“Okullar direniş mevzisine dönüşmeli!”

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • 13 Eylül 2012
  • 10:46

(13.09.12) - 10 Eylül günü birinci sınıfların eğitim-öğretime adım atmasıyla başlayan 4+4+4 uygulamasının içeriği ve yaratacağı sonuçlara ilişkin Eğitim Sen İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Barış Uluocak ile konuştuk...

- Sendika olarak 4+4+4 eğitim sistemini gerici, ırkçı, piyasacı ve cinsiyetçi olarak tanımlıyorsunuz. Bu uygulama neden gündeme getirildi?

- 4+4+4 eğitim sistemi, AKP’nin neoliberal ve muhafazakar karakterine uygun bir eğitim sistemidir. AKP 10 yıllık iktidarı boyunca eğitimde değişiklikler yaptı. Müfredatın içeriğine ve eğitimde ticarileştirmeye dair adımlar atıyordu. Parasız dağıtılan kitaplar, dershanelerin kapatılacağı söymeninin yanında AKP iktidarı döneminde vatandaşın cebinden çıkan eğitim harcamasının 4 kat arttığını gördük. Okullara kitap parasız gidiyor ama perde parası, spor parası, servis, yemek derken vatandaşın cebinden çıkan para hayli yükselmiş durumda. AKP, iktidarını anayasa referandumu ve seçimlerle daha da pekiştirdi. Hem 28 Şubat’ta kaybettikleri mevzileri geri almak hem de neoliberalizme uygun bir eğitim sistemi inşaa etmek amacıyla eğitimde dönüşüm modeli gündeme getirdi. Aslında bu karar, 2010 yılının Kasım ayında yapılan Eğitim Şurası’nda alınmıştı. O zaman Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ydu ve yandaş sendikalar da buna ortak olmuştu. Böyle kararlar tavsiye kararlarıdır. Öğretmen maaşlarına, ek derslere zam denir ama bu kararların hiçbiri uygulanmaz. Bu toplantılar danışıklı dövüş niteliğinde geçer ve yandaş sendikalar da buna katılır. 4+4+4 kararı bu toplantıda alındı. Aslında 4+4+4’ün başında bir de “1” (okul öncesi) vardı ama o da unutuldu veya kaldırıldı. Geçtiğimiz senenin şubat ayından itibaren de bu iş hızla gündeme sokulup Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla meclisteki arbedeli komisyon toplantıları, bizim Ankara’daki 2 günlük direnişimiz süresince meclisten geçirildi. O dönem Başbakan’ın dindar nesil açıklamasının ertesine gelmişti. Biz işin dini yanını da fazlasıyla ön plana çıkardık. AKP dindar, muhafazakar bir nesil yetiştiriyor ama aynı zamanda eğitimi ticarileştirmek istiyor. Bugün gelinen yerde asıl sıkıntı budur.

Milli Eğitim Temel Kanunu’ndan “eğitim parasızdır” ibaresi çıkarıldı. İkinci olarak ise uzun süredir gündemde bulunan meslek lisesi projesi var. Meslek liselerine karşı değiliz ama meslek liselerinin patronlara ucuz işgücü tahsis eden yerler olmasına karşıyız. Daha önce torba kanunda meslek liseli stajyer öğrencilerle ilgili birtakım kısıtlamalar getirmişlerdi. İşyerinde çalışan sayısı ve yüzdesi gibi birtakım noktalarda teknik değişiklikler yaptılar. Çok küçük işletmelerde de stajyer öğrenci çalıştırmanın önünü açtılar. Meslek liseli stajyerlerin aldıkları parayı da düşürdüler. Gelinen noktada, örneğin Bahçelievler’de iki tane düz lise kalmış durumda. Bütün liseler anadolu lisesine dönüştürüldü. SBS’den yüksek puan aldıysan bir anadolu lisesine kaydını yaptırabiliyorsun. Eğer yoksul, emekçi bir ailenin çocuğuysan, dersaneye gidemediysen SBS sonucunda bir yere yerleştirilemiyorsun. Düz liselere de çok yoğun bir talep olduğu için (400-500 bin nüfuslu bir yerde 2 lise olur mu?) mecburen meslek lisesine gidecek. Meslek lisesine gidince de kolay yoldan ucuz işgücü olacak. Yoksul çocuklar sermayedarların elinde işgücü olarak kalsın, durumu iyi olan ailelerin çocukları SBS’lerle anadolu liselerine gitsin... Proje budur.

- 4+4+4 uygulamaya başlandı. Önümüzdeki süreçte eğitim-öğretimde velileri, çocukları ve eğitim emekçilerini nasıl bir kaos bekliyor?

Çeşitli öngörülerimiz var. Okulların ilk açıldığı 10 Eylül günü bunları tespit etme şansımız pek olmadı. Çünkü hala bir kısım veli çocuğuna rapor alma peşinde. Bir kısım veli hazırlıklarını tamamlamadığı için çocuğunu okula yollamadı. Birinci sınıfta kayıtlı çocukların okula gitme oranı yüzde 50’lerde. Buna rağmen yoksul mahallelerde 70’i bulan sınıf mevcutları olduğuna dair somut bilgiler aldık. Avcılar, Beylikdüzü, Esenyurt, Sefaköy, Sarıgazi, Okmeydanı ve Ümraniye’de sınıflar kalabalık. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer bu durumu daha önce itiraf etmişti. Yoksul aileler mecburen yollayacak çünkü anasınıfına gitmesi için 150-200 lirayı gözden çıkarması lazım. Bu nedenle yoksul çocuk kreşe gidemezse ve rapor alamazsa mecburen okula gidecek. Birinci sınıfta 50, 60, 70 kişilik sınıflar var. Hatta 17 Eylül’den itibaren daha fazla sınıf mevcudu olabilir. Biz Eğitim Sen olarak kalabalık sınıfların çok olacağını öngörüyoruz.

