşitli etnik kimliklere sahip Müslüman halklar ara­sına da sızılmaya çalışıldığı ortaya çıktı.”

Nasıl çıkmış, o belli değil. Bu ‘yiğit’in söylediğine göre, Gürcüler yüz vermemiş, ama  Kürtler ve Çerkesler işbirliği içinde anlayacağınız.

Meğer daha önce Kafkas Derneği'ne sızma girişimle­ri olduğu için, Dernek, adını bile değiştirip, Çerkes Derneği yapmış. (Bak sen!)

“Bu faaliyetler için oluşturulan Nor Zartonk adındaki platformun adı ise zaten ‘yeniden doğuş' anlamına gelen BAAS'ı” çağrıştırıyormuş.

Pes demekten başka şeyler de söylerdim de ceza yerim. Külliyen yalan demekle yetineyim.

Nor Zartonk Ermeni gençlerin kurduğu bir radyo. Türkiye’nin tüm farklı etnik kültür ve dilinde program yapılıyor. Program yapanlar arasında Çerkesler, Aleviler, Lazlar, Adigeler, Çeçenler var. Hepsinin ortak yönü, muhalif olmaları ve AKP’nin bu halklar içinde yaptığı güdümlü örgütlenmeleri etkisizleştirmeleri. Zaten en önemli kısmı da bu!

Kafkas Derneği ise ismini artık ‘demokratikleştiğimiz’ için halkının adını koyarak ‘Çerkes’ diye değiştirdi. Nitekim diğerleri de sırada.

Özetle, Ermeniler değil ‘diğer’ halklar Ermenilerin içine ‘sızdı’ ve hep birlikte çınar diye yutturulan selviye inat, kocaman bir yaşam ağacı oluşturmak için el ele olmaya da devam edecekler. ‘Dindar-kindar’lara duyurulur.

Yurt / 03.10.12