Taşeronlaştırma ve metal işkolu tebliği- MİB

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 16 Nisan 2012
  • 12:44

(15 Nisan Pazar günü gerçekleşen Taşeron İşçileri Kurultayı'nda Metal İşçileri Birliği tarafından sunulan tebliğin tam metnini yayınlıyoruz...)

Sevgili dostlar, işçi kardeşlerim;

Taşeron İşçileri Kurultayı'na katılan herkesi selamlıyoruz.

Metal işçileri olarak hazırladığımız tebliğde ilk olarak genel bir takım noktalara değinmek istiyorum.

Türkiye’de burjuvazi bütün sektörlerde son yıllarda önemli bir sermaye birikimine sahip oldu. Bunun için en başta işçi sınıfına yönelik çok yönlü ve kapsamlı saldırılar gerçekleştirdi. Diğer türlüsü de mümkün değildi zaten. 99’da mezarda emeklilik yasası ile hızlandırılan sosyal haklarımıza saldırı furyası, 2001 krizinin ardından dizginlerinden boşaldı. Sağlığın, eğitimin paralı hale getirilmesi, esnek üretim, taşeronlaştırma vb. hızla hayata geçirildi. Son olarak zaten sınırlı olan iş güvencelerimizden en önemlisi kıdem tazminatının gasbı gündeme geldi. Büyüyen sermayedarların ekonomisi, daralan işçi ve emekçilerin sosyal hakları ve ücretleri oldu.

Sevgili dostlar;

Gelinen yerde taşeron çalışma sistemi toplam saldırıların içerisinde işçi sınıfının hak arama, mücadele ve kazanım elde etme anlamında belini büken en önemli etkenlerden biri haline döndü.

Özellikle metal sektöründe taşeron sisteminin yoğunluk kazanması işçi sınıfının tümüne ciddi olumsuz etkilerde bulunmuştur. Bunun nedeni, metal sektörü, toplam üretim içerisinde sayısal ve ürettiği değer olarak ciddi bir ağırlığa sahiptir. Daha da önemlisi metal sektörünün örgütlülük ve mücadele anlamında daha deneyimli, sınıfsal davranma anlamında da daha ileride olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Otomotiv, elektronik ve beyaz eşya ağırlıklı metal sektöründe yüz binlerce işçi çalışıyor. Üretim yapan fabrikaların, parçalarının her biri başka başka yerlerde yapılması, kendi içinde işçi sınıfının parçalı olmasını beraberinde getirmiş, ayrıca parça üreten bu fabrikaların da kendi içerisinde taşeron işçi çalıştırması sermayeye bulunmaz fırsatlar sunmuştur.

Bugün taşeron şirketler çeşitli ilanlarla ulaştığı ya da bürosunda kayıtlı olan işçileri fabrikalara yönlendiriyor. İşsizliğin yoğun olduğu, özellikle 2000’ler sonrası, birkaç gün içinde 200–300 işçi bulunabiliyor. Bir gün önce bir kargo şirketinde yükleme boşaltma yapan bir işçi, ertesi gün bir metal fabrikasında hiç çalışmadığı bir presin başına geçirilebiliyor. İşletmenin siparişleri bittiği anda işçi yine işsiz kalıyor.

Metal sektöründe bu şekilde iş başı yapanlar herhangi bir eğitimden geçirilmediği ve sürekli hızlı iş istendiği için sürekli iş kazaları oluyor. Siparişler bitene kadar ‘hızlı ve iyi iş yaparsanız ana firmaya geçebilirsiniz’ masalları okunuyor. Bir gün bir makinede diğer gün birbiriyle ilişkisi olmayan başka bir makinede oradan oraya sürüklenebiliyorlar. Bu arada ana firmada kadrolu çalışan işçiler kendi durumlarını ehveni şer olarak değerlendirebiliyorlar. Taşeron işçilerin performansı kadrolu işçiler üzerinde bir basınca dönüşüyor. Çünkü işletmede devamlı çalışmak, kadrolu olmak için hızlı çalışıyor. Bu da özellikle taşeron işçiler arasında bir rekabete ve hızlı çalışmaktan dolayı sürekli iş kazalarına neden oluyor. Yıllık izinler, sosyal güvenlik ve birçok yükümlülüğünden kurtulan sermayedarlar hem işlerini yetiştirmiş oluyor hem de taşeron çalışan işçilerden gelebilecek sorunların hiçbirisi ile muhatap olmuyorlar.

