Murat Tuncer’in “demokratlığının” sınırı - Beytepe Ekim Gençliği

  • Arşiv
  • |
  • Gençlik Hareketi
  • |
  • Makale
  • |
  • 09 Nisan 2012
  • 11:55

Bu Oyuna Gelmeyeceğiz!

Bir önceki sayımızda Hacettepe Üniversitesi’ne yeni atanan rektör Murat Tuncer ile ilgili tespitler yapmış ve yaratılan özgürlük-demokrasi rüzgârına kapılmamak gerektiğini belirtmiştik. O dönem yazdıklarımız her ne kadar “komplo teorisi” görüntüsü yaratsa da sözlerimizin bilimselliğini ortaya koymuş ve kapitalist sistemin sınırları içinde Murat Tuncer’in yapabileceklerinin sınırlarını çizmiştik. Türkiye’nin en önemli üniversitelerinden biri olan Hacettepe Üniversitesi’nin başına atanan bu ismin iktidar gücü olan dinci-gerici AKP’ye yakınlığı, temsil ettiği anlayışın aymazlığı, pervasızlığı, saldırganlığı vs. üzerine de birkaç kelam etmiştik.

Aradan geçen bir buçuk aylık zamana baktığımızda üniversitemizde yaşanan olayların ve Murat Tuncer’in bu olaylara ilişkin aldığı tutumun daha önce söylediklerimizi kanıtlamaya yettiği daha iyi görülebilir.

Öncelikle bir hatırlatma yapalım. Murat Tuncer göreve gelir gelmez devrimci-demokrat öğrencilerle yaptığı toplantıda “üniversitenin adının kötü olaylarla anılmasını istemediğini”, “her düşüncenin özgürce ifade edilebileceğini”, “isteyen herkesin okulda çalışma yapabilmesi gerektiğini” belirtmişti. O toplantıda bulunan devrimci öğrenciler ise bu özgürlüğün sınırlarının olması gerektiğini, gerici-faşist hiçbir örgütlenmenin okulda çalışma yapmasına izin verilmeyeceğini söylemişlerdi. Bunun üzerine “Ne yani çalışma yapsalar döver misiniz?” sorusunu soran Tuncer’e gericiliğe ve faşizme karşı özgür düşüncenin savunulacağı ifade edilmişti. Bu diyalogların üzerinden fazla zaman geçmeden okulda devrimci-ilerici öğrencilerin astığı afişler yırtılmaya başlandı. Afişleri yırtanlara elbette müdahale edildi. Rektör ve rektör yardımcısıyla yapılan toplantılarda “münferit olaylar” yatıştırılmaya çalışıldı. Devrimci öğrencilerden sakin olmaları ve provokasyona gelmemeleri istendi. Afiş yırtma olayları devam etti. Olaylar bununla sınırlı kalmadı, ilerici öğrencilerin evleri taşlandı. Daha sonra olaya karışan araç emniyetin garajında bulundu! Bu da yetmedi okulda stant açan öğrencilerin önünde bıçak fırlatılarak organize-örgütlü saldırılar tırmandırıldı.

Saldırıların ardından bir araya gelen devrimci, ilerici, demokrat ve yurtsever öğrenciler ise birlikte hareket etme ve Hacettepe Üniversitesi’ni savunma kararı aldılar. Yaşanan olaylar teşhir edildi. Bu durumun üzerinden de çok zaman geçmeden yıllardır gündemde olmayan “Hocalı Katliamı” (Taksim’de yapılan ırkçı eylemin ardından) üniversitelerin gündemine sokuldu. Yaratılmak istenen provokasyon açıkça ortadaydı. Yıllardır Hacettepe Üniversitesi’nde bu olayla ilgili bir anma yapılmazken bu yıl Türkçe ve Maliye Toplulukları tarafından Edebiyat Fakültesi’nde bir “anma etkinliği” düzenlendi. Devrimci ve ilerici öğrenciler ise etkinliğin yapılacağı salona giderek ırkçı-faşist propagandaya izin vermeyeceklerini belirttiler. Hocalı Katliamı’nın Ermenistan devleti tarafından uygulandığını, bunun sorumlusunun Ermeni halkı olmadığını söyleyen devrimci öğrenciler ajitasyon konuşmalarıyla “halkların kardeşliğini” vurguladılar. Etkinliği düzenleyen toplulukların “ırkçı söylemlerde bulunulmayacağını” söylemesi üzerine salona girildi ve etkinliğe doğrudan bir müdahale yapılmadı. Ancak etkinliğin başında gösterilen belgeselde SSCB ve Lenin’in karalanmasına ve anti-komünist propagandaya tahammül edemeyen devrimci öğrenciler tekrar ajitasyon konuşmalarına başladılar. Ve “Türk, Kürt, Ermeni, Azeri… Yaşasın Halkların Kardeşliği!” sloganı ile ikiyüzlü tutumu teşhir ettiler. Bunun üzerine ise saldırı gerçekleşti. Başka üniversitelerden Beytepe’ye taşınan faşistler bir faşist provokasyonu devreye soktular. Onlara da gereken karşılık verildi. Sonrasında ise “rektörün Azeri misafirleri” ellerinde sopalarla kampüsü bastılar. Burada da okullarını savunan öğrenciler Edebiyat Fakültesi’ne kurdukları barikatla saldırıyı geri püskürttüler.

“Her düşüncenin” faaliyet yürütmesinin önünü açmaya çalışan rektör Murat Tuncer ise 150-200 kişilik faşist grubun okulu basması olayını görmezden gelerek şu açıklamayı yaptı:

“Değerli öğrencilerimiz, Hocalı katliamını anmak üzere üniversitemiz Beytepe Yerleşkesi'nde bir araya gelen öğrencilerimiz ve Azeri misafirlerimiz bir başka grup öğrenci tarafından engellenmiş ve tartaklanmıştır. Üniversitemizde demokratik ortamın yaygınlaşmasının amacı sadece sizlere daha yararlı ve mutlu bir üniversite yaşamı sağlamaktır. Bu değişimi istismar ederek üniversitemizin huzurunu kaçırmak isteyen, farklı düşünceleri zor kullanarak engellemeye çalışan, basılan ve dağıtılan bildirileri engelleyen, arkadaşlarını darp etmeyi içine sindirebilen ve bu davranışları ile Hacettepeli olmaya yakıştıramadığımız bu öğrenciler hakkında disiplin soruşturmaları yürütülerek gereği yapılacaktır. Bunu sadece sizlerin güvenliği ve daha demokratik bir üniversitede eğitim görmesi için maalesef yapmak durumundayız. Sizlere sağlamaya çalıştığımız demokratik ortamın sağlanması çalışmalarına, kötü niyetli kişilerin çabalarına rağmen devam edeceğiz.”

“Demokratik ortamı bozmak isteyen kötü niyetli kişiler” hakkında soruşturma açacağını söylüyor Murat Tuncer. Üstelik bundan sonra hiçbir siyasi gerekçeyle soruşturma açılmayacağına söz vermesine rağmen. Üstelik “demokratik olmayan kötü niyetli kişilerle” aynı masaya oturduğunda faşist saldırıların hesabına soracağına söz vermişken… Murat Tuncer’in “Azeri misafirleri” kendi internet sitelerinden Ülkü Ocakları ve Alperen Ocakları’yla ilişkilerini çekinmeden duyurmuşken…

Ancak bizler bu oyuna gelmeyeceğiz

(Ekim Gençliği, sayı:137, Nisan 2012)