Karayılan: Amed ve İstanbul Newroz'u önemli

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 13 Mart 2012
  • 17:22

KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, bu yıl Kürtler açısından resmi olarak 18 Mart’ta başlayacak olan Newroz kutlamalarına geçen yılları aşan düzeyde katılım gösterilmesi çağrısında bulunarak, özellikle Amed ve İstanbul Newrozu’nun önemli olduğu vurgusunu yaptı. Karayılan, her iki kutlama için “Aslında yılın perspektifini, Kürt toplumsal hareketinin yaklaşımını ortaya koyacaktır” dedi.

Kürtler açısından önemli bir ay olan Mart ayında Qamişlo, Gazi, Halepçe katliamları yaşandığı gibi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ve 21 Mart Newroz Bayramı var. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Kürt siyasetinin “bu Newroz farklı bir Newroz olarak kutlanacak” şeklindeki mesajları ile hükümet yanlısı medyanın “PKK Newroz’da halkın üzerine silah sıkacak, bomba patlatacak” gibi provokatif haberleri değerlendirdi. Karayılan, Mart yaşananlar ve Newroz’a ilişkin şunları söyledi:

MART AYI ÇOK ANLAMLI BİR AY

“Mart ayı gerçekten de Kürdistan halkı açısından çok anlamlı bir aydır. Hem baharın gelişini müjdeleyen, tabiatta baharın renklerini ortaya çıkaran bir aydır ve hem de bir hareketlenmenin yaşandığı, genellikle de birçok Kürt isyanının geliştiği bir aydır. Örneğin 1991 yılının 5 Mart günü Güney Kürdistan'da ayaklanmanın başladığı gündür. Yine 12 Mart, Qamişlo’da gerçekleştirilen katliama karşı bir direniş günüdür. Ha keza 12 Martta Gazi mahallesinde yaşanan katliama karşı Kürt ve Alevi halkının direniş geliştirdiği bir süreç vardır. Yine 16 Martta Halepçe katliamının gerçekleştiği, halkımızın direnişini kırmak üzere Saddam tarafından kimyasal silahların kullanıldığı bir tarihtir.

Bildiğiniz gibi 21 Mart, hem halkımızın hem de birçok bölge halklarının tarihinde önemli bir yeri olan Newroz Bayramının gerçekleştiği, Demirci Kawa’nın öncülüğünde Med Hareketinin zorbalığa, diktatörlüğe karşı zafer kazandığı bir gündür. Direnişin yükseltildiği ve zafer kazandığı bir gündür. Yine 21 Mart, Diyarbakır zindanında Çağdaş Kawa Mazlum Doğan’ın üç kibrit çöpüyle direnişi başlattığı bir gündür. 21 Marttan 28 Marta kadar olan günler bir Kahramanlık Haftası olarak ilan edilmiştir. 28 Mart, Büyük Komutan Mahsum Korkmaz Yoldaşın şahadete ulaştığı bir gündür. Kısaca Mart ayı boydan boya direnişlerin, katliamlara karşı başkaldırıların olduğu bir aydır. Aynı zamanda tabiatın hareketlendiği, ağır kış koşullarının sona erdiği, insanların şenlendiği ve hareketlenmenin olduğu bir aydır. Bu açıdan Kürtlerin Mart ayını karşılaması aslında yılı karşılama anlamına gelmektedir. Yani Mart ayını karşılama düzeyi, yılı da karşılama perspektifini açığa çıkarmaktadır. Bu yüzden Newroz Bayramını karşılamak, Newroz Bayramını sürece uygun bir biçimde kutlamak, Kürdistan Özgürlük Hareketi ve tüm Kürt halkı açısından çok önemlidir.

