Taşeronlaştırma ve tersaneler tebliği - TİB-DER

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 16 Nisan 2012
  • 12:48

(15 Nisan Pazar günü gerçekleşen Taşeron İşçileri Kurultayı'nda Tersane İşçileri Birliği Derneği tarafından sunulan tebliğin tam metnini yayınlıyoruz..)

Merhaba işçi kardeşlerim,

Merhaba taşeronlaştırmaya karşı bir araya gelen tüm dostlara,

Taşeronluk sistemi denince ilk akla gelen yerlerden bir tanesi tersanelerdir. Tersanelerde çalışma koşulları işçiler için cehennem, patronlar için ise cennet olmasının nedenlerinden bir tanesi de taşeronluk sistemidir. Kuralsızlığın kural haline gelmesinin, orman kanunlarının işletilmesinin, kölece çalışma koşullarının uygulanmasının adı olan taşeronluk sistemi, tersane patronları için önemli bir yerde duruyor.

Tersanelerde genel olarak taşeronluk sistemi örgütlenmenin önünde büyük bir engele dönüşüyor. Zira işçilerin sürekli sirkülasyon halinde olması, bir tersanede onlarca taşeronun bulunması, işçiler arasında büyük bir yabancılaşma ve parçalanmışlık yaratıyor. Üretimin yoğun olduğu dönemlerde bir tersanede onlarca taşeron bulunuyor. Bu taşeronların bulunması yetmezmiş gibi, taşeronların taşeronları, onların altında da götürücü (işçi simsarları) bulunuyor. Her bir taşeronda yaşanan sorunların farklı olması, işçilerin ortak mücadele etmesinde de büyük bir engel oluyor. Bu yaşanan parçalanmışlık ise en çok kan emici taşeronlar ve tersane patronlarının işine yarıyor. Aslında toplamında tersanelerde yaşanan ortak sorunlar ufak ufak taşeronlara dağıtılarak bu sorunlar karşısında yükseltilmesi gereken birleşik mücadelenin zeminleri de dağıtılmış oluyor. İşçi sınıfının üretimden gelen o en büyük gücü parçalanarak, verilen mücadelenin sadece sınırlı taşeronlarla kalması sağlanıyor.

Tersanelerde taşeronluk sisteminin tüm sonuçları başta iş cinayetleri, ücret gaspları, sosyal hakların her türlüsünün gasbı olmak üzere genel olarak işçilere yansıyor. İşçi sınıfının en gelişmiş örgütleri olan sendikalar ise taşeronluk sistemiyle tersanelerde örgütlenemez duruma gelmişlerdir.

Tuzla tersanelerinde iş cinayetlerinin yanı sıra, meslek hastalıkları da yaygın olarak yaşanmaktadır. Özellikle “bozma” işlerinde ağır kimyasallara maruz kalan işçiler genç yaşta yaşamlarından olmuşlardır. En son RMK tersanesinde yapılan yat üretiminde 34 işçide ölümcül olan silikozis hastalığı görülmektedir. Tersanelerde işçi sağlığı ve güvenliğinden bahsetmek mümkün değildir. Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla da herkesin bildiği bu gerçeklik, bugüne kadar tespit edilebilen rakamlarla 149 ölümlü vak'a yaşanmıştır. Ölümlerin en büyük nedeninin işçi sağlığı ve güvenliğine kaynak aktarılmamasıyla ilgilidir. Tersanelerde son derece lüks gemiler ve yatlar yapılıyor olmasına rağmen, üretim aşaması son derece zordur. İşçiler, neredeyse ortaçağdan kalma yıpranmış alet ve makinelerle iş yapmaktadırlar. Bu durum kaçınılmaz olarak iş cinayetlerini doğurmaktadır. Bu koşullara maruz kalan işçiler en başta taşeron işçilerdir.

Çünkü tersanelerde işin tamamına yakını taşeron işçiler üzerinden yapılmaktadır. İş cinayetleri konusu da bu noktada alt ve üst işverenlerin topu birbirlerine atmalarını sağlamaktadır. Taşeron sorumluluğu ana firmalara atarken, ana firmalar da topu taşerona atmaktadır. Oysa burjuva yasalarında dahi sorumluluk her iki tarafa da aittir. Tersanelerde üst işverenler, yani tersane kapitalistleri oldukça maliyetli olan işçi sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin yükümlülüğünü tümüyle bu yükü kaldıramayacak olan taşeronlara yüklemektedir. Dolayısıyla da taşeronluk sisteminin varlığı iş cinayetlerinin artmasını tetiklemektedir. Alınmayan işçi sağlığı ve güvenliği tedbirleri nedeniyle sık sık iş cinayetlerinin yaşandığı tersanelerde, ölümlerin artan iş hacmine paralel olarak arttığı bilinen bir gerçekliktir. Yüksekten düşme, patlama, cisim batması, zehirlenme, yanma gibi biçimler yaygın yaşanan ölüm biçimleridir. Tersane sektörü, burjuva yasalarında “Ağır ve tehlikeli işler” kapsamına girmektedir. Mevzuata göre çalışma saatleri 7.5 saat olmalıdır. Ancak orman kanunlarının işlediği tersanelerde çalışma saatleri tersane patronlarının ya da taşeronların insafına terk edilmiş durumdadır. İşçinin biyolojik ve fiziki sınırları sonuna kadar zorlanmakta, bu da kaçınılmaz olarak iş cinayetlerini doğurmaktadır. İş yetiştirme telaşıyla taşeron, ustabaşı vb. baskı ve zorlamasıyla hızlı bir tempoyla çalıştırılmakta ve kaçınılmaz olarak ta “kaza”lar meydana gelmektedir. En son ADA tersanesinde yaşanan patlama sonucunda iş cinayetine kurban giden 2 işçinin ölüm sebebi, geminin gününden önce yetiştirilmesinden yani yoğun çalıştırılmaktan kaynaklanmıştır.

