(21.02.13) - Sermaye hükümetinin sahte barış atmosferi yaratmaya çalıştığı bir süreçte dahi polis-yargı terörü dolu dizgin sürüyor. Dün görülen bir davada bunun son örneği olarak karşımıza çıkıyor.
DHA'da yer alan habere göre, 2011'de Bingöl'de polis aracına yönelik silahlı saldırı sonrası sadece gizli tanığın verdiği ifadeyle tutuklanan lise öğrencisi Gülsüm Koç'a müebbet hapis cezası verildi.
Yargılama süreci hukuksuzluğun örnekleriyle dolu olan davada kullanılan silahla ilgili beraat kararı verilirken silahlı saldırıdan müebbet kararı çıkması keyfiyeti resmileştirdi.
Polisin saldırıya misilleme mesajı olan davada “Avcı” kod adlı gizli tanığın BDP Bağımsız Milletvekili adayı İdris Baluken’in seçim irtibat bürosu önünde çekilmiş bir fotoğraftan yaptırılan teşhis dahi Gülsüm Koç'un yargılanmasındaki hukuksuzluğu gösteriyor.
Keyfiyet ve hukuksuzluk polisin tutuklama için hazırlığı hazırladığı tutanakla sürdü. Bingöl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı 3 polis tarafından hazırlanan tutanakta şunlar ifade edildi:
“Saat 19.30’da görevimizin bitimine müteakiben, ikametimize doğru mesai arkadaşımıza ait şahsi oto ile Aydınlık Caddesi üzerinde ilerlerken, BDP’nin desteklediği bağımsız milletvekili adayı İdris Baluken’e ait seçim ofisinin karşısında bulunan şehir minibüslerine ait durakta, şubemizce daha önce hakkında işlem yapılmış ve bizce tanınan şahıslardan Gülsüm Koç ve Didem Polat’ı beklerken gördüğümüze dair tutanak imza altına alınmıştır.”
Fotoğraf teşhisi ve gizli tanık tutanağı ve bu sürecin hemen sonunda polisin Gülsüm Koç’un evine operasyon yapmasıysa bu hız ve koordinenin önceden hazırlandığını gösteriyor.
Ayrıca Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde Gülsüm Koç’un alınan parmak izleri ve ellerinde silah patlamasından kaynaklı herhangi bir barut izine rastlanmaması ve de yapılan aramalarda silahın bulunmaması dahi tutuklanmasına mani olmadı.
Gülsüm Koç’un Avukatı Rahşan Bataray da tutanağın daha şüpheli belli değilken hazırlanmasına dikkat çekerken şunlar söyledi:
“Saat 23.45’te gizli tanık Avcı, Gülsüm hakkında ifade veriyor. Bundan 45 dakika sonra saat 00.30’da gizli tanık Gülsüm’ü fotoğraftan teşhis ettiğini iddia ediyor. Ancak 3 polis tarafından saat 23.30’da imza altına alınan bu tutanakta Gülsüm’ün adı geçiyor. Polisin bu tutanağı ne amaçla tuttuğunu ve dosyaya gönderdiğini anlayamadık. Müvekkilim hakkında tutulan bu tutanak tam anlamıyla bir skandaldır. Bunu mahkemeye söylememize ve tüm itirazlarımıza rağmen taleplerimiz kabul edilmedi.”
Gülsüm Koç’a, “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak”, “Adam öldürmeye teşebbüs”, “Kamu malına zarar vermek” ve “Ateşli silahlar kanununa muhalefet” suçlamalarıyla ceza verildi.
Mahkeme heyeti Gülsüm Koç'un silahtan beraat kararında, “yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğine dair kesin ve inandırıcı delil elde edilmediği” ve “suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı” açıkça ifade edilirken aynı nedenler silahlı saldırıdan ceza verirken gözardı edildi.
Gülsüm Koç’un, geçtiğimiz Eylül ayında gerçekleştirilen açlık grevinde yazdığı bir mektup, yaşadığı hukuksuzluğa da bir cevap niteliği taşıyor. Gülsüm Koç'un ailesine yazdığı mektupta şunlar ifade edilmişti:
“1992 Bingöl doğumluyum ve Bingöl’ün Alevi köylerindenim. Lise son sınıf öğrencisiyken tutuklandım ve 1 buçuk yıldır cezaevindeyim. Meydanlarda sürekli naraları duyulan demokrasi anlayışını, mahkemelere gel-git dönemlerinde daha anlamış oldum. Dosyamdaki hukuksuzlukların haddi hesabı yok. Hem mahkeme sürecinde, hem de aramızda bulunan arkadaşlarımın, ailelerinin ve içimizde bulunan annelerimizin yaşadıkları ve yaşamaya devam ettikleri dramatik, trajikomik olaylarla, demokratik olayların içerisinde demokratsızlığın yaşanıp boy verdiğini, faşizan zihniyetin yaşamlarımızı gasp edip çorak topraklara benzettiğinin canlı tanığıyım.”