Metal işçileri olarak taşeron sisteminden kaynaklı sorunları gün be gün yaşamakta, hak arama ve örgütlenme alanında birçok engelle karşılaşmaktayız. Benzer biçimde yan sanayi işi yapan bu fabrikaların herhangi birinde yapılacak hak arama eylemleri işlerin küçük atölyelere verilmesine ve sonuç alınamamasına neden oluyor. 2008’de Birleşik Metal’de örgütlenen Gürsaş, Sinter işçilerinin önüne böyle bir engel çıkmıştı. Önaysan işçilerinin örgütlenme girişimleri, işyerindeki taşeronluk sisteminden dolayı, defalarca denenmesine rağmen gerçekleşemedi.

Diğer taraftan aynı fabrikada çalışmalarına karşın farklı naylon firmalarda sigorta primlerinin yatırılmasından kaynaklı, yine birçok fabrikada örgütlenme girişimleri sonuçsuz kaldı. Bu yolla belli bir sayı geçtiğinde mühendis, doktor gibi zorunlu yükümlülüklerden kurtulan patronlar esas olarak işçilerin yasal olarak sendikal örgütlülüğün önüne geçmiş oluyor. Naylon şirketlerden birini kapattığında, o şirketteki işçilerin anında kapı dışarı edilmesini de kolayca sağlıyorlar.

Metal sektöründe taşeronluk sisteminin işlediği sendikalı fabrikalar da mevcut. Kendi bulunduğu fabrikada güvencesiz çalışmayı bünyesine sindirmiş bir sendika gerçekliği ile karşı karşıyayız. İhanette sınır tanımayanlar, örgütlenme alanında ciddi girişimlerden uzak duranlar bugün örgütlenmek isteyen işçilere ‘örgütlenmek artık zor’ demektedirler. Kurdukları saltanatlarda sınıfın sorunlarından bağımsız bir hayat yaşayan ihanetçi bürokratlar esnek üretim, taşeronlaştırma gibi konularda kıllarını kıpırdatmamışlar ve şimdi de örgütlenmenin zorluğundan dem vurmaktadırlar. Taşeronlaştırmanın, işçi simsarlığı bürolarının, esnek üretimin kolay bir biçimde yaygınlaşmasının nedeni işçi sınıfının tepkilerini dizginlemekle görevli olan birçoğu ihanet batağına batmış sendikalardır. İşçi sınıfının dönemsel acil çıkarları için aşılması elzem olmuş birer engele dönüşmüşlerdir.

Sevgili dostlar;

Parçalı olduğumuz için saldırıları göğüsleyemediğimiz bir gerçek. Ancak bunu aşmanın yolu da bir araya gelmek ve küçükte olsa ilk adımları atmaktan geçmektedir. Bugün birilerinin öğütlediği gibi taşeron sisteminin kaldırılmasını parlamentodan ve yasa koyuculardan beklemek, bu sermaye temsilcilerinden medet ummak geçmişte olduğu gibi bugün de boş bir hayal olacaktır. Çözüm taşeron ya da kadrolu, sendikalı ya da sendikasız ayrımı yapmadan bütün işçilerin birleşik, fiili meşru ve militan mücadele hattından geçmektedir. Zira taşeron saldırısı bütün bir işçi sınıfının sorunudur. Bu anlamı ile taşeron işçilerinin yaşadığı ortak sorunlar düşünüldüğünde taşeron çalıştırmaya karşı mücadeleyi büyütmek için iş yerlerinde taban örgütlülükleri kurmak, mücadeleyi buralardan yükseltmek ve sınıfın birliğini kurmak önemli bir yerde durmaktadır. Bu bakış taşeron işçilerinin bizzat kendi mücadele zeminlerini yaratması bakımından da önemli bir yerde durmaktadır.

Geleceksiz güvencesiz çalışmaya hayır!

İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!