“Ölenleri an, kalanlar için mücadele et!”

  • Arşiv
  • |
  • Sınıf Hareketi
  • |
  • 28 Nisan 2012
  • 09:17

(28.04.12) – Kapitalizmin vahşi ve sınır tanımaz sömürü düzeni her yıl dünya genelinde onbinlerce işçinin iş cinayetine kurban gitmesine neden oluyor. Kapitalist sömürünün çarklarında güvencesiz, kölece ve kuralsız biçimde çalışan milyonlarca işçi ve emekçi, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmaması nedeniyle yaşamlarını yitiriyor.

1984 yılında Kanada’da Kamu Çalışanları Sendikası tarafından düzenlenmeye başlanan ve o günden bugüne ABD, İngiltere, İspanya, Peru, Tayvan, Brezilya gibi yirmiden fazla ülkede resmi "Yas Günü" olarak kabul edilen “28 Nisan Dünya İş Cinayetlerinde Ölen ve Yaralananları Anma/Yas Günü”nde, Türkiye'de de işçi katliamlarına dikkat çekiliyor.

"İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi" örneğinde olduğu gibi, iş cinayetlerine karşı biraraya gelen devrimci ve ilerici güçler ile emek ve meslek örgütleri, 28 Nisan'ı yalnızca bir yas günü olmaktan çıkarma ve hükümetlerin bu günü ikiyüzlüce anmalara konu etmelerini önleme çabası güdüyorlar.

“Ölenleri an, kalanlar için mücadele et”

“Ölenleri an, kalanlar için mücadele et” ve “İş kazası doğal olmayan bir afettir” gibi sloganların kullanıldığı bu anma gününde, iş cinayetleri ve meslek hastalıklarının önlenebilir olduğuna dikkat çekilerek sermaye ve devlet üzerinde bir kamuoyu baskısı oluşturmak amaçlanıyor.

Avrupa ülkeleri arasında iş cinayetleri konusunda 1. sırada bulunan Türkiye'de de işçi katliamları sıkça yaşanıyor. Hemen her gün ülkenin dört bir yanından işçilerin ölüm haberleri geliyor.

Savrularak, yanarak, boğularak, göçük altında kalarak ya da ezilerek her gün en az 4 işçi hayatını kaybediyor.

Davutpaşa, Ostim, Tuzla, Esenyurt...

Kapitalist sömürünün olduğu tüm alanlarda iş cinayetleri bu düzenin kaçınılmaz bir gerçeği durumunda. Öyle ki, gözünü kar hırsı bürümüş kapitalistler, sistemin doğası gereği sağlıklı ve güvenceli çalışmayı bir 'külfet' olarak görüyorlar.

Davutpaşa, Karadon, Ostim-İvedik, Dursunbey, Esenyurt, Afşin, Erzurum, Kemalpaşa, Tuzla ve daha birçok yerde yaşanan işçi katliamları hala hafızalarda. Yerin yüzlerce metre altında kuralsız biçimlerde kölece çalışmaya mahkum edilen maden işçileri, dünyanın birçok ülkesine gemilerin yapıldığı Tuzla tersaneler havzasında çalışan tersane işçileri, barajlarda suya kapılan enerji işçileri ya da inşaatlarda güvencesiz koşullarda çalışan inşaat işçileri sömürü düzeninin katliamcı politikalarının kurbanı oluyorlar.

"Kaza" ya da "kader" değil cinayet!

Esenyurt'ta bir AVM inşaatında insanlık dışı koşullarda barınmaya mahkum edilen 11 işçinin diri diri yakılarak katledilmesinin ardından sözde harekete geçen sermaye hükümeti AKP, “İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarısı” üzerinde değişiklikler yaparak "kazaları önleyeceğini" iddia ediyor. Göz göre göre yaşanan ölümlere "cinayet" demeye dahi dilleri varmayan sermaye hükümeti sözcüleri, işçilerin sağlığını tamamen sermayenin ellerine bırakmak ve iş cinayetlerine yasal kılıf uydurmak için çabalarken yalan ve aldatmacalara başvurmak dışında birşey yapmıyor.

Bakanlığın 2011 yılına ilişkin açıkladığı veriler dahi Türkiye'de kapitalist sömürünün kural tanımazlığını ortaya koyuyor.

Geçtiğimiz yıl 1563 işçinin hayatını kaybettiğini açıklayan sermaye devleti, işçi ölümlerini ‘kader’, ‘vadeleri dolmuş’, ‘ölüm bu işin doğasında’ diye değerlendiriyor.

Kapitalizmin çarkları işçi öğütüyor: Yalnızca Nisan ayında 75 ölüm

Tüm iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenebilir olduğunu vurgulayan İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) de bu gerçekten hareketle yaşananları “iş cinayeti” olarak tanımlıyor.

Meclis, son olarak Nisan ayının ilk 26 gününde 75 işçinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Açıklanan rakamlara göre, en çok işçi ölümü inşaat/yol sektöründe yaşandı.

Maden sektöründe 12, enerji sektöründe 10, tekstil alanında 7, çimento/cam sektöründe 3, aynı şekilde metal sektöründe de 3, gemi/tersane alanında 2, büro eğitim/sinema alanında 2, petro-kimya/lastik sektöründe 2, sağlıkta 2, belediyede 2, haberleşme 1, tarım/orman 1, gıda 1, ağaç 1, denizyolu sektöründe 1 işçi hayatını kaybetti.

İSİG Meclisi'nin rakamlarına göre, Ocak 2012'de 62, Şubat 2012'de 42, Mart 2012'de 59 işçi ölmüştü. Nisan ayı bu yılın en yüksek işçi ölümünün yaşandığı ay oldu.

Sadece Nisan ayında yaşanan işçi ölümlerinin tablosu dahi işçi katliamlarına ve onun kaynağı kapitalizme karşı mücadelenin önemini ortaya koyuyor.

İSİG Meclisi: Aileler taraf oluyor

“28 Nisan Dünya İş Cinayetlerinde Ölen ve Yaralananları Anma / Yas Günü”ne ve bu çerçevede İstanbul'da Petrol-İş Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen etkinliğe ilişkin görüşlerini aldığımız İSİG Meclisi Sözcüsü Murat Çakır, iş cinayetlerinde ölen ve yaralanan işçilerin ailelerinin böyle bir etkinlikte biraraya gelmesinin önemine dikkat çekti. Çakır, şimdiye kadar “mağdur” olarak görülen işçi ailelerinin artık taraf olduğunun altını çizdi.

Çakır şöyle konuştu:

“Bugünün Türkiye'de de anma günü olarak organize edilmesi ve işçi ailelerinin taraf olmasının oldukça önemli olduğunu düşünüyorum. Bu adımlar, iş cinayetleri ve meslek hastalıkları alanında yürütülecek mücadeleyi daha da güçlendirecektir.

Örneğin, Nisan ayı bitmeden 76 arkadaşımızı iş cinayetlerine kurban verdik. Resmi olmayan bu rakamların 3 katı fazlası kadar daha ölüm yaşandığını düşünüyoruz. Ölen işçilerin ailelerini de hesaba katarsak binlerce kişi iş cinayetlerinden etkileniyor. İş cinayetleri karşısında ailelerin örgütlenmesinin ve taraf olmasının sınıf hareketi açısından da önemli bir dinamik olduğunu düşünüyorum.”