Dinci-faşist bir rejim tarafından yönetilen İsrail’in Lübnan’ın başkenti Beyrut’a attığı bombaların %1’i herhangi bir Avrupa ülkesinin başkentine atılsaydı “uluslararası toplum” ortalığı velveleye verirdi. Medya tekelleri uluslararası hukukun çiğnenmesinden, sivillerin korunmasından, Birleşmiş Milletler kararlarının ihlalinden dem vururlar, saldırıların derhal durdurulmasını ve saldırganların cezalandırılmasını talep ederlerdi.
Tel Aviv’deki soykırımcı çetenin bir yıldır Gazze’ye, haftalardan beri Beyrut’a bomba yağdırması ise hem emperyalistler hem onların borazanı olan medya tarafından destekleniyor. Bir ton ağırlığındaki bombalarla içindeki insanlarla birlikte apartmanları yerle bir etmek “İsrail’in kendini savunması” diye sunuluyor. Destek vermeyen kapitalist devletler ise olanları izlemekle yetiniyor. Kapitalist emperyalist dünya düzeninin efendilerinden soykırım yapmak için yeşil ışık ve destek alan İsrail günlerdir Beyrut’a bomba yağdırıyor. Özellikle direnişe destek veren halkın yaşadığı mahalleleri hedef alıyor, iğrenç bir pişkinlikle Hizbullah’ı vurduğunu ilan ediyor. Bu ırkçı-faşist zihniyete göre Filistin’de olduğu gibi Lübnan’da da direnişe destek veren halkların soykırıma maruz bırakılmaları mubahtır. Lübnan’da İsrail barbarlığına karşı koyacak bir ordu bulunmuyor. Lübnan ordusunun hafif silahlar dışında bir donanımı yok. Olduğu kadarıyla Lübnan’ı soykırımcı çeteden koruyan Hizbullah savaşçılarıdır. Tabi bu koruma havadan yapılacak bombardımanları engelleyebilecek imkanlara sahip değil. Kaldı ki ABD’nin son teknoloji ürünü savaş uçaklarıyla yapılan bombardımanı engelleyebilecek devletlerin sayısı da sınırlıdır. Buna karşın soykırımcı İsrail ordusunun Lübnan’ı işgal etmek için başlattığı kara saldırısı direnişin sert duvarına çarparak geri püskürtülüyor.
Hizbullah savaşçıları işgalci Siyonistleri püskürtüyor
Tel Aviv’deki soykırımcı çete ile Washington’daki patronları Hizbullah’a ve ona destek veren halka karşı giriştikleri katliamları Hasan Nasrallah’ın katledilmesinden sonra daha da tırmandırdılar, Lübnan’ı işgal saldırısını başlattıklarını ilan ettiler. Hizbullah’ı bitirip güney Lübnan’ı işgal etmeye heveslenen dinci-faşist hükümetin başı Netanyahu, elinde haritalar sallayarak “yeni bir Ortadoğu” inşa etme sürecinin başladığını söyledi. İyice zıvanadan çıkan Netenyahu İranlıları özgürleştirmekten söz etmeye başladı.
Sivilleri savaş uçaklarıyla havadan bombalamak kolay. Nasılsa ABD ile Batılı emperyalistler yeterince bomba ve para veriyorlar. Çocuk, kadın, yaşlı, genç sivillerin F-16 savaş uçaklarına yapabilecekleri bir şey yok. Ancak doğrudan Lübnan’ı işgal etme saldırısı başlayınca işin rengi değişti. İşgalci Siyonist ordunun “seçkin birlikleri” sayılan on binlerce askeri Lübnan sınırına yığan İsrail, önce bölgeyi taş üstünde taş bırakmayacak şekilde bombaladı. Ardından devasa bir hava gücü ile desteklenen işgalci ordusunu Lübnan topraklarına sürdü.
***
Lübnan’ı işgal saldırısı zafer havasıyla ilan edildi. Siyonist işgalciler “Hizbullah belasından” kurtulacak, ardından Yemen’e, Suriye’ye ve İran’a sıra gelecekti. Oysa saldırının altıncı gününde halen her işgal girişimi Hizbullah savaşçıları tarafından püskürtülüyor. İşgalcilere ağır kayıplar verdiren direnişçiler, topraklarını büyük bir kararlıkla savunuyor. Lübnanlı direnişçiler, işgalcileri şaşırtan bir yaratıcılık, kıvraklık ve gözü peklikle savaşıyor. Hizbullah güçleri aynı anda İsrail içlerine doğru her gün yüzlerce füze de fırlatıyorlar. “Hizbullah’ı bitirdik” propagandası şimdiden çökmüş görünüyor.
5 Ekim gecesi Beyrut’u onlarca kez bombalayan işgalci ordunun kudurganlığı, 6 Ekim’i 7 Ekim’e bağlayan gece zirve yaptı. Hem savaş uçakları hem SİHA’larla gece boyunca sivil halkın üzerine bomba yağdırdılar. Histerinin bu kadar şiddetlenmesi, işgal saldırısında yaşadıkları başarısızlık ve verdikleri kayıplarla da bağlantılıdır. Hizbullah savaşçıları karşısında hezimete uğradıkça Beyrut’a attıkları bomba sayısını artırıyorlar.
Aynı anda Gazze’deki soykırım savaşını devam ettiren Siyonist rejim neredeyse her gün Suriye’ye de saldırı düzenliyor. Histerinin dorukta olduğunu gösteren diğer bir gelişme ise, Netanyahu’nun Washington’daki patronlarıyla birlikte İran’a saldırı için karar aldığını ilan etmesi oldu.
***
İsrail bombardımanları devam ederken Lübnan’a giden İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, direnişe desteğin devam edeceğini Beyrut’tan ilan etti. Ardından Şam’a geçerek Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüşen Arakçi, “direniş ekseni ayakta ve ABD-İsrail saldırganlığına karşı kendini savunmaya devam edecek” mesajı verdi. Tahran yönetimi saldırılara daha sert karşılık verileceğini ilan ederek, İsrail’in tüm kırmızı çizgileri aşmasından dolayı “stratejik sabır” döneminin kapandığını tekrar tekrar hatırlatıyor.
İran’ın balistik füzelerle İsrail’e düzenlediği son saldırıda işgalci ordunun askeri üslerini vurması hem soykırımcı çeteye hem Washington’daki patronlarına verilen bir mesajdı aynı zamanda. Buna karşın barbarlıkla sonuç almaya odaklanan Siyonist İsrail ve batılı emperyalistler, savaşı yaymaya dayalı saldırılarına devam ediyor. Yazık ki, henüz olanları seyretmenin ötesine geçemeyen bölge halkları ise savaşın yarattığı kaygıların baskısı altında günlük yaşamını idame ettirmeye çalışıyor…