MESS Grup Toplu Sözleşme süreci ve görevlerimiz...

  • Arşiv
  • |
  • Sınıf Hareketi
  • |
  • 15 Temmuz 2012
  • 05:57

TİS komitelerinde birleşelim, MESS’i ve Türk Metal’i ezelim!..

Toplu sözleşme süreçleri, işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki amansız mücadele anlarıdır. Çünkü çıkarları birbirine zıt olan taraflar bu süreçlerde, çalışma ve yaşam koşullarını belirlemek üzere karşı karşıya gelir, hesaplaşırlar. Grup toplu sözleşmeleri söz konusu olduğunda ise bu özellikle böyledir. Burada artık tek bir fabrikanın işçisi değil, yüzlerce fabrikanın işçisi taraftır. Böyle olduğu için grup sözleşmeleri aynı zamanda milyonlarca işçinin kaderini belirler. Çünkü burada alınan sonuç, diğer mücadeleler için de örnek olur.

Bu bakımdan MESS grup TİS sürecinin eşi benzeri yoktur. Örneğin ‘77-80 döneminde TİS sürecinin tıkanmasıyla başlayan büyük grev, toplumu sarsan sonuçlar doğurmuştur. 12 Eylül darbesinin en önemli hedeflerinden biri de bu greve son vermektir. Keza ’90’lı yılların başındaki grevler ile ’98 yılındaki büyük ayağa kalkış sınıf mücadelesinin seyri üzerinde belirleyici etkilerde bulunmuştur. Hem metal işçisinin hem de bir bütün olarak işçi sınıfının geleceğini belirlemiştir.

Bunun böyle olmasının nedenlerinden biri metal sektörünün kapitalist ülke ekonomisi içerisindeki stratejik konumu, diğeri ise kitlesel ölçekte işçi çalıştıran fabrikaların yoğunluğudur. İşte bu nedenle hem işçi sınıfı hem de sermaye sınıfının gözü metal grup sözleşmeleri üzerindedir.

Metal işçileri bu TİS döneminde artık yeni bir “tarih yazma” iddiasındadırlar. Başarırlarsa bu işçi sınıfı için yeni bir dönemin başlangıcı olacak, sermayenin tahakkümünün parçalanmasında önemli bir eşik aşılacaktır.

Kazanmak için Türk Metal çetesini aşalım!

Bu tahakkümün en önemli aracı Türk Metal’dir. Onun için Türk Metal çetesini aşıp geçmeden TİS’i kazanmak mümkün değildir.

Bu çete 12 Eylül faşizminin öz çocuğu olarak metal işçilerinin bağrına saplanmış bir hançerdir. 12 Eylül darbesi gerçekleştiğinde metal işçileri MESS grup TİS’lerinde anlaşmazlık nedeniyle grevdeydiler. Darbecilerin ilk işi grevi yasaklamak oldu. Sendikalarının kapısına kilit vuruldu. İleri ve öncü metal işçileri tutuklamalar ve işten atmalarla tasfiye edildi. Arkasından da Türk Metal Sendikası MESS aracılığıyla fabrikalara sokuldu. Bunun için 12 Eylül’den en çok sevinenlerin başında MESS ve Türk Metal geliyordu.

MESS’in gülmekte haklı olduğu zamanla daha iyi anlaşıldı. 12 Eylül’ün ardından başlayan dönemde metal işçileri her TİS sürecinde ihanete uğradı. Ama bazen de bu ihanet çetesini önünden katıp götürmesini de bildi. ‘90’lı yılların başında greve çıkılarak bazı haklarını söke söke alması buna örnektir.

‘98’deki ihanet öfkeyi taşırdı. Metal işçileri bendini yıkan bir sel gibi eyleme geçip Türk Metal’den istifa ettiler. Ancak yine de bu ihanet şebekesinden kurtulamadılar. Çünkü metal işçileri devrimci bir önderliğe sahip olmadığından ihanet çetesi kısa sürede kontrolü yeniden sağlayabildi, ömrünü bir süre daha uzatabildi. Metal işçileri bedel ödemeye devam ettiler.

