Mısır’da gerici iktidar çatışmaları… /KB

  • Arşiv
  • |
  • Makaleler/Yazarlar
  • |
  • Kızıl Bayrak
  • |
  • 21 Nisan 2012
  • 11:40

23-24 Mayıs tarihlerinde yapılacak olan devlet başkanlığı seçimleri yaklaşırken, Mısır’ın egemen sınıfları arasındaki iktidar savaşı kızışıyor; hedef, geniş yetkilerle donatılmış devlet başkanlığı mevzisini ele geçirmek.

Amerikancı diktatör Hüsnü Mübarek’in halk isyanıyla alaşağı edilmesi, o güne kadar egemen klik dışında kalan burjuva akımlara da iktidardan pay alma savaşına katılma olanağı sağladı. Bu ise, bir yılı aşkın süreden beri alttan alta devam eden gerici iktidar çatışmasının, devlet başkanlığı seçimlerinin yaklaşmasıyla daha belirgin bir hal almasına yol açtı. 

Mübarek artıkları-Müslüman Kardeşle ittifakı çatırdıyor

İlk günlerde halk hareketinden uzak duran, ancak eylemler isyana dönüşünce alanlara inen, Mübarek’in gideceği belli olunca ise ‘işkencenin şeyhi’ lakaplı istihbarat şefi Ömer Süleyman’la pazarlığa oturan Müslüman Kardeşler, diktatörün alaşağı edilmesinden sonra işçi ve emekçilerin eylemlerine karşı çıkarak bir an önce gerici iktidarın dümenini ele geçirmeye odaklı bir politika izlediler. Son günlerdeki olaylar, devlet başkanlığı seçimlerinin iktidardan alınacak pay konusunda kritik bir yerde durduğunu gösterdi.

Sömürü, kölelik, zorbalık, işsizlik, gelir dağılımının bozukluğu gibi emekçilerin yaşadığı musibetlerle bir derdi olmayan Müslüman Kardeşler, Mübarek rejimi artıklarıyla elele vererek halk isyanının yarattığı devrimci atmosferin etkisini kırmaya çalışıyor. Grevleri, kitle eylemlerini yasaklayan Yüksek Askeri Konsey’e (YAK) destek veren bu dinci gerici hareket, emekçileri evlerine kapatıp yoluna rahat bir şekilde devam etmek istiyor. Dahası, bu gerici zihniyet, Mübarek’in kovulmasından sonra gerçekleşen kitle direnişlerini “provokasyon” olarak tanımlayarak itibarsızlaştırmaya da çalıştı.

Görünen o ki, bir yıldır devam eden Mübarek artıkları-Müslüman Kardeşler koalisyonu çatırdamaktadır. Zira kendi adayının kazanması için diğer adayları veto ettirerek saf dışı bırakmaya çalışan YAK, aralarında dinci adayların bir kısmının da bulunduğu on kişinin seçimlere katılmasını engellemeye çalışıyor. Bu ise ordu ile Müslüman Kardeşler/Selefiler arasındaki çatışmayı şiddetlendirdi.

Mübarek artıklarıyla Müslüman Kardeşler’in devam eden karşılıklı meydan okumaları, suçlamaları, devlet başkanlığı mevkisini el geçirmeye odaklanan taraflar arasındaki koalisyonun sonunu getirmiş görünüyor.

Gerici güçlerin ikiyüzlülük yarışı

Diktatörün alaşağı edilmesinden sonra emekçilerin Tahrir Meydanı’nda gerçekleştirdikleri direnişleri ‘provokasyon’ olarak niteleyen Müslüman Kardeşler, iktidar çatışmasında Mübarek artıklarıyla karşı karşıya gelince, Tahrir Meydanı’na çıktılar. Ancak bu çıkışın ayaklanan milyonlarca işçi, emekçi ve gencin talepleriyle bir ilgisi yoktur. Amaç, belli bir kitle desteğine dayanarak, devlet başkanlığı mevkisini ele geçirmektir. İşçi ve emekçilerin demokratik hak ve özgürlükler uğruna alanlara çıkmasından rahatsız olan dinci güçler, gerici iktidar çatışmasında alanlara çıkmakta bir sakınca görmüyorlar. Bu gericilerin kullandıkları şiar ise, “devrimi savunmak” oluyor.

Bu arada devlet başkanlığı seçimlerinde aday olacağını açıklayan eski Mısır Dışişleri Bakanı ve Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa’yı destekleyeceği belirtilen generaller de, “devrimin savunucusu” havalarına bürünebiliyorlar. 

Dinci gericiler “devrimi savunmaktan” söz ederken, generaller ise, Müslüman Kardeşleri, “devrime ipotek koymak”la suçladılar. Bir yıldır devrimci dinamikleri bastırmaya çalışan her iki gerici burjuva akım, utanmadan “devrimi savunmak”tan söz ediyor. Oysa her iki taraf da karşı-devrimcidir.

Gerici burjuva odakların “devrimi sahiplenme” söylemini kullanabilmesi, Mübarek’i alaşağı eden halk isyanının halen işçi ve emekçiler tarafından sahiplenildiğini gösteriyor. Durumun farkında olan karşı-devrimci güçler, emekçilerden oy alabilmek için “devrimi sahiplenme” kisvesi altında sahneye çıkıyorlar. 

Emekçilerin kurtuluşu direniş ruhunu diri tutmaktan geçiyor

Devlet başkanlığı seçimlerinin gündeminde, Tahrir Meydanı’nı isyan alanına çeviren işçi, emekçi ve gençlerin talepleri bulunmuyor. Gerici burjuva kliklerin temel dertleri, iktidardan aldıkları payı büyütmektir; haliyle emekçilerin demokratik, sosyal, siyasal talepleri onların umurunda değil.

Devlet başkanlığı seçimlerine etki etme güçleri konusunda kesin şeyler söylemek kolay olmasa da işçilerin, emekçilerin, sol/sosyalist güçlerin sorunlarına çözüm üretebilmelerinin, taleplerini somut kazanıma dönüştürebilmelerinin tek yolu, Tahrir Meydanı’nın direniş ruhuyla mücadeleye devam etmektir. Elbette şu veya bu burjuva akımın yedeğine düşmeden, işçi sınıfı ve emekçilerin bağımsız devrimci bayrağını yükselterek…

Mübarek artıklarının gücünü koruyabilmesi, bunun yanısıra dinci gerici hareketlerin güçlenmesi, işçi sınıfı ve emekçilerin işini zorlaştırıyor. Buna karşın diktatörün alaşağı edilmesiyle yeni boyutlar kazanarak devam eden sınıflar mücadelesinin ileriye taşınabilmesi için, Mübarek artıkları, dinci gericilik ve diğer burjuva akımlarla mücadele etmek zorunludur.

Emekçileri isyana sürükleyen sorunların çoğu, özü itibarıyla yerli yerinde duruyor. Yani isyanın enerjisini biriktiren temel sorunlar ortadan kalkmış değil. Bunlara halk isyanının deneyim, birikim ve kazanımlarını eklemek gerek. Yeni mücadele dönemini sağlam bir hazırlıkla göğüsleyebilmek için geriye bu mücadele dinamikleriyle isyanın birikimini devrimci örgütsel zemine kavuşturmak kalıyor.

(Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak, 20 Nisan 2012, Sayı 16)