NEWROZ İSYANIN ZAFERE ULAŞTIĞI BİR GÜNDÜR

Newroz, bir direniş, birlik ve özgürlük Bayramıdır. İsyanın zafere ulaştığı bir gündür. Yeni bir gün anlamına gelmektedir. Karanlık, zor günlerin bittiği, özgür günlerin geliştiği yeni bir başlangıçtır. Ateşlerin yüksek yerlerde yakılarak, her tarafa özgürlük müjdesinin verildiği gündür. Bu anlamda yeni güne başlama müjdesidir. Kürtler tabii ki bu Newroz geleneğini çağa ve güne uyarlamaktadır. Bugün Kürtler kendi özgürlük mücadelelerini sürdürürken, her Newroz yeni bir hamle süreci olur, yeni bir çıkışın perspektifini açığa çıkarır.

2012 YILI ÖNEMLİ BİR YIL

Biz 2012 yılını önemli bir yıl olarak tespit ettik. Bu açıdan da 2012 yılı Newroz’u da önemli bir toplumsal eylemlilik süreci haline gelmek durumundadır. Her yıl olduğu gibi halkımız bu yıl da Newroz’u yüksek bir coşku ve kapsamlı bir toplumsal katılımla karşılamalıdır. Yani Kürt siyasetçilerinin “bu yılki Newroz daha farklı olacak” söylemleriyle ne kastettiklerini net olarak bilmiyorum. Ama sanırım bundan kastettikleri şey, bu yılın daha anlamlı, daha kapsamlı ve daha çok mesaj veren, bir perspektif açığa çıkaran bir çerçevede kutlanacağı anlamında ifade edilmiştir. Öyle olması da gerekir. Öte yandan Türk basınının haberleştirdiği bazı haberler tamamen kasıtlı ve psikolojik savaş çerçevesinde geliştirilen haberlerdir.

ALÇAKÇA YALANLAR

Aslında bunu her Newroz sürecinde yapmaktadırlar. Bundaki amaçları nedir? Sanki Newroz gergin geçecek, Newroz’da olaylar olacak, PKK çatışma yaratacak, bu nedenle tehlikeli bir ortam olacak gibi bir imaj yaratıp, geniş toplumsal kesimlerin katılımını önlemeye dönük yalan haberlerdir. Özellikle 9 Mart tarihinde İsmail Avcı diye birinin yaptığı bir haberi okudum. Sanki kendisi planlamış gibi üç olasılıktan bahsediyor. Söylemeye dilim varmıyor işte PKK halka ateş açacakmış, bomba atacakmış vb. alçakça yalanlar söylemekte, sırf katılımı azaltmak büyük bir ahlaksızlıkla sınırları zorlayan senaryolar çizmektedir. Bunlar tümüyle yalan haberlerdir. Gerçekleri yansıtmıyor, çarpıtıyor; buradaki amaç bir gerginlik ve korku yaratmak, insanlarımızın Newroz Bayramına güçlü ve kapsamlı katılımının önüne geçmektir. Ben burada açıkça söylüyorum, böyle bir şey asla söz konusu değildir, tümüyle yalandır. Halkımız kendi Newroz’unu yüksek coşku ve güçlü bir katılımla demokratik bir biçimde kutlamalıdır, kutlayacaktır. Bu konuda Türk devletinin özel savaş dairelerinin geliştirdiği psikolojik propagandalarının herhangi bir etkisi olmayacaktır.

NEWROZ RESMİ KUTLAMALARI 18 MART’TA BAŞLAYACAK

Kürt ilgili kurumlarının kamuoyuna yansıttıkları biçimiyle bu yıl Newroz Bayramının resmi kutlamaları 18 Martla başlayacak. Biri Amed merkezli, diğeri de İstanbul olmak üzere iki yerde ilk kapsamlı kutlama şenliklerinin düzenleneceği ilan edildi. Bu anlamlıdır. Her iki yerde de mesaj içerecek düzeyde bir başlangıç olacaktır. Özellikle Amed Newroz’una katılım, Newroz’un rengini belirlemektedir.

