Myanmar da 'demokratikleşirken!' - Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Uluslararası Siyaset
  • |
  • 26 Temmuz 2012
  • 04:37

19.Yüzyıl İngiliz sömürgeciliğinin Myanmar topraklarında icat edip döşediği etnik ve dini çatışma hattı sadece Myanmar tarihinin trajik kitlesel katliamlarına değil günümüzün 21.Yüzyıl barbarizmine hizmet etmeyi sürdürüyor..       

Myanmar'ın batısındaki Arakan Eyaleti'nde Rohingya Müslümanlarına karşı uygulanan 'etnik şiddet' Suriye'deki insan hak ihlallerine kitlenmiş küresel vicdanın kadrajına giremiyordu..
Myanmar'lı Müslümanlar için 'endişelerini' ileten BM'in sinik tutukluğu bir yana Suriye'de 'demokrasi' talep eden Müslüman ülkeler dahil küresel kamuoyu Arakan'daki 1 milyon Müslüman'ın maruz kaldığı toplu sivil katliamlarla topraklarından atılmasına ses etmiyorlar..
Batılı medya kuruluşları Budistler'le Müslümanlar arasındaki 'etnik gerginliği' çatışma varmış gibi gösteren haberler yapsalar da....
Bağımsız haber ajansları sayıları 1.000'e yakın Rohingya Müslüman erkeklerin hiç mukavemet etmedikleri devlet güçlerince önce tutuklandığını ve 'savunmasızca' öldürüldüğünü bildiriyorlardı..
'İnsan hakları ve demokrasi' kumkuması Batı dünyası ise Myanmar'da askeri cunta sonrası işbaşı yapan sivil hükümetin iki aydır Rohingya Müslümanları'na karşı vahşi kıyıma dönüştürdüğü 'etnik şiddeti' sükunetle karşılıyordu.. ..  
Batılı güçlerin 2011 yılına kadar 'insan hak ihlalleri ve etnik kıyım' nedeniyle yaptırım uyguladığı Myanmar, 'demokrasi geldi' kampanyasıyla neoliberalizme kucak açıp küresel tekelleri buyur edince ırkçı sivil hükümetin ve güvenlik güçlerinin Müslüman katliamı maalesef kuru merhamet bile yaratamıyordu.             
Yine kapitalist sömürgecilik döneminde halkının birlikte yaşama iradesi yarılmış akabinde derin bir iç savaşa itelenmiş 50 yıl süren kapalı-despot askeri dikta rejiminden sonra zamanın ruhuna uygun 'demokrasiyle' tanışmış bir ülke hikayesiydi Myanmar...
Bu coğrafyaya yerleşmiş şiddetin boyutunu 500 bin kişilik ordusuna ilaveten 70 bin kişilik çocuk asker de ziyadesiyle veriyordu..
2011 yılında tepeden inme batı senaryosu 'demokratikleşme' operasyonu geçiren Myanmar'da totaliter askeri rejimin yerini alan neoliberal reform icraatçısı 'sivil' hükümetin Müslümanları vatandaş olarak kabul etmemesi, Bangladeş'e mülteci kamplarına yollaması ya da kıyıma tabi tutmasının küresel egemenler için hiçbir insani mahsuru yoktu..
Çünkü tüm Güney Asya'yı askeri ve ekonomik açıdan kontrol edebilen stratejik konumu, petrol ve doğal gaz rezervleri ve kölelik altı emek ücretleriyle Myanmar kapitalistleşen Malezya ve Endonezya'nın yanında Güney Asya'nın yeni neoliberalizm üssü olarak feci diş kamaştırıyordu.. 
Ve eski Birmanya ya da Burma'nın bugün adı Myanmar olarak tanınsa da Batı uygarlığının 9 asırdır birlikte yaşayan Budist/Müslüman halka biçtiği etnik nifak mevziinde gerekirse daha çok kan akacaktı..     
Asya kaplanları Çin ve Hindistan'ın sınır komşusu Myanmar'ın Çin petrol boru hatlarına ev sahipliği yapması, liman ve askeri üs hizmeti vermesi ve üstelik Rusya ile yakın ticari ilişkileri küresel güçlerin bu coğrafyada kartlarını yükseltmesine neden olmuştu..  
Tabii ki şimdi ırkçı ve otoriter sivil hükümet, Müslüman ve koyu renkli Hintli katliamlarına kayıtsız Nobel Barış Ödülü sahibi muhalefet lideri Aung San Suu Kyi, Myanmar'ı liberal reformlara boğarken, Batılı hegemonya da Rohingya Müslümanları'nın tümünün kökünün bile kazınmasına razıydı...

Akşam / 26.07.12