Suriye'nin kimyasal tehdidi – Abdulbari Atwan

  • Arşiv
  • |
  • Uluslararası Siyaset
  • |
  • 26 Temmuz 2012
  • 04:52

Suriye Dışişleri Sözcüsü Cihad Makdisi, ülkenin kitle imha silahları cephanesini su yüzüne çıkarıp, dış saldırıya uğraması halinde bunu kullanacağı tehdidini savurarak dünyayı şaşırttı.

Sürpriz, bu silahlara sahip ülkelerin, silahların varlığını reddetmemeyi tercih etmesinden kaynaklanıyor. Makdisi’nin, kendisine silahları açıklama talimatı veren başkanlarıyla yoğun görüşmelerden sonra bu adımı attığı kesin. Zamanlama ve tehdit önemli. Zira İsrail , Suriye’nin kimyasal ve biyolojik silahlarını ‘güvene alma’ gerekçesi altında, saldırma niyetini açıklamakta tereddüt etmedi. ABD de bu silahların aşırı İslamcıların eline geçmesine yönelik endişesini belirtip, özellikle Hizbullah ve El Kaide üzerine yoğunlaşarak aynı plağı çaldı. Rejim, İsrail ve ABD ’ye, saldırı halinde bu silahları kullanacağı mesajını göndermek istedi; yani teslim olmayacağını belirtti. Zira rejim, askeri müdahalenin kendisini devireceğinin, rejimdeki tüm isimlerinin idamlarıyla sonuçlanacak yargılamalara götüreceğinin farkında.
Kitle imha silahlarını kullanma tehdidi zayıflık mı, yoksa gücün göstergesi mi; bilmiyoruz. İki ihtimal de mevcut. Suriye rejimi, son üç haftada zor zamanlar geçirdi. Muhalefet güçleri ve aşırı İslamcı güçler, Türkiye ve Irak ’la olan sınır kapılarını ele geçirdi ve Şam’ın önemli semtlerine girdi. Dahası, Ulusal Güvenlik Konseyi’ne nüfuz edildi ve rejimin önde gelen dört generali öldürüldü. Bu güvenlik ihlalinin Şam’a yönelik saldırılarla eşzamanlı gerçekleşmesi ve rejimin sınırdaki kontrolünü kaybetmesi, zayıflık göstergesi. Ancak rejim güçlerinin Şam ve Halep’te kaybettiği semtleri hızla geri alma başarısı, rejime biraz güven getirmiş olabilir ve bu güven, rejim sınırda kontrolü sağlarsa artabilir.
Suriye’nin silahları, kesinlikle güvenli bir yerde. Zira bunlar, rejimin İsrail ’le mücadelede en belirgin caydırıcı gücü. Bu silahların zor zamanlar için depolandığı açık ve Arap, Türk ve İsrailli komşulardan tehdidin artması halinde bu silahlardan ödün verilmeyecek. Bu silahların, Lübnan Hizbullahı’na aktarıldığına dair malumat yok ama buna bir engel de yok. Batı, Suriye Skud füzelerinin Hizbullah ’a aktarıldığından bahsederken ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah Temmuz 2006’da İsrail ’e attıkları füzelerin çoğunun Suriye yapımı olduğunu belirttiyse, bu silahlar neden Lübnanlı müttefike taşınmasın ki?!
Suriye’nin tehdidi, ABD ve İsrail ’in kafasını karıştırdı. İki ülkenin de Suriye’ye yönelik tehdit dozu azaldı. Bu yüzden rejimden birilerinin başkanlığında ulusal birlik hükümeti kurulmasının kabul edildiğine dair açıklamalar geldi. Bunlar yalanlansa da, açıklamalardaki çelişki konseydeki anlaşmazlıkların yanı sıra kitle imha silahlarının ortaya çıkmasından sonra Suriye dostu ülkelerin safında küçük de olsa bir değişimi yansıtıyor.
Rejimi birkaç haftada düşmeyecek. Bu, rejimin hayatta kalmak için şiddet dozunu arttırmasında görülüyor. (Londra’da Arapça yayımlanan Kudsülarabi gazetesi, 25 Temmuz 2012)

Radikal / 26.07.12