MESS ve onun uşakları için deniz bitmiş, yolun sonuna gelinmiştir. Geçtiğimiz dönem metal işçileri “artık yeter” diyerek bu kölelik çarkında ilk ciddi gediği açmıştı. Böylelikle de metal işçilerinin grev silahını da kullanarak sonuç alınabileceğine olan inancı güçlenmiş, özgüveni artmış, beklentileri yükselmiştir.

Bosch işçilerinin çıkışı bu yoldan gerçekleşti. Sonu kaçınılmaz biçimde satış olan bu TİS sürecine daha baştan müdahale ederek Birleşik Metal’in yolunu tuttular. Böylelikle de MESS-Türk Metal cephesine sert bir tokat vurdular. MESS-Türk Metal cephesi sonrasında yaptığı hamlelerle bu çıkışı bastırmaya çalışsa da amacına ulaşamadı.

Bunun için metal işçileri bu TİS sürecinde kazanmaya her zamankinden daha yakın. Fakat bu metal işçisinin işini kolaylaştırmıyor, aksine zorlaştırıyor. Çünkü işin ucunda MESS ve Türk Metal’in saltanatı vardır. Bu asalaklar bu sürecin sonunda saltanatları çökmesin diye tüm maharetlerini sergileyecek, tüm silahlarını kullanacaklardır.

MESS-Türk Metal cephesi hazırlanıyor!

MESS ve Türk Metal cephesi de bu bilinçle hazırlanıyor. Önceki dönemden aldığı dersle saflarına çeki düzen vermeye çalışıyor. Yalpalayanlar ikaz ediliyor, üyelikten ihraçla tehdit ediliyor. Bununla birlikte ise üyelerinin sürecin siyasal anlamı ve önemi ­­konusunda bilinçlendirilmesinden, tek tek fabrikalarda sınıf bölüklerinin mücadele gücünü yaralayacak kirli oyunlara kadar çeşitli hazırlıklar yaptıklarına eminiz. Bu ve benzeri yöntemlerle öncelikle metal işçilerinin saflarını dağıtmak, mücadele gücünü zayıflatmak, grevden uzak tutmak ya da grev iradesini olabildiğince zayıflatmak isteyeceklerdir.

Bununla birlikte ise Türk Metal’in örgütlü olduğu fabrikalardaki işçilerin satışa yönelik tepkilerini yumuşatmaya, satış anında olası herhangi bir öfke patlamasını engellemeye çalışacaklardır. Bunun için de yine bugünden başlayarak her türlü kirli ve karanlık yönteme başvuracaklarına kuşkumuz yoktur.

Sürecin başlamasıyla kriz tehditiyle işçileri terbiye etme girişimleri yine ayyuka çıkacaktır. Bazı göstermelik ödünler verebilir, ya da ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışabilirler. Ancak metal işçileri cephesinden güçlü bir basınç olmaksızın ücret ve sosyal haklarda ödün vermeleri zordur. Sonuçta ­MESS ve Türk Metal cephesinden 30 yıllık TİS düzenini korumak ve metal işçisine boyun eğdirmek için tüm güç ve olanaklar seferber edilecek, bu uğurda tam kapasite çalışılacaktır.

Hükümet de onların yanında!

THY’deki grev yasağı metal işçileri için uyarıcı olmalıdır. THY işçileri önceki yıllarda grev silahını kullanarak haklarını söke söke almışlardı, bu sözleşme döneminde de yine aynı yola başvurmaya hazırlanıyorlardı. Ancak bu dönem hükümet doğrudan işin içerisine girerek havayolu işçilerinin grev silahını gaspetti. Bu faşizan uygulamaya karşı iş bırakan işçiler bu kez de işten atıldılar. Böylelikle grev hakkını gaspedenlerler üstüne de lokavt silahıyla işçileri vurdular.

