Şam'a uzanan yolda Türk-Acem dansı – Fehim Taştekin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • Ortadoğu
  • |
  • 30 Mart 2012
  • 05:02

Suriye krizi farklı siyasal tercihler ve bölgesel nüfuz çatışmalarına rağmen birbirini gayet iyi anlaşan İran ile Türkiye arasındaki ilişkileri şarampole yuvarlamaya aday. Gerilim, krizin çözümüne ilişkin birbirine iki zıt tercihten kaynaklanıyor. Türkiye, Suriye muhalefetini hem sivil hem askeri cephede şekillendiriyor. Hedef Esad rejimini bitirmek. İran ise Irak’la 8 yıl süren savaş sırasında ve Batı’nın dayattığı tecrit ve ambargolar karşısında 33 yıldır yanında gördüğü sadık müttefiki Suriye’yi kaybetmek istemiyor. İran, hem Tahran’la bağları, hem İsrail’le ilgili pozisyonu nedeniyle Suriye’ye karşı komplo kurulduğunda ısrarlı.

İran’ın önerileri

İranlı gazeteci ve diplomatlara, Suriye kördüğümünün çözümüne ilişkin İran’ın yaklaşımını sordum. Anlattıklarından çıkan sonuç şu:

* Dini lider Ali Hamaney, Suriyeli muhaliflere hükümete ortak olmak suretiyle krizin siyasal yol-larla aşılması önerisiyle geçen yaz İstanbul’a heyet göndermişti. Ama heyetin görüşme talebi reddedildi.

Muhalifleri iktidara ortak ederek krizi aşma yaklaşımı hala geçerli.

* Baas rejimi İran’a da ters. Re-form şart. Batı’nın nezaretinde geniş çaplı bir reform yapılabilir.

* Beşşar Esad’ın halk desteği inkâr edilemez. Babası Hafız’dan sonra Beşşar halkın rejime bağlılığını arttırdı. İran’la birlikte 6 ülkenin ortak kamuoyu araştırması Suriye halkının hala yüzde 61-64’ünün Esad’ı desteklediğini gösterdi. Bu nedenle Esad’ın kaderine halk karar vermeli. Adil ve şeffaf seçimler yapılmalı.

* Türkiye’nin “Tüm çabamız dış müdahaleye önlemek için” savına rağmen İran, Ankara’nın girişimlerini dış müdahale olarak görüyor. Malatya’daki NATO kalkanı İran’a karşı olduğu halde Tahran bunu ilişkiler için tehdit olarak görmedi ve anlayışla karşıladı. Ancak Türkiye’nin Suriye konusundaki yaklaşımı öfkeye neden oluyor.


Annan planı kime yaradı?

Esasen BM-Arap Birliği Özel Temsilcisi Kofi Annan’ın sunduğu, BM Güvenlik Konseyi’nin başkanlık açıklamasıyla destek verdiği, Esad’ın da kabul ettiği çözüm planı “Esad gitmeli” çizgisinde olan ülkeleri açığa düşürdü. Buna karşın siyasi diyalogu da içeren plan İran’ın beklentileriyle örtüşüyor. Zira Dışişleri Sözcüsü Ramin Mihmanperest plana destek sundu: “Sorun siyasi yollarla, her türlü acelecilik ve müdahalecilikten uzak bir şekilde çözülmeli. İran, Suriye halkının taleplerini ve Suriye liderinin uyguladığı reformları garanti ederek barış ve istikrarın tesisini ve ulusal diyalogu temin edecek girişimlerin yanında.”


Sağlık bahane

İran’ın rejim değişikliğine odaklı Türk stratejisine ikna edilmesi zor. Önceki gün Erdoğan-Ahmedinecad görüşmesinin düne ertelenmesi uzlaşmazlığın derinliğini gösteriyor. Bu mesele ‘Acem oyunu’ klişesiyle izah edilemeyecek kadar ciddi. Sağlık sorunu işin bahanesi. İranlılar, Ahmedinecad’ın New York’taki BM toplantısından beri sağlık sorunları yaşadığını ama bunun görüşmelere engel teşkil etmediğini, ertelemenin Suriye konusundaki derin görüş ayrılığının giderilememesinden kaynaklandığını söylüyor. İki taraf da her şeyi berbat edecek gerilimli bir yüzleşmeden kaçınıyor.


Dostlar zemin kaybetti

İki ülkeyi Suriye konusunda buluşturacak tek somut zemin şu an için Annan planı. Ne var ki böyle bir buluşma, Ankara’nın mevcut stratejiden çark etmesini gerektiriyor. Dün Bağdat’taki Arap Birliği zirvesi de Esad’a karşı sürecin Arap ayağının çöktüğünü gösterdi. Dönem başkanlığını Katar’dan devralan Irak, Esad’a ‘git’ denilmesini engelledi. Avrupa’nın da frene basmasıyla müdahaleci tarafın manevra alanı daraldı. Suriye halkının ‘tek temsilcisi’ olarak tanınmak üzere örgütlenen Suriye Ulusal Konseyi (SUK), Kürtler, müdahaleye karşı çıkan ya da SUK’u demokratik bulmayan bazı muhalifleri çatısı altında toplamayı başaramadı. Velhasıl Türkiye’nin başını çektiği ‘Suriye’nin Dostları’ grubu, 1 Nisan'daki İstanbul buluşmasına birkaç cephede yenik gidiyor. Kendine bölgesel aktör ve oyun kurucu rolünü yakıştıran Türkiye’nin Suriye için kurduğu oyunun risk çizelgesi giderek yükseliyor.

Radikal / 30.03.12