Tersane işçilerinin aldığı ücret her yıl açıklanan yoksulluk sınırının çok çok altındadır. Dahası taşeronluk sistemi altında ücretler ya çok geç ödenmekte ya da tamamen gasp edilmektedir. Ücret konusu da tersane sahibi ile taşeronların sorumluluğu birbirlerinin üstüne attığı bir konudur. ELTA işçileri maaşlarına zam istedikleri için kapı önüne konuldular. İnsanca yaşanacak bir ücret istemek tersanelerde suç olarak nitelendirilmektedir. Tersanelerde ücretler, mesailer tazminatlar ancak fili meşru mücadele hattıyla alınabilir. Bir kölenin dahi hakları olduğu düşünülürse taşeron işçilerinin hiçbir hakkı yok. Ama fiili-meşru mücadele hattını izleyen ELTA işçileri bu kuralsızlıkların nasıl çözüleceğini bize göstermiştir. Yaptıkları direniş ve kararlılıklarıyla, ana firmayı bütün haklarından sorumlu hale getirmişlerdir. İşçileri daha çok sömürmek için kurulmuş taşeronluk düzenine karşı birçok ELTA’lar yaratmak gerekiyor.

Taşeronluk sisteminde her konuda olduğu gibi sigorta konusunda da belirgin bir hak gasbı söz konusudur. Sigorta hakkı mücadele ile kazanılmıştır. Sigortası yatırılan işçilerin de sigorta primi alınan gerçek ücret üzerinden değil de, asgari ücret üzerinden yatırılmıştır / yatırılmaktadır. Taşeron tersane işçilerinin birçoğunun servis hakkı yoktur. Tersanelerde taşeron işçilere verilen yemekler son derece sağlıksız ve besin değeri zayıftır. Birçok yemekhane sağlıksız koşullardadır. Mesailerde yemekler gemide kirin, pasın içinde yenmektedir. İşçilerin kullandıkları sosyal alanlar çok kötü durumdadır.

Yukarıda da değindiğimiz gibi Tuzla tersaneleri mafyatik ilişkilerin yaygın olduğu bir alandır. Üstelik bu durum devlet desteğiyle işletilmektedir. Hak gasbına karşı çıkan her işçi tersane patronu, taşeron ya da adamlarının terörüne maruz kalmaktadır. Üstelik bu sadece işten atmayla sınırlı bir durum değildir. Hakkını aradığı için işten atıldığı gibi, patron ve adamlarının fiziki saldırılarına maruz kalmakta, “Kara Liste”ye alınmakta, bir daha ona iş verilmemektedir.

Tersaneler arası işçi sirkülasyonu oldukça yaygındır. İş bitiminde ya da anlaşamadığında işçi başka bir tersaneye gitmektedir. Bu dolaşım her gün yaşanmaktadır ve süreklidir. Dolayısıyla tek tek tersanelerde kalıcı bir örgütlenme yaratmak imkânsızlaşmaktadır. Havzayı toptan örgütleyebilecek ve mücadeleye sevk edebilecek tek yol toplam bir bakışla havzayı tek bir fabrika olarak algılamaktan ve bu yönde çalışma yürütmekten geçiyor. Ancak bu tespit tek tek tersanelerde de örgütlenme çalışması yapılabileceği ve direnişlere geçilebileceği gerçeğini de göz önünde bulundurur.

Tuzla ve diğer tersanelerdeki çalışma koşulları ortaçağı aratmayan koşullardır. Tersane İşçileri Birliği Derneği (TİB-DER) tersane işçisinin en temel ihtiyaçları ve talepleri çerçevesinde örgütlenme ve mücadelesini işçi birlikleri üzerinden dernek çatısı altında toplamak ve sendikalaştırma göreviyle mücadelesini sürdürmektedir. Taşeronluk sistemiyle kendilerine dikensiz gül bahçesi yaratmaya çalışan patronların baskılarına boyun eğmeyeceğiz. Aynı sorunu yaşayan diğer sektörlerde çalışan sınıf kardeşlerimizle ancak birlikte bu soruna karşı bir şeyler yaparsak değişim olacaktır. Taşeron İşçileri Kurultayı vesilesiyle tersane işçilerinin taleplerini bir kez daha yineliyoruz. Her türlü baskıya karşı yılmadan mücadelemizi sürdüreceğimizi ilan ediyoruz.

* Taşeronluk sistemi kaldırılsın! Herkese kadro hakkı tanınsın!

* İşçi sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınsın! Ölümler durdurulsun!

* İşçi katliamlarını gizleme işlevi gören GİSBİR Hastanesi kapatılsın! Tuzla devlet hastanesi tam donanımlı hale getirilsin!

* Her tersaneye revir, ambulans ve acil müdahale doktoru sağlansın!

* İşçi katili patronlar yargılansın!

* Ücretler arttırılsın ve ana firma tarafından ödensin!

* Sigorta primleri gerçek ücret üzerinden ve ana firma tarafından yatırılsın!

* İşçileri yoğun olarak oturduğu semtlerden tersanelere servis konulsun!

* Ağır ve tehlikeli işkolu yönetmeliği uygulansın! Tüm tersanelerde 7.5 saatlik çalışma süreleri uygulansın!

* Yemekhane, tuvalet insani koşullara getirilsin! Her tersaneye duşluklar konsun!

* Yemeklerin kalitesi arttırılsın!