İşte THY deneyimi de gösteriyor ki, MESS’in ve Türk Metal’in en büyük güvencesi AKP hükümeti olacaktır. Metal işçileri haklarını söke söke almak için grev silahını kullanmak istediğinde THY’deki gibi “milli güvenlik”, “ülke ekonomisi” gibi bahanelerle grev hakkına gaspa yelteneceklerdir. Geçmişte metal işçileri ’90 yılında benzer bir gaspı yaşamışlardı zaten. Körfez savaşını bahane eden hükümet metal grevini yasaklamıştı. Bu kez grev hakkımıza dokunulmasına izin vermemeliyiz!

Öyleyse yapmamız gereken MESS-Türk Metal-AKP hükümeti cephesinden gelecek her türlü saldırıya ve manevralara karşı gözlerimizi dört açmak, bugünden olası saldırılara karşı tepkimizi yükseltmek, her aşamada tüm olasılıklara karşı hazır olmaktır. Her durumda inisiyatifi elde tutacak, politik-moral üstünlüğü koruyacak güçlü yanıtlar üretebilmektir.

Kazanan biz olacacağız!

Metal işçilerini hem kendi gelecekleri hem de sınıfın geleceği için büyük bir sınav bekliyor. Bu büyük sınavdan alnımızın akıyla çıkmalıyız, çıkacağımıza da inanıyoruz.

Tarih metal işçilerini bir kez daha sınıf mücadelesinde önden gitmeye, yol açmaya çağırıyor. Bu amaçla alandaki güç, imkan ve araçlarımızı gözden geçirmeli, çalışma ve mücadele kapasitemizi yükseltmeliyiz.

Bunun için ise taleplerimizi net biçimde belirlemeli ve bu talepleri elde etmek uğruna dişe diş bir mücadele vermeliyiz. Böyle bir mücadelenin gücünün ve soluğunun taban örgütlenmelerinin düzeyine sıkı sıkıya bağlı olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Öyle ki, mücadelenin kaderi, kaç fabrikada tabandan komitelerin, kaç havzada ortak platformların oluşturulduğuna bağlıdır. Metal işçileri örgütlenmelerde birliğini sıkı sıkı örerek sürecin basit bir seyircisi olmaktan çıkıp tarafı haline gelebilir. Son olarak belirtelim ki kazanmak için grev silahını etkin biçimde kullanmalıyız. Geçtiğimiz dönem bazı kısmi kazanımlar için bu silahı elimize almamız yetmişti. Bu kez ciddi bir grevle haklarımızı MESS’ten söke söke alabiliriz. MESS’i, hem de uşak takımını yere çalarak geleceğini kazanabilir.

İşte bu kritik görevleri omuzlaması gerekenler öncü-devrimci metal işçileridir. Görev sadece MESS kapsamındaki fabrikalarda çalışan işçilerin değil, tüm metal işçilerinin omuzlarındadır. Bu dava işçi sınıfının davasıdır. Bunun için bu yolda bu davayı tüm sınıf kardeşlerimize anlatmalı, onların aktif destek ve dayanışmasını almalı, omuz omuza yürümeliyiz.

Metal İşçileri Birliği ise bu bilinçle üzerine düşeni yapacaktır. Tüm metal işçisi kardeşlerimizi de bu zorlu ancak onurlu yolda birlikte, omuz omuza mücadele vermeye çağırıyoruz.

Yaşasın Metal İşçileri Birliği!

Yaşasın örgütlü mücadelemiz!

Kahrolsun MESS ve uşakları!

Nasıl örgütlenmeliyiz?

Toplu sözleşme sürecinin örgütlenmesinde temel anlayışımız “söz-yetki-karar işçilere!” ilkesinde ifade bulmaktadır. Bu ilke işçilerin seyirci olmaktan çıkıp başından sonuna, her aşamada taraf olmaları anlamına gelir.

