Neoliberal Büyüme – Erinç Yeldan

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 04 Nisan 2012
  • 05:43

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2011 yılına ait milli gelir tahminlerini tamamladı. TÜİK verilerine göre, 2011 yılı gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) reel değeri sabit 1998 fiyatlarıyla yüzde 8.5 artış gösterdi. GSYH’nin cari fiyatlarla toplam büyüklüğünün 1.295 milyar TL’ye ulaşmış olduğu ve bunun da kişi başına 10.244 dolarlık bir gelir olduğu hesaplanmakta.

TÜİK’in hesaplamaları reel GSYH’nin 2011’in son çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine görece yüzde 5.2 artış gösterdiğini gösteriyor. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırıldığında ise GSYH’nin bir önceki döneme görece reel artışının sadece yüzde 0.6 düzeyinde olduğu görülüyor. Dolayısıyla, 2011’in son çeyreğinde ekonominin gözle görülür biçimde yavaşladığı; söz konusu durgunluğun 2012’de daha sert bir iniş mi, yoksa “yumuşak” bir tempoyla mı geçiştirilebileceği öngörüleri ise şu anda iktisat gündemimizi meşgul etmekte.

***

Yunanistan ekonomisinin Avro bölgesi içinde (ya da dışında kalarak) geçireceği dalgalanmalar; Çin ekonomisinden gelen ve “orta-gelir tuzağı” diye anılan “yavaşlama sinyalleri” ve daha tehlikelisi, bölgemizde yükselen siyasi tehdit ve savaş konjonktürünün yarattığı olumsuzlukların biçimi kuşkusuz 2012’nin ekonomik görünümünü yakından etkileyecektir.

Biz bu yazıda bu öngörü egzersizlerini bir yana bırakarak, Türkiye ekonomisinin süregelen büyüme niteliklerini kısaca değerlendirmeye çalışacağız.

Türkiye bilindiği üzere 1998 yılından bu yana IMF ile imzalanmış bulunan “yakın izleme anlaşması” uyarınca spekülatif nitelikli ve yabancı sermaye girişlerince yönlendirilen, dış borçlanmaya dayalı bir büyüme patikası izliyor. Söz konusu programın ortodoks/muhafazakâr öğelerine dayanarak, neoliberal nitelikte olduğunu biliyoruz.

Aşağıdaki tabloda Türkiye ekonomisinin 1998-sonrası büyümesinin ana harcama grupları itibarıyla ayrıştırılması sergileniyor. Türkiye ekonomisinin söz konusu dönemde sabit 1998 fiyatlarıyla, reel olarak 44.670 milyon TL değerinde artış göstermiş olduğu görülmekte. Eğer bu tutarı 100 kabul edersek, bunun yüzde 71.9’unun özel tüketim talebinden; yüzde 28.6’sının ise özel yatırım harcamalarından kaynaklandığını hesaplıyoruz. İhracat artışı bu tutarın yüzde 27.3’ünü sağlamış. İthalat harcamalarının milli gelire katkısı tanım gereği eksi yönde ve yüzde -41.7 olarak hesaplanıyor.

Veriler Türkiye ekonomisinin 1998-sonrasında önce üçlü koalisyon daha sonra da AKP hükümetlerince uygulanan neoliberal IMF programları altında yıllık ortalama hızının yüzde 3.8 olduğunu belgeliyor. Harcama grupları itibarıyla büyüme hızları, özel tüketim için yüzde 4.0; özel yatırımlarda yüzde 5.3; ihracatta yüzde 4.6. İthalatın büyüme hızı ise milli gelir büyüme hızının neredeyse iki katı: yüzde 6.5.

***

Milli gelir istatistiklerinde yer almayan, ancak diğer kaynaklardan bildiğimiz üzere Türkiye ekonomisinin dış borç stoku 1998’de 84.8 milyar dolar iken, 2011’in üçüncü çeyreği itibarıyla 309 milyar dolara ulaşmış gözüküyor. Dolayısıyla, 1998 sonrasında Türkiye ekonomisinde ithalata dayalı spekülatif yönlü büyümeyi finanse edebilmek için her 1 TL’lik reel milli gelir artışının, 5.05 dolarlık dış borçlanmaya tekabül ettiği anlaşılıyor.

2003-2011 arasında AKP hükümetleri döneminde ise söz konusu oranın 4.68 dolar düzeyinde süregeldiğini gözlemekteyiz. Büyümenin dışa bağımlı ve kırılgan nitelikte; ve dolayısıyla, istikrarsız ve sürdürülemez yapıda olduğu uyarılarını vurgulamak için bilemiyorum daha başka ne tür veri kullanmamız gerekiyor?

Cumhuriyet – 04.04.12