Aralarında 20 ay yaş farklı bulunan çocukların aynı sınıfta okumasının pedagojik açıdan da faciaya yol açacağını düşünüyoruz. İlk defa böyle bir ortama giren çocuğun hayal kırıklığına uğraması, bütün sosyal hayatını, psikolojik dengesini alt üst edecek kırılmalara yol açabilir. Bunların da olacağını görmek lazım ama asıl tablo 17 Eylül’den sonra görülecek. Öyle, Başbakan veya Milli Eğitim Bakanı’nın dediği gibi, herkesin güle oynaya okula gittiği bir festival havası yok.

- 4+4+4’e tepki ne düzeyde? Sizin gözlemleriniz neler?

Biz başından beri bu sistemin pedagojik sakıncalarına dikkat çekmeye çalıştık. Özellikle birinci sınıfa başlayacak çocuğu olan veliler de bu konuda tedirginler. 65-68 aylık çocuk sahibi olan veliler bizi arayıp yönlendirme istiyorlar. Biz de onlara yanlarında olduğumuzu söylüyoruz. İstanbul ve Türkiye’nin her tarafında dönüştürülen okullarda çok ciddi bir şekilde veli tepkileri ortaya çıktı. Bölgemizdeki okullarda da bu dönüşümün sonuçlarına tanık oluyoruz. Anadolu Yakası’nda İbni Sina İlköğretim Okulu imam hatipe dönüştürüldü. Kartal’da Alevilerin oturduğu bir mahallede bulunan Zekeriya Göçer İlköğretim Okulu imam hatipe dönüştürüldü. Taşımalı sistemle öğrenci alan bir okul olmamasına rağmen burası da dönüştürüldü ve veliler 2 bin kişilik yürüyüşler yaptılar. Dönüştürülen okullar öğrenci sürgünü anlamına geliyor. Bu yüzden veliler büyük tepki gösteriyorlar. Rehber öğretmen olduğum için de biliyorum. İlkokula başlayan çocuklar arasında her zaman okul fobisi, tuvalet problemi, kalem tutma, sosyalleşme gibi problemler yaşanır. Şimdiye kadar bu tarz sorunları velilerle görüşerek çözmeye çalışırdık ama sefer bu tür sorunlar artacak gibi görünüyor. 60-65 aylık çocuklar okula gelince artacaktır. Başbakan velileri ihanet etmekle, çocukları ise gerizekalı demekle suçluyor. Bunun karşısında çgeri adım atan veliler ama mücadele etmek isteyen veliler de var. Biz, bu velileri de 15 Eylül’de Ankara’ya taşıyacağız. Yerel eylemlilikleri Ankara’ya taşıma yönünde bir çabamız olacak.

- Bu süreç eğitim emekçilerini nasıl etkiliyor?

- Bu süreçten eğitim emekçileri de etkilenmeye başladı. Birçok arkadışımız norm kadro fazlası durumuna düştü. Okullar dönüştürülüyor. İlkokul ortaokul olunca sınıf öğretmeninin işi kademeli olarak bitmiş oluyor. Ortaokul ilkokul olunca da branş öğretmenleri de kademeli olarak o okuldan ayrılmış olacaklar. Birçoğu bu tarz uygulamalara bu sene maruz kaldı. Birçoğu da buna maruz kalmamak için zorunlu olarak tayin istemek zorunda kaldı. Bir öğretmen için okul değiştirmek hayatını tamamen değiştirmek anlamına gelir. Çünkü çocuğunu orada okula vermiştir, orada ev tutmuştur. Bir başka mağduriyet daha yaşandı. Bakanlık, norm kadro fazlası olan illere özür grubunu kapattı. Kendisi diyelim ki burda eşi Çorum’da veya başka bir ilde olan birisi özür grubunda tayin istediğinde boş kontenjan bulunmadığı ibaresi çıkıyor. Bu da ciddi bir travmadır.

Mücadele eden eğitim emekçileri zaten mağdur. Bizim onlarca arkadışımız cezaevinde bulunuyor. Arkadaşlarımız tutuklanıyor, savcılık sorgusunda 4+4+4 eylemine katıldıkları soruluyor.

- 15 Eylül’e ilişkin hazırlıklar ne durumda, nasıl bir katılım hedefliyorsunuz?

15 Eylül’de Ankara’da gerçekleştirilecek mitinge bu işten mağdur olan tüm kesimleri taşımak istiyoruz. Öğrenciler, veliler, bu işe destek olan sivil toplum örgütleri, siyasi partilerin katılımıyla Ankara’da miting yapmayı planlıyoruz. Mitingler önemli etkinlikler ve sesimizi orada en güçlü bir biçimde çıkarmamız çok önemli ama asıl önemli olan miting sonrasıdır. Pazartesi günü okullar açılacak ve her okulu 4+4+4’e karşı direniş mevzisi haline getirebilecek miyiz? Yaşanan aksaklıklara karşı koyabilecek miyiz? Asıl önemli olan budur. Bu inisiyatifin, yaratılmış olan veli, öğretmen, öğrenci sinerjisinin okul odaklı bir mücadele perspektifiyle büyütülmesi gerekiyor. Asıl iş 17 Eylül’den sonra başlıyor. Bütün bu kara propagandaya, suçlamalara rağmen Ankara’da kaç bin kişinin olacağını hepimiz göreceğiz. Kalabalık olacağını umuyoruz ve bu konuda talep var.

Kızıl Bayrak / İstanbul