Bu ilke uygulanırken şunlara dikkat edilmelidir:

Sürecin asıl öznesi işçiler olacaksa, sendika yönetimlerinin yetkileri işçilerin aldıkları kararları yürütmek ve koordine etmekle sınırlanmalıdır. Sendika yönetimleri, bu hakkın işçiler tarafından kullanılması için önlemler almalı, ön açıcı olmalı ve gerekli her türlü kolaylığı sağlamalıdırlar.

Söz-yetki-karar hakkını kullanmanın aracı taban örgütlenmeleridir. Toplu sözleşmeler sözkonusu olduğunda işçi sınıfının deneyimleriyle ortaya çıkardığı örgütlenme biçimi TİS komiteleridir. Tek tek fabrikalarda, havzalarda, bölge ve kentlerde ve en sonunda da ülke çapında fabrika temsilcilerinden oluşacak TİS komiteleri yoluyla, işçiler taslakların hazırlanmasından mücadelenin omuzlanmasına ve TİS’in bağıtlanmasına kadar tüm sürecin seyrini belirleme imkanı bulurlar.

Bu da demektir ki; TİS komiteleri kazanmanın anahtarıdır.

TİS komitelerini nasıl örgütlemeliyiz?

TİS komitelerinin oluşturulmasında, işleyişinde ve sendika yönetimleriyle ilişkilerinde şu temel ilkeler göz önünde tutulmalıdır:

1. TİS komitelerinin, fabrikalarda her üretim biriminde ayrı ayrı oluşturularak tek bir fabrika komitesinde merkezileştirilmesi en ideal biçimdir.

2. TİS komitelerinin işleyişi ve bileşimi demokratik olmalıdır. Bu demektir ki, komitelerde yer alacak, özellikle de temsil konumunda olacak işçiler, doğrudan seçim yoluyla işçiler tarafından belirlenmelidir. Ayrıca komitelerin bileşiminde kadrolu-taşeron gibi ayrımlar yapılmamalı, fabrika ve işyerindeki tüm işçiler komitelerde temsil edilmelidir.

3. TİS komiteleri, fabrikalarda derinleştirilirken havza-bölge-il ve ülke çapında merkezileştirilmelidir. Ancak böylelikle metal işçilerinin tabandan birliği sağlanabilir ve sürecin tüm aşama ve kademelerinde söz-yetki ve karar hakkı tam olarak kullanılabilir.

4. Havza-bölge-il ve ülke çapında oluşturulacak ortak mücadele zeminlerinde sendika ayrımı yapmamalı, kapsam dahilinde olsun olmasın tüm metal işçilerinin yan yana getirilmesi hedeflenmelidir. Böylelikle süreç metal işçilerinin topyekün mücadelesine dönüştürülmüş olacaktır.

5. TİS komiteleri ve diğer mücadele platformları, sendika yönetimlerinden bağımsız olmalıdır. Bu temelde, sendika yönetimleri, tüm sendikal imkanları taban örgütlenmelerinin hizmetine sunmalı, onların çalışmasını kolaylaştırmalı, aldıkları kararlara uymalıdır.

Başarılı bir örgütlenme için olmazsa olmazlar!

1. TİS taslaklarının hazırlanmasında ve görüşmelerin takibinde tüm işçilerin sürece katılımını örgütlemeyi hedefleyen adımlar atılmalıdır. Toplu sözleşme taslağı fabrikalardan başlayarak yaratılacak tartışma ve karar zeminlerinde ortaya çıkarılmalıdır. Oluşturulacak komiteler aracılığıyla atılan her adımda söz ve karar hakkının taban tarafından en etkili şekilde kullanılması hedeflenmelidir. TİS komitelerinin kararı ve onayı olmadan tek bir TİS maddesi dahi kabul edilmemelidir.