AMED VE İSTANBUL NEWROZ’U ÖNEMLİDİR

Yani Amed Newroz’u önemlidir. Hangi açıdan önemlidir? Amed Newroz’u Kürt halkının birliğini, gücünü ve çözüm perspektifini yansıtma açısından belirleyici ve önemlidir. Aynı şekilde Kürt halkının Türkiye’ye bakışını, Türkiye halkıyla ortak projesinin hem Türk hem de Kürt halkına sunulması açısından İstanbul Newroz’u da önemli olmaktadır. Özellikle İstanbul’daki Newroz’a Türkiye’den birçok demokrat, sol-sosyalist çevreler de katılarak, bir ortaklaşma ruhu geliştirilmektedir. Bu açıdan başlangıcın her iki alanda yapılacak olması gerçekten çok önemlidir. Bu nedenle halkımızın özellikle Amed ve İstanbul Newroz’una güçlü katılması ve başlangıcı çok güçlü bir biçimde yapması, Newroz’un diğer günlerini de belirleyecektir. Aslında yılın perspektifini, Kürt toplumsal hareketinin yaklaşımını ortaya koyacaktır. Bu açıdan ben özellikle yurtsever Kürdistan halkının Amed Newroz’una çok güçlü katılmasının anlamlı olacağını belirtmek istiyorum.

AMED NEWROZU BÜYÜK BİR ŞENLİK HAVASINDA KUTLANMALI

Kürtlerin dünya kamuoyuna sesinin duyurulması, mesajın verilmesi, çözüm perspektifinin sunulması açısından önem taşımaktadır. Özellikle de AKP devletinin sürdürmekte olduğu KCK adı altındaki operasyonlarının hiçbir sonuç almadığını, Kürt halkını geriletmeyeceğini, sindiremeyeceğini ve Kürt halkında geri adım attıramayacağını göstermek açısından çok çok önemlidir. Bu bir test olacaktır. Amed Newroz’una güçlü katılım, Kürt halkının KCK adı altında sürdürülen siyasal soykırıma bir cevabı olacaktır. Bu açıdan geniş kitlelerin Amed Newroz’una çok güçlü katılım göstermesi herkese mesaj vereceğinden dolayı önemlidir. Bu nedenle ben hiç kimsenin psikolojik savaşın yarattığı yalan haberlere aldanmadan, Amed Newroz’unu büyük bir şenlik havasıyla kutlamak üzere herkesi Amed Newroz’una katılmaya çağırıyorum. Bizden yana asla herhangi bir taşkınlık geliştirilmeyecektir.

GEÇEN YILLARI AŞAN DÜZEYDE OLMALI

Polisin de Amed gibi bir alanda Amed Newroz’una herhangi bir yaklaşımı geliştirmemesi gerekmemektedir. Geliştirmesi durumunda bu, AKP’nin Kürt halkının iradesine karşı bir tutumu olarak anlaşılacaktır. Ama halkımızın geçmiş yılları aşan düzeyde katılması, büyük bir teveccüh göstermesi her türlü olası girişimlerin önünde de engel olacaktır. Milyonluk bir kitleye hiç kimsenin yapacağı bir şey yoktur. Bu açıdan tüm halkımız yüksek bir duyarlılık ve fedakarlık göstermelidir. Özellikle de kutlamanın haftanın son günü olması nedeniyle tüm kesimlerin katılma olanağını da yaratmaktadır. Bu açıdan tüm halkımızın gerek Amed’ten, gerekse de Amed dışından Amed Newroz’una özel bir ilgi göstermesi, verilecek olan mesajın niteliği açısından önemlidir. Biz hem Amed hem de İstanbul Newroz’unun çok güçlü bir katılımla başlangıç yapmasının bu açıdan değerli olacağını özellikle belirtmek istiyoruz.

