Kavganın baharında gençliği devrime kazanalım!

  • Arşiv
  • |
  • Gençlik Hareketi
  • |
  • Makale
  • |
  • 09 Nisan 2012
  • 13:02

Kavga seslerinin yükseleceği bahar günleri yaklaşıyor. Bugüne kadar olduğu gibi, bu bahar dönemi de kitlelere devrim bayrağını yükseltme çağrısı yapacak.

Bu iddia devrimci bir iyimserliğin ürünü değil elbette. Bahar günlerini kavganın ajitatörü yapan şey, tarihsel süreci içinde işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen halkların, emekçi kadınların ve devrimci gençliğin ödediği bedellerle sembolleşen tarihlerin birliğidir. Emekçi kadınların daha gür bir sesle haykırdığı 8 Mart'la başlayan süreç, katliamların ve direnişlerin tanığı günlerle devam etmekte; başta Kürt halkı olmak üzere, ezilen halkların özgürlük ateşleri yakılan Newroz alanlarından işçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele gününe uzanan mücadele çığlığının taşıyıcısı olan bahar günleri, devrim bayrağının daha yükseklere taşınacağı bir ruh ve coşku yaratmaktadır.

Mücadele tüm dünyada yükseliyor

Bahar sürecine girdiğimiz şu günler, dünyanın hemen tüm bölgelerinde işçi sınıfı ve emekçiler ile gençlik kitlelerinin sokaklara akmasına tanıklık ediyor. Dünyanın kaynayan kazanı Ortadoğu ve özellikle de Mısır, yeni ayaklanmalara gebe olduğunun işaretlerini veriyor. Bir dizi Avrupa ülkesinde emekçiler, hakları ve gelecekleri için meydanlara çıkıyor. Afrika ve Amerika kıtalarındaki ülkelerin emekçileri de grev ve direnişlerle diğer ülkelerdeki sınıf kardeşlerinin seslerine ses katıyor.

Geniş gençlik kitleleri de tarihin akışındaki yerini alıyor. Gençlik, gerek Ortadoğu'da gerek diğer kıta veya ülkelerde kurulan mücadele barikatlarının başında bekliyor. Geleceğini gaspeden kapitalist asalaklardan hesap sormanın hazırlıklarını yapıyor.

Öte yandan, dünya yeni bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemine giriyor. Başını ABD'nin çektiği emperyalist haydutlar, kendilerine yeni sömürü alanları açabilmenin stratejilerini çiziyorlar. Avrupa ülkelerinde İMF patentli kemer sıkma politikaları ile emekçileri sefalete mahkum ederken Ortadoğu halklarını ise emperyalist savaşın ve saldırganlığın hedefi haline getiriyorlar.

Fakat tüm savaş ve saldırganlık planlarına rağmen kapitalizmin çürümüşlüğünü ve yıkılmaya yüz tuttuğunu gizleyemiyorlar. En sadık burjuva ideologları/iktisatçıları dahi kapitalizmin çelişkilerinin derinleştiğini, tarihsel bir yıkımının eşiğine dayandığını itiraf etmekten geri duramıyorlar.

Faşist baskı ve terör yoğunlaşıyor

Türkiye'de ise daha sert çatışmaların yaşanmasının zemini hazırlanıyor. Zira sosyal yıkım saldırıları kendisini yaşamın tüm alanlarında olabildiğince sıcaklığı ile hissettiriyor. Sağlıkta yıkım paketlerinden kıdem tazminatı hakkının gasbına kadar bir dizi saldırı hayata geçirilmeye çalışılıyor.

Gençlik cephesinde de durum bütünüyle aynı. Emekçilere yönelik tüm sosyal yıkım saldırıları gençliğin geleceğine dönük saldırılardır aynı zamanda. Yalnızca geleceği değil, GSS örneğinden anlaşılabileceği gibi, gençliğin bugünü de emekçilere yönelik saldırıların bir boyutunu oluşturuyor

Üniversitelerin ve üniversite gençliğinin sermayenin kıskacında can çekişmesi devam ediyor. Sermaye baronları, üniversitelere dönük saldırılarına her geçen gün bir yenisini ekliyorlar. Eğitimin ticarileşmesi ve üniversite öğrencileri için hazırlanan diplomalı işsizlik saldırıları daha da derinleşiyor.

Tüm bunları dizginsiz bir faşist baskı ve terör dalgası izliyor. Hemen her gün baskın, gözaltı ve tutuklama haberleri geliyor. Operasyonlar ülkenin dört bir yanına dalga dalga yayılıyor. Gazete büroları, parti binaları, sendikalar basılıyor, çalışanları gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. En meşru hak arama eylemleri dahi polis saldırısına uğruyor, dava konusu edilerek ağır cezalarla karşılanıyor.

Dizginlerinden boşalan faşist baskı ve terör furyası kendisini gençlik üzerinde de gösteriyor. Üniversite öğrencileri uydurma gerekçelerle tutuklanıyor. Aylarca, hatta çoğu durumda yılları bulan ağır cezalara çarptırılarak zindanlara tıkılıyorlar. Bunun yanısıra lise ve üniversiteler birer açık cezaevlerine çevriliyor.

Devrim mücadelesini yükseltelim

Bahar dönemini tam da böylesi bir dönemde karşılıyoruz. Şimdi, tüm saldırılarla beraber devreye sokulan faşist baskı ve teröre karşı, baharın çağrısına kulak verip devrim ve sosyalizm kavgasını yükseltmek daha zorunlu hale gelmiştir. Zira kurulan bu faşist cendereyi kırmak için başka bir yol daha bulunmamaktadır. Gün, geleceğimize sahip çıkıp sokakları ısıtma günüdür. Bahar günleri bunun coşkusunu ve ruhunu aşılamaktadır.

8 Mart'ta fabriklarında yakılan emekçi kadınların çığlığı, Beyazıt'ta yankılanan ses, Gazi'den, Halepçe'den yükselen barut kokuları, Demirci Kawa'nın ateşi, Mahir'in teslim alınamayan iradesi ve Nurhak'ın türküsü, Denizler'in son sözleri, İbo'nun işkence tezgahındaki direnci ve nihayet uluslararası işçi sınıfının tarihsel çağrısı hep kavgaya, devrim ve sosyalizme işaret etmektedir.

Genç komünistler, bir adım ileri!

Genç komünistler bahar dönemini bu bilinçle karşılayacak, bahar günlerinde kavga bayrağını yükseltecekler. Bahar dönemi boyunca devrim ve sosyalizmin sesini gençlik kitlelerine taşıyacaklar. Zira baharın tanıklık ettiği o tarihsel günleri layık olduğu biçimde anabilmenin yegane yolu buradan geçmektedir. Bahar günlerinde bir kez daha anacağımız devrimci önderlerin, Denizler'in, Mahirler'in ve İbolar'ın bıraktığı mirası sahiplenebilmek gerçek anlamını burada bulmaktadır.

Şimdi her bir genç komünist, omuzlarındaki yükü bir kat daha arttırmalı, parti ve devrim davasına daha sıkı sarılmalıdır.

(Ekim Gençliği, sayı: 136, 15 Şubat / 15 Mart 2012)