2. Görüşmelere komitelerden işçi temsilcileri katılmalı, ayrıca görüşmeler işçilerin katılımına açık olmalıdır. Özellikle bunun olmadığı durumda görüşmelerin bilgisinin “tam açıklık” ilkesi doğrultusunda işçilere verilmesi talep edilmelidir. Açıklığın olmadığı durumda sonucun ihanet olacağı fabrikalarda yoğun biçimde anlatılmalıdır. Görüşmeler konusunda işçiler bilgilendirilmeli, uyarılmalı, harekete geçmeye çağırılmalı, olduğunca harekete geçilmelidir. Sendika yönetimeleri ve esas olarak da TİS komiteleri bu görevi üstlenmelidir. Eğer sendika yönetimleri bunu yapmıyor, henüz bir TİS komitesi de yoksa, bu görev bizzat öncü işçiler tarafından üstlenilmelidir.

3. Sendikal bürokrasinin süreci metal işçilerinin katılımına açmayacağı, açmak bir yana elindeki tüm güç ve imkânları, işçilerin tabandan örgütlenmesine ve taban örgütlenmeleri yoluyla söz-yetki ve karar hakkını kullanmasına engel olmak için kullanacağı kesindir. Bunun için metal işçileri sendikal bürokrasiye rağmen tabandan örgütlenmeyi başarmak, böylelikle de ihanetin önüne almak durumundadır.

Bu, söz-yetki ve karar hakkını koparıp almak, fiili-militan mücadelelerle sendikal ihanetin kapattığı kapıları açmak, sakladığı bilgilere ulaşmak ve gerektiğinde hesap sormak anlamına gelmektedir. Görev bir kez daha öncü işçilerin omuzlarındadır.

**

TİS sürecinin örgütlenmesinde metal işçilerini sürece aktif olarak katmak, süreci kapalı masa başı görüşmelerden çıkarmak ve grev düşüncesini, isteğini ve kararlılığını oluşturmak gözetilmesi gereken temel kaygı olmalıdır.

Bunun için derhal TİS komitelerini ve ortak mücadele platformlarını oluşturmak için harekete geçmeliyiz.

Öncü ve devrimci metal işçileri hem mücadeleye önderlik edecek bir bakış ve sorumlulukla davranmalıdır.

Taleplerimiz ne olmalı?


Süreçte taleplerimizi içeren sözleşme taslakları özel bir önem taşıyor. Zira tüm bir dönem boyunca sermayeye karşı yürütülecek mücadelenin kapsamını ve düzeyini taleplerimizin niteliği belirleyecektir. Şöyle ki hak taleplerimizi karşılamayan bir taslak için hiçbir işçi arkadaşımız bedel ödemeyi göze almayacaktır. Oysa beklentilerimize uygun bir taslak uğruna bedel ödenecek, dişe diş bir mücadeleden kaçınılmayacaktır. Bunun için toplu sözleşme masasına işçiler adına konulacak taslağın içeriği, sendika yöneticilerinin süreç boyunca alacakları tutumun da önden habercisidir.

Bu nedenle sendikal anlayışlar arasındaki farklılıklar da daha taleplerin belirlenmesi sürecinde ortaya çıkmaktadır. Türk Metal yönetiminin ilkesi, “üreteceğiz, kazandıracağız, kazanacağız” biçimindeki formüle edilen işbirlikçilik çizgisidir. Bu haklı ve meşru olanı değil MESS’in verebileceklerini baz almak demektir. Bu nedenle ücret ve sosyal hak talepleri olabildiğince asgari bir sınırda tutarken, anlaşmazlık doğuracak uçurumlar oluşturmamaya dikkat etmektedir. Birleşik Metal yönetimi ise özellikle son dönem sözleşme süreçlerinde bundan farklı olarak insanca çalışma ve yaşam kriterlerini baz aldığı iddiasındadır. Onun cephesinden sorun söylediklerinde değil, söylediklerine uygun bir pratiği gerçekleştirmekte yaşanmaktadır.