Halkımız, milli giysileri ve renkleriyle, slogan ve söylemiyle Newroz’u görkemli bir biçimde karşılayıp, Önderliğine, geleceğine nasıl sahip çıkacağını ortaya koymalıdır. “Êdi Bese, An Azadi An Azadi” sloganı adı altında yapılacak olan Newroz’a tüm halkımız bu biçimde güçlü katılmalıdır. Aynı zamanda bunun İmralı işkence sistemine ve yine KCK operasyonlarına karşı bir duruş olacağı; tüm demokratik yurtsever özgürlükçü değerlere sahip çıkma, sömürgeci uygulamalara karşı tavır alma anlamına gelecektir.

Burada hem müzikli-kültürel etkinlikler ve hem de siyasi aktiviteler de olmalıdır. Biz Newroz’un demokratik-barışçıl bir çerçevede kutlanmasını öngören bir yaklaşımı önemli buluyoruz. Sanırım diğer ilgili tüm çevreler de bu çerçevede yaklaşacaklardır. Dolayısıyla çok güçlü bir girişimle 18 Mart ile birlikte yapılması ve ardından tüm alanlarda daha değişik etkinliklerle Newroz’un anlamına, özüne ve ruhuna uygun bir biçimde tüm Kürdistan sathında kutlanması ve karşılanmasıyla beraber 2012 Newroz’u önemli bir mesaj verecektir. Bu açıdan Newroz’un önemli bir start vererek, halkımızın özgürlük mücadelesine katılım ve sahiplenme düzeyini açığa çıkaracağını düşünmekteyiz. Nasıl ki, 2012 yılı önemli bir yılsa, bu açıdan 2012 Newroz’u da çok önemli bir Newroz olacaktır. Özellikle önümüzdeki süreci ve yılı halkımızın geleceği açısından stratejik bir süreç olarak görmekteyiz. Bu açıdan da bu Newroz’a tüm yurtsever kesim ve çevrelerin bütün güçleriyle katılım göstermeleri gerekmektedir. Özellikle de KCK adı altındaki operasyonlara karşı olan tüm demokrat kesimlerin; barıştan ve demokrasiden yana olan bütün kesimlerin bu Newroz’a güçlü katılım göstermesi ve KCK adı altındaki operasyonlarla halkımızı sindirmek isteyenlere en devrimci, direnişçi mesajın verilmesi gerekmektedir. Biz halkımızın bu çerçevede yaklaşarak, 2012 Newroz’unu görkemli karşılayacağına inanıyoruz. Her yıl yapılan yalan haberleri ciddiye almayacağını, büyük bir cesaret ve fedakarlıkla Newroz’a katılacağını düşünüyor, bu temelde tüm halkımızı ve tüm yurtsever demokratik kurumları görkemli bir biçimde katılmaya, birlik ve özgürlükçü sesini yükseltmeye çağırıyorum.

KÜRT BİRLİĞİ ETELENEMEZ BİR ŞEKİLDE KENDİSİNİ DAYATIYOR

KCK'nin birkaç gün önce Ulusal Kongre’ye ilişkin bir tutum belgesi anlamına gelecek bir belge yayınladığı hatırlatıldığında Karayılan, bu belge ve kongrenin neden önemli olduğunu şöyle ifade etti:

