Savaş oyunları – Mehveş Evin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 15 Ekim 2012
  • 05:07

Haftalardır Suriye ile savaş ihtimalini konuşuyoruz... İlginçtir, savaşın ne olduğundan ziyade ekonomik boyutuna ağırlık veriliyor. 

Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, yaygın inanışın aksine savaşın ekonomileri “kurtarmadığını” aksine zarar verdiğini söyler. Ekonominin “barış”tan daha çok fayda gördüğünü inceleyen ayrıntılı bir araştırması var.

Ancak “savaş ekonomisi”nin bazı sanayi dalları ve kişilerin gücüne güç kattığı da bir gerçek. En başta savunma sanayine... Aselsan’ın yılbaşından bu yana hisselerinin yüzde 85.22 değer kazanması herhalde tesadüf değil.

Borsa da savaş ihtimaliyle coşmuş! Akşam gazetesinde Esin Gedik imzalı manşet, “Suriye borsayı uçurdu” diyor. Habere göre Türk jetinin düşürüldüğü 22 Haziran’dan bu yana İstanbul borsasındaki yükseliş yüzde 15.14’ü buldu.

Borsa gerginlik sever

Gedik’in haberi düşündürücü, çünkü her siyasi gerginlik ve çatışma ortamı, İMKB’ye yükseliş olarak yansıyor. Mesela ABD’nin Irak işgali dönemindeki bir yıllık yükseliş yüzde 109.

Küresel kapitalizm kuralları açısından bunlar artık hepimize normal geliyor. Peki sizce bu tabloda, insanlık ve medeniyet açısından yanlış bir şeyler yok mu?
Borsada, özellikle demir çelik hisseleri yükselirken sokakta neler oluyor, halkın kaygıları ne, öğrenebilene aşk olsun! Anket yapılmadığı gibi savaş karşıtı gösteri ve söylemler, neredeyse “Esad’a destek mitingi” muamelesine maruz kalıyor.

Taraf gazetesi, geçen hafta İstanbul ve Diyarbakır’da üç-beş vatandaşın görüşlerini almıştı. Habere göre halkın savaş istememesinin nedeni “ekonomi mahvolur, eve ekmek götüremeyiz, kredi kartlarımızı kullanamayız, doğalgazımız kesilir” şeklinde.

Pastalarımızı yiyelim

Askerin, sivilin, çocukların bile ölebileceği, sakat kalabileceğini... Belki yıllarca sürecek bir belirsizlik ve gerginlik batağına sürüklenebileceğimizi... Sınır hattında yaşayanların evlerini terk etmek zorunda kalabileceğini...

Ve tüm bunların hepimizi derinden sarsacağını düşünmüyoruz da ekonominin teklemesinden korkuyoruz!

Bu manzara, henüz yeni seyretmeye fırsat bulduğum “Açlık Oyunları” filmini hatırlattı bana:

Fakirler hunharca birbirini öldürecek, aç kalacak, hayatta kalmak için insanlıktan çıkacak... Biz de pastalarımızı yiyerek bu vahşi oyunu naklen seyredeceğiz. Onları sponsorluklarla yarıştıracağız. Birilerinin hisseleri yükselecek. Birileri gücünün sınırlarını test edecek.

Ama gün gelecek, bu oyun bir yerde iflas edecek.

KORKUNÇ SUÇ!

Hatice Kalkan, Sincan Cezaevi’nde beş aydır tutuklu. Ablası, Trakya Üniversitesi Fizik bölümü 4. Sınıf öğrencisi olan Hatice’nin mektubunu gönderdi. Kısaltıp, yorumu size bırakıyorum:

* 12 Mayıs 2012 tarihinde Ankara’da çıkarıldığım mahkemede tutuklandım. Tam olarak neden tutuklandığımı bilmiyorum. Sorulan sorulardan, “duyarlı bir öğrenci” olma suçunu işlediğimi anlıyorum !

* Bana isnat edilen suçlar şöyle: “Ergene Trakya’dır emperyalizmin çöplüğü olmayacak” kampanyasına destek vererek, nehirlerimize sahip çıkmak... “Füze kalkanı değil parasız eğitim istiyoruz” kampanyasına destek vermek... 1 Mayıs yürüyüşüne katılmak...

* “Korkunç suçum” ise yapılan basın açıklamalarında gözaltına alınan arkadaşlarımı basına haber vermek... Ki bunu yaptığım için eylemleri benim düzenlediğimi iddia ediyorlar .

* Bir başka suçum, gezmek, arkadaşlarımla vakit geçirmek ailemle görüşmek Diyebilirsiniz ki “bu kadar da değil “. Evet, bu kadar! Yoksa bir insana arkadaşıyla buluşup çay bahçesine gitmesini, ablasıyla konuşmasını ne amaçla yaptığını sorabilir mi devlet?

* 5 aydır tutukluyum . Bu haksız tutuklamanın hayatımdan çaldıklarını kimse telafi edemez. Hapishane idaresi görüş süresini kısıtlamaya çalışıyor. Ablam da bunu dile getirip görüşme hakkımıza sahip çıktığı için “cezalandırıldı”, iki ay görüşümüz yasak.  Bu nasıl bir ülkedir ki dışarıdaki insanlara bile hapishane idaresi ceza verebiliyor?

Milliyet / 15.10.12