Metal işçileri Türk Metal’in taslaklarını yırtıp atmalı, Birleşik Metal’in de toplu sözleşme taslaklarını insanca yaşamın gerektirdiği kriterlere uygun olarak değiştirmelidir. Ortaya işçilerin taleplerini karşılayan bir sözleşme taslağıysa da sonuna kadar arkasında durmalıdır.

Bir kez daha altını çizelim:

Taleplerimizi belirlerken temel ölçümüz, taleplerimizin patronlar tarafından karşılanıp karşılanamayacağı değil, meşru hak ve çıkarlarımızdır. İnsanca çalışma ve yaşam koşullarına kavuşmak, gaspedilen haklarımızı yeniden kazanmak için ve nihayet sermayenin işçi sınıfına dönük saldırıları karşısında güçlü bir barikat kurabilmek için nelere ihtiyacımız varsa onları isteyeceğiz. Taleplerimizin genel çerçevesi budur.

Sözleşme taslaklarını oluştururken söz-yetki ve karar hakkı işçilerin olmalı!

Diğer taraftan sadece taleplerin kendisi değil, oluşturulma süreci de sürecin tüm bir seyrini belirlemektedir. Sendika bürokratları ve ihanet çeteleri, taslakların hazırlanması sürecine işçileri olabildiğince uzak tutmaya çalışıyorlar. İşçinin fikrini sormak adı altında yapılan çalışmalarda ise en azla yetinmelerini öğütmekte ve öğütlerine aldıran olmayınca da dayatmaktadırlar.

Eğer bu taleplerin olduğu sözleşme taslakları metal işçilerinin tabandan katıldığı canlı tartışma süreçlerinin ürünü olarak hazırlanır ve örgütlü bir taban iradesine dayandırılırsa, mücadelenin seyrini belirleyecek ilk koşullar da oluşturulmuş olacaktır. Çünkü metal işçisi ne istediğini bilecek ve isteklerini yerine getirmek üzere mücadeleye daha büyük bir şevk ve kararlılıkla katılacaktır. Bu nedenle, TİS taslaklarının hazırlanması amacıyla yapılacak çalışmalar hayati bir önem taşımaktadır. Bu çalışmalar ise bilgilendirme çalışmalarından işçilerin yan yana gelerek taleplerini belirleyecekleri platformların oluşturulmasına kadar bir dizi yol ve yöntemi içermektedir.

Bunun için talepleri belirlemek üzere, işçilerin katıldığı ve söz-yetki ve karar hakkının tümüyle işçilere bırakıldığı tartışma ve karar organları oluşturulmalıdır.

Ayrıca belirtmek gerekir ki, TİS taslakları işçilerin rahatlıkla anlaması güç olan kanun kitapları biçiminde değil, özlü talepler biçiminde formüle edilmelidir.

İşte temel taleplerimiz!

Tüm bunlardan sonra, metal işçilerinin karşı karşıya olduğu saldırılar ve bugünkü sınıf mücadelesinin seyri gözetildiğinde, sözleşme döneminde metal işçilerinin başlıca taleplerinin şunlar olduğu görülmektedir:

1. Ücret ve hak kayıpları karşılanmalı, insanca yaşamaya yeten bir ücret düzeyi sağlanmalıdır!

Son 10 yıldan bu yana ücretler ve sosyal haklar adeta erimiştir, neredeyse yarı yarıya azalmıştır. Sektörde yeni istihdam edilen işçi sayısı belirgin biçimde artarken, işçiler geçmişe göre artık daha düşük ücretlerle ama daha uzun ve daha yoğun çalıştırılmaktadır. Metal işçilerinin geçmiş sözleşme dönemlerindeki kayıpları son dönemde katlanarak artmıştır. Öyle ki bugün ortalama ücretler asgari ücrete oldukça yaklaşmıştır. Kar rekorlarının kırıldığı bir sektörde ücretlerdeki erime ve artan çalışma yükü bu karın kaynağıdır. Bunun için MESS asalakları işçilere hak ettikleri ücretleri vermemek için çırpınmaktadır.