"Biz gelinen aşamada ulusal kongrenin olmazsa olmaz bir biçimde kendisini dayattığını ve artık mutlaka bu konuda bazı pratik adımların atılması gerektiğini düşünüyoruz. Yani ertelenemez bir biçimde Kürt halkının birlik sorunu kendisini dayatmış bulunmaktadır ve Kürdistan’daki hiçbir siyasi anlayış artık bundan kaçınamaz. Neden? Çünkü, Ortadoğu bölgesi önemli bir alt-üst oluş sürecini yaşamaktadır. Ortadoğu bölgesinde son bir yıldan bu yana yaşanan gelişmeler bölgeyi tümüyle değiştirecek-dönüştürecek ve yeniden biçimlendirecek derinlik ve kapsamda gelişme göstermektedir. Suriye’nin nasıl bir çatışma içinde olduğu ve yoğun bir değişim sürecini yaşadığı bilinmektedir. Irak’ta çok ciddi bir kriz gündemde ve bu kriz bir türlü çözülememekte, artık güçler bir araya gelemeyecek düzeyde çatışmalı-çelişkili bir duruma gelmiş bulunmaktadırlar. Özellikle mezhep çatışmasının giderek derinleşebileceği ve Irak’ın geleceğinin ciddi anlamda belirsizleştiğini gözlemlemekteyiz. Aynı biçimde İran ile Batılı güçlerin yaşadığı çelişki günümüzde daha da gerginleşmiş ve artık çatışma düzeyine gelebilecek bir biçimde ciddileşmiştir. Bu yıl olmazsa da önümüzdeki yılda veya daha farklı bir zamanda mutlaka bu zeminde de bir çatışma sürecinin gelişeceği ve bunun da büyük ihtimalle bir bölgesel çatışmaya dönüşeceği açıkça görülmektedir.

Bütün bu gelişmeler bize bölgenin yeniden yapılandırılacağı, yeniden yapılandırılmaya doğru gitmekte olduğunu göstermektedir. Bölgenin yeniden yapılandırılmasında Kürtler de önemli bir aktör olacaklardır. Zaten gerek Suriye’deki gelişmeler, yine Irak ve gerekse de İran’daki gelişmeler o parçalardaki Kürt halkını da doğrudan etkilemektedir. Şimdi AKP hükümetinin Kürt sorununda bu kadar katılaşması, KCK operasyonlarını son bir yılda daha da arttırması, Önderliğimiz üzerindeki tecridi ağırlaştırması, güçlerimize karşı topyekun bir savaş ilan etmesinin de aslında nedeni budur. Yani AKP devletinin bütün amacı Kürt halkının Ortadoğu’da kaynayan süreçten etkilenmesinin önüne geçme çabasıdır. Fakat bu sürecin yaşadığı atmosfer çok sevindirci bir atmosferdir. Tüm bölgeyi saracak bir alev biçiminde yoğunlaşarak, gelişmektedir. Kürt halkının da bundan etkilenmemesi mümkün değildir. Bölgede bir özgürlük, adil paylaşım ve demokrasi arayışı gelişmişse bu olgulara en çok da Kürt halkının ihtiyacı vardır. Çünkü Kürt halkı bölgede halk olmaktan kaynaklı bütün hakları yok sayılan, hatta varlığı bile kabul görmeyen, varlığı tehdit altında olan, soykırım kıskacı altında tutulan bir halktır. Bu yüzden Kürt halkı da bu süreçten etkilenecek ve doğal olarak bölgenin yeniden yapılandırılmasında etkili bir biçimde yer alacaktır. Bu konuda AKP’nin, Türk devletinin geliştirdiği çabalar sonuçsuz kalmaya mahkum çabalardır. Çünkü hiçbir güç ve kuvvet bölgedeki özgürlük dalgasının önüne geçemez. Bu nedenle Kürt halkının kendi mücadelesini daha yetkin bir biçimde geliştirmesi için kendi arasında ortak bir stratejiye, anlayışa ve bir birliğe mutlak bir biçimde ihtiyaç vardır. Bu nedenle biz önemli görüyoruz. Bu birlik herhangi bir kimseye karşı bir birlik değildir. Hayır, birbiriyle dayanışma içerisinde Kürt sorununun da bu yeni dönemde çözüm biçimlerinin somutlaştırılması ve ortak politikaların belirlenmesine yol açacak ulusal demokratik bir platformun oluşması hedeflenmektedir. Bu açıdan da kongrenin veya daha değişik bir ulusal platformun geliştirilme zorunluluğu vardır.

