Mursi'nin netameli yolu: Telaşa mahal yok hazret! - Fehim Taştekin

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 17 Temmuz 2012
  • 05:10

Ortadoğu’da birbirinden hazzetmeyen ‘müttefikler’ kulübünde Mısır’ın ilk sivil cumhurbaşkanı diye taltif edilen Muhammed Mursi’nin yerini bulması uzun sürmedi. Müslüman Kardeşler’in (İhvan) adamı olarak Mısır’ı farklı bir istikamete sokacağı beklentisinin aksine ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye değil Suudi Arabistan’a yaptı. Önceki gün Kahire’de ağırladığı ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a da Camp David Anlaşması ile kurulan dengeleri bozmama garantisi verdi. Tabii Mursi’ye haksızlık etmeyelim; koltuğuna oturmaya birkaç adım kala Yüksek Askeri Konsey (YAK) tarafından yetkileri budandı. Firavunlar diyarında asasız bir Musa durumuna düştü. Üstelik İslamcıların hâkim olduğu yeni meclis, askerin güdümündeki Yüksek Mahkeme kararıyla feshedildi. Böylece Mursi en büyük dayanaktan yoksun kaldı. Peki böyle olmadığını farz etsek hem Ortadoğu hem Kuzey Afrika’nın belkemiği sayılan bir ülkeye Mısır’a Cemal Abdunnasır gibi makas değiştirtmek Mursi’nin haddine mi? Mübarek’i deviren süreçte yalpalayan seyir defteri, İhvan iktidarının statükoda makyaj yapmaktan öteye geçemeyeceğini söylüyor. İç ve dış dengeler Mursi’nin hareket alanını daraltıyor. İçerde şeriat ilan edilecek diye ödü patlayan Hıristiyanlar ve liberalleri teskin etmek durumunda. İki yardımcısından birinin Kıpti, ötekinin kadın olacağına dair vaadi bu açıdan önemli. 


Ordu ile restleşme


Asıl önemlisi Mursi’nin askere karşı vereceği sınav. Gerçek bir değişimin olup olamayacağı askeri vesayetin ne kadar geriletileceğine bağlı. Asker kökenli Mübarek, ülkenin bütün kurumlarına nüfuz etmiş olan orduyu perdeliyordu. Devlet başkanına tapma geleneğiyle malum devlet medyasının Mursi’ye selam durmaktan imtina etmesi de asıl patronun ordu olduğunu gösteriyor. Asker seçilmiş meclisi feshetme yoluna giderek bir taşla iki kuş vurmak istedi: Birinci hedef yeni anayasa yazma sürecini tekeline alarak vesayet sistemini kurumsallaştırmak. İkincisi, oyları gerileyen İslamcı cephenin epeyce gözden düşeceği bir ortamda meclis seçimlerini yenilemek. Ordunun siyasi ve hukuki süreçler üzerindeki etkisinin ötesinde ekonomide en büyük patron olması sivil otorite için ciddi açmaz. Ekmek ve süt üretiminden petrole kadar hemen hemen bütün sektörlere el atmış ‘Ordu A.Ş.’ ekonominin en az yüzde 17’sine hükmediyor. İhvan’ın serbest piyasa ve özel mülkiyeti teşvik eden ‘rönesans projesi’ eninde sonunda ‘Ordu AŞ’nin dişlilerine takılacak. Tam da bu cenderede ‘Mursi’nin elinden ne gelir’ derken ordu ile ilk bilek güreşini feshedilen meclisi toplantıya çağırarak yaptı. YAK’ın buna izin vermeyeceği belliydi ama Mursi en azından ‘yetki bende’ demiş oldu. Ama bunu ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns ile görüşmesinden sonra yapması ‘Washington’la danışıklı döğüş’ şüphesi doğurdu. Mursi dış politikadaki en büyük ikilemi İsrail ve ABD ile yaşayacak. ABD için kırmızı çizgi İsrail’in güvenliği.


Camp David dokunulmaz

ABD, İsrail’le barışa karşılık Mısır’a yıllık 1.4 milyar dolarlık askeri yardımı bir süreliğine dondurarak kırmızı çizgisini hatırlattı. Camp David’e dokunmadığı sürece İhvan partner muamelesi görecek. Yeni meclisin ilk iş olarak İsrail’i düşman ilan etmesi de bir şeyi değiştirmiyor. İhvan, Camp David’i çöpe atmayı göze alamaz. Nitekim seçim sürecinde İhvan, Washington’a gönderdiği heyetle endişeleri gidermeye çalıştı. Clinton’ın Kahire’de anlaşmayı referanduma sunmamasını istediği, Mursi’nin de bunu kabul ettiği söyleniyor. Ama bu garanti, Filistin politikasında değişikliğe gidilmeyeceğini de garanti etmiyor. Mısır’da İhvanlı ya da İhvansız her hangi bir sivil iktidarın Gazze’ye ablukanın kaldırılması gibi açılımlardan kaçınma şansı yok. Hatta solcu ya da Nasırcı bir iktidar daha radikal adımlar atabilir.


Katar’ı sev, Suud’la yaşa

Mursi’nin hareket alanının ne kadar dar olduğunu gösteren bir başka gelişme ilk ziyareti Riyad’a yapmış olmasıydı. Ziyareti Mursi’nin İslamcı rejim özlemi olarak yorumlayanlar yanılıyor. Suudiler İhvan’dan hazzetmez. Hatta uluslararası alanda rekabet içinde olduğu Katar’ın İhvan’a desteğinden rahatsızlar. Mursi pragmatist nedenlerle önce Suudi Kralı Abdullah’ın huzuruna çıktı. Suudi Arabistan’da 1.7 milyon Mısırlı çalışıyor. Mursi ekonomi tepetaklak olmuşken Suud Arabistan’daki istihdam kapısının kapanmasını ve Mısır'a yapıtırımları 25 milyar doları bulan Suudi sermayesinin kaçmasını göze alamaz. Kahire’de Suudi elçiliği önünde yapılan bir gösteriye histerik şekilde tepki veren Riyad’ın gönlünü almak için ne tür taklalar atıldığına şahit olduk. Ayrıca medya ve diplomatik gücüyle öne çıkan Katar’ın ekonomik fırsatlar sunma potansiyeli zayıf. Haliyle Mursi, Katar’ı sevse de siyasi izdivacı 4.5 milyar dolar vaat eden Suudi Arabistan’la yapıyor. Şark-ul Evsat’ın ziyaret öncesi İhvan’ın kurucusu Hasan el Benna’nın 1936’da Kral Abdulaziz’in elini öperkenki fotoğrafını basması da Mısır’da Selefileri tutan Suudilere bir peşrevdi sanki. Dahası Arap medyasının iddiasına göre Mursi, Kral’a Arap Baharı’nı Körfez’e ihraç etmeme garantisi verdi. Yani Suriyeli muhaliflere verilen destek Körfez’den esirgenecek. Bu açıdan Mursi, Türkiye’nin izinde. Velhasıl Mursi’nin kendinden korkanları da, kendisine devrimci gözüyle bakanları da yanıltması muhtemel.

Radikal / 17.07.12