Bu nedenle toplu sözleşme sürecinde taleplerimizin başında sefalet ücretlerinin son bulması talebi gelmektedir. Ücret talebimiz, geçmiş kayıplarımızı dahi dikkate almayan yüzdelik zamlar değil, insanca yaşamaya yeterli ücret düzeyidir. İnsanca yaşamaya yeterli ücret, sendikalar tarafından açıklanan dört kişilik bir ailenin insanca yaşamasına yeterli ücret düzeyidir. Bu, taban ücret düzeyi olmalı, işin yoğunluğuna ve niteliğine göre arttırılmalıdır.

Birçok fabrikada geçmiş dönemlerde maaşlara giydirme adı altında fiilen ortadan kaldırılan ikramiye ve diğer sosyal yardımlar ihtiyacı karşılayacak düzeyde yeniden belirlenmeli ve ücretten ayrı olarak verilmelidir.

2. Eski ve yeni işçiler arasındaki ücret makası kapatılmalıdır!

Son yıllarda yapılan sözleşmeler yoluyla eski ve yeni işçiler arasındaki ücret makası açılmıştır. Sermayenin ucuz işçilik politikasının ürünü olan bu uygulamayla eski işçilerin oranı düşürülürken asgari ücrete yakın bir ücretle yeni işçi alımının önü açılmıştır. Her ne kadar eski işçilerin hem sayı, hem de reel ücretlerindeki düşmeyle ücret makası daralmış olsa dahi, sorun devam etmektedir. Aynı işi yapan işçiler arasındaki büyük farklar giderilmeli ve tüm ücretler insanca yaşamaya yeterli ücret düzeyi baz alınarak yükseltilmelidir.

3. “İşten atmalar yasaklansın! Tüm çalışanlara iş güvencesi!”

Önceki yıllarda olduğu gibi gerek dönem sözleşmesinin ardından ve gerekse de kriz bahanesiyle metal patronlarının yaptıkları kitlesel işçi kıyımlarının önüne geçilmelidir. Bunun için “işten çıkarmaların yasaklanması ve işgüvencesi sağlanması” olmazsa olmaz taleplerimizden biridir. Çünkü işgüvencesinin olmadığı koşullarda, diğer kazanımların da bir anlamı kalmamaktadır.

4. Esnek çalışma uygulamalarına son verilmelidir!

Sermaye sınıfı, sömürü düzeyini arttırmak ve işçilerin örgütlülüklerini dağıtmak için son 30 yıldan bu yana değişik çalışma yöntemlerini ve üretim tekniklerini devreye sokmaktadır. “Yalın üretim”, “bütünsel kalite yönetimi”, “kalite çemberleri”, “sıfır stok”, “takım çalışması”, “işçilerin yönetime katılması” vb. kavramlar ile ambalajlanan “esnek üretim” bugün telafi çalışma, denkleştirme, kısa çalışma vb. uygulamalarla örgütlü örgütsüz bütün fabrikalarda uygulanmaktadır. Ayrıca sermaye uşağı AKP hükümeti tarafından “işsizliğe çözüm bulmak” iddiasıyla gündeme getirilen ve önümüzdeki süreçte mecliste onaylanacak olan “Ulusal İstihdam Paketi” ile üretim alabildiğine esnekleştirilirken sömürü daha da hoyratlaşacaktır.

Önceki TİS süreçlerinde tabanın tepkisinden çekinen sendikalar kâğıt üzerinde esneklik uygulamalarını kabul etmemişlerdi. Fakat uygulama bunun tam tersi olmuştur. Sendikal ihanet çetelerinin onayı ve desteği sayesinde patronlar esneklik uygulamalarının hayata geçirilmesi konusunda hiçbir sınır tanımamıştır. Bugün belli başlı bütün metal fabrikalarında Türk Metal çetesinin bilgisi ve onayı dahilinde “telafi çalışma” uygulaması hayata geçirilmiştir. Sadece Türk Metal’in değil Birleşik Metal’in örgütlü olduğu fabrikalarda da bazı esnek çalışma yöntemleri uygulanmaktadır.