Biz, bunun basit, yüzeysel, sıradan herhangi bir toplantı gibi değil de bazı ilkelere dayalı geliştirilmesi ve kalıcı bazı temelleri atması, yine icra kurumlarıyla daimiliğini sürdürmesi, güncel politikaya etki yapacak bir kurumlaşmayı geliştirmesini çok önemli görüyoruz. Bunun için bu ulusal kongreye dönük tutum belgesini ve görüşlerimizi kamuoyu, halkımız ve tüm siyasi çevrelerle paylaşmayı önemli buluyoruz.

Evet, basın yoluyla kamuoyuna sunuldu ama bu aynı zamanda tüm Kürt siyasi çevrelerine yapılmış bir sunumdur. Bizce herkesçe tartışılmasının ve gelişecek olan kongrenin hangi temel ilkeler üzerinden gelişmesi gerektiğini, yine nasıl bir oluşumu ortaya çıkarması gerektiği hususunda kendi görüşlerimizi ortaya koyduk. Kuşkusuz bu bir tartışma taslağıdır, bizim görüşlerimizdir. Nihai kararı -eğer toplanırsa- ulusal kongre verecektir. Fakat bizim hareket olarak böyle bir belgeyi sunmamızın kongrenin stratejik bir rol oynaması ve kalıcı bir kurumlaşmaya yol açması açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü ilkelere dayalı olmayan herhangi bir toplantının kalıcı, köklü sonuçlar ortaya çıkarmayacağı açıktır. Kalıcı bir yapılanmaya ve gerçekten Kürt Özgürlük davasında yeni bir aşamayı geliştirmeye hizmet edebilmesi hem Kürtlerin kendi aralarındaki ilişkilerini ve hem de Kürtlerle komşu halklar arasındaki ilişkilerin daha sağlıklı, açık ve şeffaf bir hale getirilmesi için bu kongre platformunu çok önemli buluyoruz. O nedenle biz böyle bir tutum belgesiyle görüşlerimizi kamuoyuna sunmayı gerekli ve önemli gördük.

TUM BELGESİNİN MART AYINDA SUNULMASININ ANLAMI VARDIR

Özellikle Newroz öncesi böyle bir tutum belgesini Mart ayında sunmamızın da anlamı vardır. Bu belge aynı zamanda tüm Kürt siyasi hareketlerine bir birlik çağrısı gibi de algılanabilinir. Biz Newroz ruhuyla gelişecek olan direnişin ve mücadelenin bir birlikle taçlandırılması gerektiğini düşünmekteyiz. Zaten Newroz bir direniş, özgürlük ve birlik Bayramıdır. Dolayısıyla Newroz haftasına doğru gidilirken böyle bir tartışmanın gündeme girmesinin de ayrıca bir anlam ve önemi vardır. Yine bölgedeki bu konjonktürel durumun özelliğinden ötürü az önce de belirttiğim gibi 2012 Newroz’unun tamamen ulusal, demokratik bir karakterde karşılanması, güçlü bir toplumsal katılımın yapılması da önemli bir başlangıç olacaktır. Biz bu açıdan hem Newroz’un önemli bir başlangıcı gerçekleştirmesi ve hem de ulusal birlik sürecinin gündemleştirilmesinin beraberinde belli sonuçlar yaratacağını düşünmekteyiz."

QAMİŞLO VE GAZİ KATLİAMLARI

Karayılan, Batı Kürdistan’da Qamişlo katliamı, Türkiye’de ise Gazi Katliamı’nın yıldönümü olan 12 Mart'ta ilişkin de şunları söyledi:

