Savaş tezkeresinin hedefinde Kürt halkı da var / KB

  • Arşiv
  • |
  • Kızıl Bayrak
  • |
  • 13 Ekim 2012
  • 15:53

Meclisten jet hızıyla çıkarılan tezkerenin ardından akıllara gelen bir nokta da, saldırganlığın hedefinin Batı Kürdistan ve Kürt halkı olmasıydı. 

Sermaye devletinin Güney Kürdistan’a yönelik saldırgan tutumu biliniyor. Geçtiğimiz yıl çıkarılan tezkereyle Güney Kürdistan’a yönelik “terörle mücadele” adı altında operasyon düzenleme yetkisi meclis tarafından askere verilmişti. Ancak bu tezkerenin süresi bu yıl 17 Ekim’de doluyor. Meclis açıldığı sırada önüne alacağı ilk gündemin bu tezkerenin uzatılması olacağı ve bunun Kürt halkına yönelik saldırının bir parçası olarak gündeme getirileceği biliniyordu. Ancak Suriye üzerinden çıkarılan yeni tezkere, eskisinin uzatılmasını da gereksizleştirdi. Çünkü yeni tezkerenin hayli geniş ve belirsiz olan hedefi, Güney Kürdistan’a yönelik operasyonlara da olanak tanıyor. Ancak sermaye devleti Güney Kürdistan için yine de tezkere çıkarmaya hevesli görünüyor. Batı Kürdistan’ın ise hedefte olduğu açıktan olmasa da dillendiriliyor.

Türkiye’nin Suriye’ye yönelik saldırganlık planları, emperyalist efendilerin isteklerine göre şekillenmekte, Türkiye’ye ise genelde isteneni uygulamak ya da izin verilen sınırlarda hareket etmek düşmektedir. Bu nedenle Suriye’ye yönelecek saldırganlığın sınırları emperyalistler arasındaki güç dengelerine göre belirlenmektedir.

Suriye ile savaş konusunda ipleri emperyalistlerin elinde olan Türk sermaye devleti, Kürt halkına yönelik saldırganlık konusunda ise emperyalistlerin iznini almaya çalışmaktadır. Uluslararası sömürge pozisyonuna son vermek için dört parçada da ayakta olan Kürt halkının direncini kırmak, onurlu mücadelesini boğmak Türk devletinin temel hedefleri arasında yer almaktadır. Bu nedenle tezkerenin sivri ucu Kürt halkına yöneltilmiştir.

Tezkerede Suriye devleti ismi açıkça ifade edilmemektedir. Yabancı ülke tanımlamasıyla ise saldırganlığın çapı oldukça geniş tutulmuştur. Tüm bunlar sermaye devletinin Kürt halkına, özelde de Batı Kürdistan’a yönelik bölgesel bastırma planlarını düşündürmektedir.

Türk devleti batı Kürdistan’a yapacağı müdahale zeminini güçlendirmek için tampon bölge önerisine dört elle sarılmaktadır. Tezkere bu girişimlere de onay vermektedir. Türk devleti tampon bölge önerisi ile gerici “Özgür” Suriye Ordusu’yla birlikte Kürt halkının karşısına dikilmeyi hedeflemektedir.

Suriye Kürdistanı’ndaki gelişmeler özelde AKP iktidarının, genelde sömürgeci Türk devletinin sıkıntısını artırıyor. Bu sıkıntının nedeni Irak Kürdistanı’nın ardından Suriye Kürdistanı’nın denetiminin de Kürt halkının eline geçmesi ihtimalidir. Bu gelişmelerin Türkiye Kürdistanı’nda mücadeleyi sürdüren Kürt hareketine moral kazandıracağı, Kürt halkının mücadele isteğini artıracağı aşikardır. Kürdistan’ın iki parçasının birleşmesi durumunda ise Kerkük’ten Akdeniz’e uzanan koridorun denetiminin Kürt halkının eline geçme olasılığı güçlenmektedir. Tüm bu nedenlerden kaynaklı olarak Türk devleti korkulu rüyalar görmektedir.

Nesnel süreç aynı zamanda 100 yıl önce dört parçaya bölünerek sömürgeleştirilen Kürdistan’ın birleşmesi ve özgürleşmesi olanaklarını artırmaktadır. Bu da AKP şefinin öfkeli tepkisine yol açmaktadır. Recep Tayyip Erdoğan’ın; “Suriye meselesi bizim iç meselemizdir. Sabrımızın sonu vardır” diyerek yaptığı açıklama, bu yalın gerçeğin açık göstergesidir.

Kürt halkının da bu konuda duyarlılık içerisinde olduğu görülmektedir. Bir yandan Suriye ile çatışma içerisinde bulunan Batı Kürdistan halkının kendi güvenliğini sağlamak için iki tugay oluşturduğu biliniyor. ANF’ye açıklamalarda bulunan YPG yetkilileri Türkiye ile sorunları olmadığını ancak olası bir saldırı karşısında üst düzey direniş göstereceklerini belirterek “Kürdistan topraklarını savunmak için dünyayla da savaşırız” diyor.

BDP Eşbaşkanı Gülten Kışanak da tezkere değerlendirmesi sırasında Batı Kürdistan tartışmalarına değinerek şunları söylemişti: “Suriye’deki Kürtlerin özgürlüklerine karşı çıkmasına sonuna kadar direneceğiz. Sadece karşı çıkacağız demiyorum. Eğer Türkiye orada Kürtlerin özerk bölgesini işgal etmek amacıyla bir askeri operasyon düzenlerse biz hepimiz karşısında yer alacağız. Gerekirse tankların önüne geçeceğiz.”

Tüm bu açıklamalar, tezkerenin hedefleri arasında Kürtlerin, özellikle de Batı Kürdistan’ın yer aldığı yönlü düşünceleri desteklemektedir. Olası bir gerici ittifak sonucu Kürtlerin kazanımları hızla ellerinden alınmaya çalışılabilir. Kazanımın gerçekten kalıcı olmasının yolu ise mücadele ile kazanılanın mücadele ile korunmasıdır. Türkiye işçi ve emekçilerin sürece müdahalesi ve Kürt halkıyla enternasyonal dayanışmayı yükseltmesi de burada kilit bir önem taşımaktadır.

(Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak, 12 Ekim 2012, Sayı 08-41)