“Esnek üretim”, sermaye için ucuz ve örgütsüz işgücü cenneti yaratmaktadır.“Esnek üretim”, sermayenin azami sömürüsü için dayatılan engelsiz ve kuralsız çalışma yaşamıdır. İşçi sınıfının büyük bedeller ödeyerek kazandığı hakların ortadan kaldıran esnek üretim saldırısına izin verilmemelidir. Bunun için uygulanmakta olan tüm esnek çalışma uygulamalarına son verilmeli, sözleşmede bu kesin bir hükme bağlanmalıdır.

5. Taşeronlaştırma yasaklanmalı, taşeron işçiler kadroya alınmalıdır!

Esnek çalışmanın bir biçimi olan taşeronlaştırma oldukça yaygındır. Önceleri yemekhane ve temizlik bölümlerinde başlayan bu uygulama artık üretimin her aşamasında karşımıza çıkmaktadır. Başta temel fabrikalar olmak üzere hemen bütün işyerlerinde taşeronlaştırma uygulaması mevcuttur. Bunun sonucu olarak fabrikalardaki en büyük sorun kadrolu-taşeron işçi ayrımıdır. Taşeronlaştırma işçileri bölmenin ve daha düşük ücretle daha yoğun sömürmenin en etkili silahına dönüşmüştür. Taşeronlaştırmayla sendikalı işçi sayısı sürekli azaltılarak sendikalar yavaş yavaş tasfiye edilmektedir. Kadrolu işçiler, işten atılma korkusuyla her türlü dayatmaya boyun eğmektedir.

İşte bunun için taşeronlaştırma uygulamasına son verilmeli, halen çalışmakta olan taşeron işçilerin kadroya alınması sağlanmalıdır.

6. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmalıdır!

Bugün kapitalizmin kar hırsına dayalı kuralsız çalışma, özelleştirme ve taşeronlaştırma politikaları işçilerin yaşamını tehdit etmektedir. Demir-çelik fabrikaları demir-çelik değil insan eritmektedir. Madenler ölüm ocağı, inşaatlar göçük yuvası durumundadır. Atölyelerde çocuk işçilerin kanı emilmektedir. Küçük sanayi sitelerinde çalışanlar sigorta, vizite, hastane nedir bilmiyor.

İş cinayetlerinin ve işçi sağlığını tehdit eden çalışma koşullarının önüne geçmek için her işyerinde gerekli düzenleme ve önlemler hayata geçirilmelidir. Bu, TİS kapsamında temel taleplerimizden biri olmalıdır. Alınacak önlemler işyeri temsilciler kurulu ve sendikalar tarafından sürekli denetlenmelidir. İşçi temsilcilerinin yönetiminde, teknik ve sağlık uzmanlarından oluşan iş müfettişliği kurumu oluşturulmalıdır.

***

Taleplerimizi bir kez de maddeler halinde sıralayalım:

1. Ücret ve hak kayıpları karşılansın, insanca yaşamaya yeten bir ücret düzeyi sağlansın!

2. Eski ve yeni işçiler arasındaki ücret makası kapatılmalıdır!

3. “İşten atmalar yasaklansın! Tüm çalışanlara iş güvencesi!”

4. Tüm biçimleriyle esnek çalışma uygulamalarına son verilsin!

5. Taşeronlaştırma uygulamasına son verilsin! Taşeron işçiler kadroya alınsın!

6. İşçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınsın!

En hayati olanlarını bu biçimde sıraladığımız bu talepleri sahiplenmek, arkasında durmak, sendika yöneticilerine kabul ettirmek ve MESS’ten koparıp almak üzere tüm metal işçisi arkadaşlarımızı mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz.

Metal İşçileri Birliği