"12 Mart 2004 yılında Qamişlo’da bir futbol maçı müsabakası nedeniyle ortaya çıkan bir olaydan hareketle hem bazı şovenist çevreler hem de Suriye devlet güçleri Kürt halkına dönük saldırı gerçekleştirmişlerdir. Bu saldırı sonucu yaşanan şahadetler ve peşi sıra Batı Kürdistan’daki halkımızın buna tepki olarak serhildan sürecini başlatması, şehitlerine sahip çıkması sonucu tüm Batı Kürdistan’a yayılan ve 13, 14 Mart tarihlerinde gittikçe yükselen bir serhildan dalgası gelişti. Toplam 35 şehit verildi. Çok sayıda kişi tutuklandı. Bu önemli bir direnişti. Hatta halkımızın bugün yükselen mücadelesinin temeli aslında 2004’teki bu direniş ruhuyla atılmıştır, diyebiliriz.

Yine aynı 12 Martta Gazi olaylarının başladığı, 13 ve 14’ünde Gazi mahallesindeki hem Kürt hem de Alevi halkımızın kendi değerlerine, şehitlerine sahip çıkması sonucu gelişen bir direniş süreci vardır. Bu direniş sürecinde de toplam 22 şehit verilmiştir. Burada kendi değerlerine ve kendi gerçeğine sahip çıkmanın direnişi gerçekleşmiştir.

Ben hem Gazi Mahallesi hem de Qamişlo olayında şehit düşen insanlarımızı bir kez daha anıyor, onların anılarını kardeşlik ve özgürlük mücadelesinin yükseltilmesinde yaşatılacağı sözünü yineliyorum.

Gerek Qamişlo gerekse de Gazi mahallesindeki katliamcı güçleri nefretle kınıyorum. Halkımızın zulme karşı başkaldırısı gün geçtikçe yükselecek ve halkımız hiçbir zaman zorba rejimlere, baskıcı güçlere karşı boyun eğmeyecektir. Gerek Kürt halkının gerekse de Türk Alevi kesimlerinin zulme karşı direnişinin çok değerli ve anlamlı olduğunu, bunun bir tarih yarattığını bilmekteyiz. Gerek Kürt halkı ve gerekse de Alevi halkı bu geleneğini sürdürecek, hiçbir zaman boyun eğmeden demokrasi ve özgürlük mücadelesini yükseltecektir. Fakat Türkiye’de hem Kürt hem de Türk Aleviler var. Aslında ayrım yapmadan tüm Alevilerin mazlum Kürt halkıyla dayanışması, yine Kürt halkının da Alevilere sahip çıkması temelinde Türkiye’de güçlü bir demokrasi gücü ortaya çıkarılabilinir. Fakat maalesef şimdiye kadar bu birliktelik, bu ortaklık yeterince geliştirilmedi. Her iki kesimin de zulüm altında olmasına, hakları yok sayılmasına ve mağdur olmalarına rağmen bir araya gelememeleri ciddi bir yetersizliktir. Aslında gelinen aşamada bunun aşılması gerekmektedir. Zulme karşı ortaklaşma, zulme karşı ortak zeminlerde mücadeleyi yükseltme başarı imkanlarını daha da arttıracaktır. Ben bu yolda sadece Gazi’de değil, Maraş’ta, Sivas’ta, Çorum’da, yine Madımak otelinde yaşanan olaylarda bütün şahadet ve kayıpların hesabını sorma ve onlara sahip çıkmanın ortak mücadelesinin geliştirilmesi ve bu değerlere sahip çıkılması temelinde geleceğin özgür bir gelecek haline getirilmesi koşullarının bugün daha fazla güçlü olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan halklarımızın tarih içerisinde zulme karşı direnişinin yarattığı değerler bugün bizi artık daha güçlü bir pozisyona getirmiştir. Bir ortaklaşma temelinde “Edi Bese An Azadi An Azadi” diyerek, sonuca doğru gidebileceğimiz koşullar da doğmuş bulunmaktadır. Özellikle de bunun görülmesi ve bu temelde daha güçlü birlikteliklerin gelişmesi mücadelenin başarısı açısından da önemli olacaktır, diye düşünüyorum."

ANF – 13.03.12