Ulucanlar direnişinin 13. yılında Habip yoldaş yaşıyor - M. Kurşun

  • Arşiv
  • |
  • Devrimciler
  • |
  • 29 Eylül 2012
  • 13:23

Ulucanlar direnişinin yıldönümünde, direnişte büyük bir payı olan Habip yoldaşı ayrıca anmanın gerekliliği var. Çünkü devrime ve sosyalizme yürüyebilmek için, bugün, her zamankinden çok Habip olmanın zorunluluğu var. Bu yüzden yoldaşı, ilk tanıdığım yıldan itibaren anlatmaya çalışacağım.

Sorunlardan kaçmayıp, sorunlarla mücadele eden bir yoldaş

Habip yoldaşın, hapishaneye ilk girişi, tam da tasfiyecilerin, hareketi tasfiye etmeye çalıştıkları döneme rastlar. Habip yoldaş bu dönemde birikimli değildir. Teorik olarak ele alırsak, ben o gün yoldaşa göre çok daha birikimliydim. Ne var ki yaşanan sorunlar karşısında, o günkü düşüncelerimle devrim davasında daha kararlı gördüğüm harekete geçtim. Bunu devrimci kaygılarla yapıyordum. Ama özü itibarıyla yaptığım sorunlardan kaçmaktı. Bu kaçış komünist bir birey olmamı engelleyerek, zaaflarımı pekiştirdi. Oysa Habip yoldaşın tasfiyecilere karşı net bir tutumu oldu. Sorunlardan kaçmadı. Sorunlarla mücadele etti. Bu mücadelesini, tahliyesine çok kısa bir zaman kalmasına karşın, hapishaneden firar ederek dışarıda daha aktif olarak sürdürdü.

Habip yoldaşın çok hızlı bir gelişme göstermesinde, sorunlardan kaçmayarak sorunlarla mücadele etme kararlılığının payı büyük. Kişi sorunlarla mücadele ederken yetersiz bile kalsa, kendine olan özgüveni gelişiyor. Sorunlardan kaçıldığında ise var olan özgüven bile zamanla tükeniyor. Habip yoldaş sorundan kaçmayıp mücadele ederken başarılı oldu da. 

Yoldaş sıcaklığıyla sarılarak devrime kazanan bir yoldaş

Habip yoldaşı yıllar sonra Ulucanlar hapishanesinde gördüm. Teorik olarak ben onun ilerisindeyken, şimdi Habip yoldaş benden çok ilerideydi. Sorundan kaçanla, kaçmayanın farkını çok iyi gösteren bir durumdu. Yalnız bu mu? Habip yoldaşın gözlerinde gürül gürül devrim ateşi yanarken, benimkindekiler sönecek kadar cılızlaşmıştı. Böyle bir durumdayken Habip yoldaş bana sıkı sıkı sarıldı. Gözlerimde ve yüreğimdeki sönmek üzere olan devrim ateşini, sıkıca sarılarak harladı. Sıfırdan devrim ateşini yakmak, sönmek üzere olan devrim ateşini harlamaktan çok daha kolaydır. Çıkarsız bir sarılma değildi. Devrim çıkarına bir sarılmaydı. Ama ikirciksiz, yürekten ve sıkı sıkıya bir sarılmaydı. Ölümsüzleştikten sonra bile beni bırakmayan bir sarılmaydı. Ölüm orucunda her an yüreğimde hissettiğim bir sarılmaydı.

Bu sarılmayı ifade etmede güçlük çekiyorum, ama, en uygun ifade olarak tuttuğunu koparan bir sarılmaydı diyebilirim. Yani Habip yoldaş, örgütçülük konusunda tuttuğunu koparan bir yoldaştı. Bunu özel bir yetenekle değil, devrime olan bağlılığı ve samimiyetiyle yapıyordu.

Söz ve eylem birlikteliği olan bir yoldaş

Habip yoldaşın devrime olan bağlılığını, sözüyle eyleminin birlikteliğinden anlıyordum. Habip yoldaş bir şey söyledimi, onu yapmaya çalışır ve çoklukla yapardı da. An için, söylenmesi gerekeni değil, yapabileceklerini söylerdi. O an yapılması gerekse bile, yapılamayacak hiç bir şeyi, yaparım demezdi. Çıtayı düşürmez, gerçekçi olarak yükseltirdi. Misal, o an broşür çıkarılması gerektiği halde, ancak bildiri çıkarma koşulu varsa, broşür çıkarma işini iptal etmeden, bildiri çıkaralım der ve çıkarırdı. Broşür çıkaralım diyerek hiç bir şey çıkaramama gafletine düşmezdi. Broşür çıkarmayı hiç bir zaman silmez ve bu hedefe ulaşırdı da.

Habip yoldaşı birebir tanıyan herkes bilir, söz ve eylem birlikteliği onun kişiliğinin temeliydi. Firar etmek gerekir dediğinde, bunun uğraşı içinde mutlaka olur. Koşullarını oluşturduğunda, tahliyesine  çok kısa bir süre kalsa bile firar ederdi. O bir şey söylediğinde, mutlaka, en azından yapma çabasına girerdi.

Ulucanlar katliamından bir kaç gün önce, saldırı olasılığı karşısında, rahatlıkla, gelsinler, diyordu. Yaşama sevdalıydı, ölüm orucu şehidi M. Hayri Durmuş’un dediği gibi, uğrunda ölecek kadar sevdalıydı. Ümit gibi, uğrunda tereddütsüzce öleceği davayı kazanmıştı da. Onun rahatlığı içindeydi. Kendisi ölümü kucaklasa bile davası büyüyecekti. Sözüyle eylemi bir olan Habip yoldaşı yaşatmak için, bizim de sözümüz, eylemimiz bir olmalı. Yoldaşların uğruna tereddüt etmeden ölümü kucakladıkları dava büyümeli.

M. Kurşun