İstanbul yollarında ölümcül riskler – Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 19 Temmuz 2012
  • 03:51

Holywood'nun vazgeçemediği banal kıyamet filmlerinden 'The Day After' görüntülerinden farksız İstanbul'daki kilometrelerce uzayan araç konvoyları, alınan ek önlemlere rağmen bir aydır yerinden kıpırdamıyordu.

Bu korkutucu ulaşım yoğunluğunu iki köprüde başlatılan bakım ve onarım çalışmalarına bağlayan ve Fatih Sultan Mehmet Köprü'sü girişine ancak seyyar tuvalet, büfe koyarak çözüm bulan yerel yönetimleri fersah fersah aşan İstanbul'un derin kentsel krizini ve kentlilerin güvenliği adına büyüyen riskleri de görmek lazım.
İstanbul'un kenarlarında Avrupa'nın en yüksek kuleleri, en büyük AVM'leri ve Dubai sermayeli konutlarıyla kaplanmış ana arterlerinde kıpırdamayan çelik bir yılanı andıran trafik keşmekeşi boylu boyunca uzanırken hangi acil ya da afet durumunda bu yollar nasıl açılacak cevabını kimse veremiyor. 
Günde 21 milyon kişinin seyahat ettiği İstanbul'da, 'yağışsız' bir 'yaz' gününde tek bir trafik kazası ile saatlerce otoyollar bloke olurken, artık yönetilemeyen denetim dışı kent ulaşımı, toplu taşıma araçlarını kullanan yayalar için de oldukça 'tehlikeli' hale geliyordu...
Geçen çarşamba Kadıköy Feneryolu tren istasyonunda bebeğinin pusetini vagona bindirirken uyarı sinyalizasyon ve kapıları denetleyen kondüktörü olmayan eski tren hareket edince vagon ile peron arasındaki boşluğa düşen Ebru Gültekin 20 metre sürüklenerek hayatını kaybetmişti.
Sendika Org'un haberinde İşçi Filmleri Festivali çevirmeni olan Ebru Gültekin'in eğer peronla vagon arasındaki boşluk 20 cm değil de 5 cm olsaydı ya da uyarı anonsu yapılsaydı şimdi hayatta olacağını anlıyorduk. 
Avcılar-Beylikdüzü hattındaki metrobüs durağında ise üzeri sacla kapatılmış ve en küçük uyarı olmayan iki metrelik çukura onlarca insan topluca düşüyordu. Birkaç gün sonra yine aynı bölgede Avcılar'da metrobüs bağlantı yolu sökümü sırasında meydana gelen büyük çökme sonucu yüklenici firmanın taşeronunun taşeron firmasında çalışan işçi Yakup Kavak da ucuz emeği yetmemiş gibi canını da veriyordu.
Bir metrobüs son anda göçüğün altında kalmaktan kurtuluyordu.
TMMOB olayla ilgili yaptıkları açıklamada sabah saat 06.00'da gerçekleşen çökmenin kayıtlarını incelediklerinde söküm çalışmaları yapılırken 'trafiğin faal olduğunu, şantiye alanında köprünün altından geçişe izin verildiğinin görüldüğünü' belirtiyorlardı.
Ve yüklenici firmanın işi bir başka firmaya onun da başka bir firmaya taşere ettiğini ve taşeron halkaların çoğalmasının denetimi güçleştirerek bu koordinasyon bozukluğunun kazaların önünü açtığını ekliyordu.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı 'yüklenici firmaya çalışmalarını bir an evvel bitirmeleri için baskı yapıyoruz' derken, bu baskının yüklenici firma tarafından taşeronun taşeronuna bütün güvenlik önlemlerini es geçen bir telaşla iletilmesinin bedelinin kime yüklendiğini öğreniyorduk.
Yakup Kavak öldükten sonra taşeron firma ölmeyen diğer işçilere 'baret' dağıtıyor ve kendince önlem alıyordu!
Güngören'de tramvay durağına halk otobüsü giriyor, 10 yaşındaki çocuk ve kulübesinde oturan güvenlik görevlisi yaralanıyordu.
'...her yer taşerona devredilirken, her şey, en başta hayatlar esnetiliyordu...'

Akşam / 19.07.12