Liseli gençlik hareketi üzerine...

  • Arşiv
  • |
  • Gençlik Hareketi
  • |
  • Liseli Gençlik
  • |
  • 21 Eylül 2012
  • 10:38

Liseli gençlik hareketi bir dönemi daha geride bırakmış bulunuyor. Okulların kapanması ve LYS “maratonunun” sona ermesinin ardından hareket yaz dönemi nedeniyle durağan bir sürece girmiş oldu. Bu durağanlık elbette hareketin genel tablosu ile ilgilidir. Yeni döneme hazırlık yapabilmenin ilk koşulu geride kalan süreci değerlendirmek, hareketin tablosunu ortaya koymak, ihtiyaçlarını tespit etmek ve müdahalenin yol ve yöntemlerini belirlemek olmaktadır.

Saldırılar yoğunlaşıyor

Sermayenin saldırılarının özel hedeflerinden biri olan liseler ve liseliler geride kalan dönemde de bu “özelliğini” korumaya devam etti. Bu açıdan en yakıcı saldırı da liselerin özelleştirilmesi ve bunun dolaysız bir sonucu olarak eğitimin tümden paralı hale getirilmesidir.

YGS-LYS sistemini değiştireceğini açıklayan dinci-gerici parti AKP, bu değişim sonucunda dershanelere de ihtiyaç kalmadığını ve kapatılacaklarını belirtmişti. Ancak onların “kapatmak” olarak ifade ettikleri şey gerçekte dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi olmaktadır. Bunu özel okulların bizzat devlet eliyle teşvik edilmesi izlemektedir. Bu girişimler bile eğitimin karşı karşıya bulunduğu özelleştirme ve paralılaştırma saldırılarının kapsamını ve ciddiyetini ortaya koymaktadır.

Öte yandan, meslek liseleri üzerinden liseli gençliği sermayeye ucuz işgücü olarak sunan devlet bu saldırısını daha da derinleştirmeye çalışmaktadır. Tüm bunlara da, dinci partinin eğitimin gericileştirilmesine yönelik hayata geçirdiği saldırılar eşlik etmektedir.

Bu saydıklarımız önümüzdeki dönemde de liseli gençliğin karşısına çıkarılacak temel saldırılardır. Hem de daha kapsamlı bir biçimde...

Liseli gençlik hareketi saldırıları püskürtmekten uzak

Sermayenin dinci-gerici parti AKP eliyle yürüttüğü saldırıların böylesine kapsamlı boyutlar almasına karşın liseli gençlik hareketi bugün için saldırıları göğüsleyecek ve püskürtebilecek bir tabloya sahip değildir..

Bir süredir kendisini gündemleştiremeyen, taleplerini kamuoyunun gündemine taşıyamayan liseli gençlik hareketi 2011 YGS’de ortaya çıkan şifre skandalının ardından önemli bir ivme kazanmış, son zamanların en kitlesel liseli eylemlerini sahnelemişti. Elemeci sınav sisteminin çarkları arasında ezilen ve yine bu sınav sistemi ile geleceksizliğe itilen liseliler şifre skandalının patlak vermesi ile birlikte sokaklara dökülmüştü. Üstelik bu eylemler daha çok sosyal medya üzerinden örgütlenen, bir anlamda kendiliğinden olan eylemlerdi.

Ne yazık ki bu süreç sürdürülemedi. Şifre skandalı liseli gençliğin diline pelesenk olsa da eylemli süreç sürdürülemedi ve bir süre sonra tepkiler söz düzeyinde kaldı.

Geride kalan son dönem bu sürecin büyük oranda bir devamı oldu. Tek tek liselerde yaşanan eylemler saklı tutulursa, bu dönem için liseli gençlik cephesinden anlamlı bir hareket tanımlamak mümkün olmamaktadır.

Dönem sonunda İstanbul’da yapılan sınav mitingi, liseli gençlik hareketinin yaşadığı bu sorunların somut göstergesi oldu. Kayda değer bir ön çalışması yapılmayan mitingin yalnızca kitleselliği değil, genel havasındaki coşkusuzluğu ve zayıf politik içeriği ile de hareketin tablosuna ayna tuttu.

Yine de belli liselerde yaşanan anlamlı örnekler mevcut. Behçet Kemal Çağlar Lisesi ve başka bazı liselerde kantin boykotları yapıldı ya da siyasal süreçlere dair anlamlı tepkiler verilmiş oldu. Bu gibi örnekler, bugünkü tüm durgunluğuna rağmen liseli gençlik hareketinin geleceği açısından umut vermektedir.

Liseli genç komünistler: Bir adım ileri!

Liseli genç komünistler ise liseli gençliğin devrimci mücadelesini büyütmek için çalışmaya devam ediyorlar. Liselerde ve dershanelerde liseli gençliği “Denizler’in yolunda düzene başkaldırmaya” çağıran liseli genç komünistler, yeni dönemde bu çağrıyı büyütecek, lise sıralarında parti ve devrim davasının bayrağını yükselteceklerdir.

Bu kuru bir iddia değildir ve ancak yoğun bir çalışmanın ürünü olabilir. Bu nedenle, liseli genç komünistlerin geçmiş dönem çalışmasını değerlendirmeye, eksiklerini ortaya koymaya ve yeni bir çalışma düzeyi yakalanmasına olanak sağlayacak tespitlerde bulunmaya ihtiyacı olmaktadır. Elbette ki bunu her yerel kendi çalışmasının somutluğu üzerinden yapmalıdır.

Toplamında ise liseli genç komünistlerin çalışmayı büyütebilmesinin yakıcı bir ihtiyaç olduğu ortadadır. Liseli genç komünistler yeni dönemde çalışma kapasitesini ve temposunu arttıracak, devrim ve sosyalizmin sesini liseli gençliğe taşıyacaklardır. Böylesi bir çalışma, her bir liseli genç komünistin omuzlarındaki yükü bir kat daha arttırmaktadır elbette. Ancak liseli genç komünistler bu yükü layığıyla taşıyacak güce ve kararlılığa sahiptirler. Geriye kalan, liseli genç komünistlerin kavgada bir adım daha öne çıkmasıdır.

(Liselilerin Sesi, sayı 45, Eylül 2012)