Vahşi katliam ve büyük direniş 12. yılında…

  • Arşiv
  • |
  • Devrimciler
  • |
  • 19 Aralık 2012
  • 13:00

"Unutmadık, unutturmayacağız!"

19 Aralık 2000... Faşist sermaye devleti kanlı tarih sayfalarına bir katliam daha ekledi. Eş zamanlı olarak 20 cezaevine birden saldıran devletin kolluk güçleri 28 devrimciyi katletti. Kimileri yanarak kimileri de kurşunlanarak hayatlarını yitirdi.

20 Ekim gününde F tipi cezaevlerine ve tecritte karşı onurlu bir duruş sergileyerek ölüm orucuna başlayan siyasi tutsaklar saldırılar karşısında bedenlerini siper etmişlerdi. Bir insan için en ağır işkence, tecrit olduğuna göre devletin de F tipi hapishanelerini uygulamasına şaşırmamak gerekir. Tüm bu yıldırmalara karşı dimdik durarak bedenlerini tecrit koşullarına teslim etmeyen devrimciler saldırılara karşı tok bir duruş sergilediler.

Planlı katliam hazırlığı

Büyük kapitalist efendilerinin izlediği yolda gitmeye her daim hazır TC devleti de devrimci mücadeleyi kanla bastırmaya kararlıydı. Öyle ki 19 Aralık günü 20 ayrı hapishaneye birden operasyon için aylar öncesinden hazırlanıyordu. Bir yandan polis ve askerler cezaevi maketleri üzerinde eğitiliyor, diğer yandan ise tutsakların anlaşmak için yanaşmadığı, içeride silahlı eğitim yaptıkları gibi yalanlarla dolu söylemler yaratarak katliamı meşrulaştırmaya çalışıyordu. Medyaya yayın yasağı getiren devlet bir yandan da aydın ve sanatçıları susturuyordu.

19 Aralık şafağında, devlet hapishanelere tüm gücüyle saldırmaya hazırdı. Devlet savaşa gider gibi hazırlıklı ve donanımlıydı. Silahı, bombası, iş makineleri, gazı, askeri, polisi ve özel eğitilmiş kuvvetleri ile devrimcileri teslim almaya dönük bu azgınca saldırı devletin işkenceci, katil yüzünü bir kez daha ortaya koymuştur.

Ama bunca hazırlık, bunca kan devrimci direniş karşısında hiçbir şeydi. Bedenlerinden başka siper edecek bir şeyleri olmayan devrimciler yine boyun eğmeyip direndiler. Dahası bu vahşi katliamla ezilmek istenen Ölüm Orucu Direnişi daha da büyüdü. Devrimci tutsaklar kapatıldıkları F tipi hücrelerde, hastanelerde Ölüm Orucu Direnişi’ni kararlılıkla sürdürdüler. Devrimci iradenin teslim alınamayacağını gösterdiler.

19 Aralık yargıyla devam etti

Devlet, ''Hayata Dönüş'' adını verdiği bu vahşi operasyonla 28 devrimciyi katletti, yüzlercesini de yaraladı. Ardından da yargı mekanizmasıyla katliamın üstünü örterek katilleri 'zamanaşımı' düzenbazlığıyla akladı. 19 Haziran 2008 tarihinde dava 'zamanaşımına' uğradığı gerekçesiyle düşürülürken, devlet operasyonda öldüremediği tutukluları bu kez de yargı silahı ile cezalandırmaya çalıştı. Pervasızlıkta sınır tanımayan devlet olayların ardından mağdur tutuklu ve hükümlüler hakkında 'cezaevi yönetimine toplu ayaklanma' suçundan dava açtı.

Bu büyük direniş unutulmayacak!

19 Aralık’la uygulamaya konulan F tipi tecrit, daha da yoğunlaşarak cezaevlerinde devam ediyor. Devrimcileri, ilericileri tutuklayarak, cezaevlerine kapatarak, tecrit uygulaması ile yalnızlaştırarak mücadelenin büyümesini engellemeye çalışıyor.

Bu tarihi unutmamak ve unutturmamak sorumluluğuyla, devrimci tutsaklara uygulanan tecrit saldırısına karşı sesimizi sokaklarda yükseltmeli ve sosyalizm mücadelesine güç vermeliyiz. Tarih birçok kez göstermiştir ki bu saldırıları bertaraf edebilmenin tek tutarlı yolu düzene karşı devrimci mücadeleyi büyütmek ve işçi-emekçileri devrimce kazanmaktan geçiyor.