İran'ın diplomasi zaferi - James Petras

  • Arşiv
  • |
  • Dünya
  • |
  • 10 Eylül 2012
  • 06:33

İran’ın Washington-İsrail eksenine karşı stratejik diplomatik zaferi ve bunun daha büyük politik sonuçları


İran yakın zamanda yenilenen Bağlantısızlar Hareketi’nin (BH) Tahran’daki toplantısına hem ev sahipliği, hem başkanlık, hem de öncülük yaptı. Toplantıya 120 ülkeyi temsilen katılan delegeler arasında, 31 devlet başkanı ve 29 dışişleri bakanı vardı. Hatta Washington’un sözcüsü diye bilinen Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-Moon da, ABD Dışişleri’nden ve İsrail’den gelen itirazlara rağmen, BM üyesi ülkelerin üçte ikisinin katıldığı forumda konuşma zorunluluğu duydu.

Toplantıya, mekanına, katılımına, çıkan kararlara ve politik etkisine dair nesnel bir değerlendirme yaptığımızda çok önemli sonuçlara ulaşıyoruz: BH toplantısı İran açısından stratejik diplomatik bir zafer ve ABD, İsrail ve Avrupa Birliği (AB) açısından büyük bir yenilgiydi. ABD-İsrail-AB’nin özellikle son on yıl boyunca İran’ı yalıtıp karalamaya dönük bütün diplomasi ve propaganda çabası parçalandı.

Katılımın politik anlamı
120 ülkeden temsilcinin katılımı İran’ın bir “parya devlet” olmadığını göstermektedir; İran uluslararası toplumun kabul gören bir üyesidir. 60 ülkeden devlet başkanlarının ve dışişleri bakanlarının toplantıdaki varlığı, İran’ın yalıtık ve sakınılan bir “terörist devlet” değil, ciddiye alınan ve önemli bir politik aktör olduğunu göstermektedir. Delegeler ile İranlı liderler arasında yürütülen görüşme, fikir alışverişi ve tartışmalar, katılımcıları Tahran’ın uluslararası ihtilafların çözümünde akılcı diyaloğa öncelik verdiğine ikna etmiştir.

BH toplantısı hem biçimi hem de içeriği açısından İran diplomasisinin Washington’un savaşçılığına ve hazırlıksız şaşırtma taktiklerine karşı üstünlüğünü açığa çıkarmış oldu. Toplantının Tahran’da gerçekleşmiş olması, İran’ın başkanlığa seçilmesi, BH gündeminin büyük bölümünün ve ardından gelen kararların İran’ın demokratik dış politikasına denk gelmesi, Washington’un siyasi başarısızlıklarını ve uluslararası toplumun geniş kesimlerinin gündeme aldığı konulardaki yalıtılmışlığını öne çıkarıyor. İçerdeki Siyonist iktidar yapılanmasına yaltaklanmanın uluslararası politika düzleminde ağır bir maliyeti var.

BH kararları: Washington-İsrail’e karşı İran
ABD ve İsrail stratejik politikasının merkezi unsuru İran’ın uranyum zenginleştirme kapsamındaki nükleer programının dünya barışına ve özellikle de İsrail’e ve Körfez ülkelerine dönük bir tehdit olduğu yönündeydi. Bu iddia, uranyum zenginleştirme dahil barışçıl bir nükleer program geliştirmenin İran’ın hakkı olduğunu kabul eden BH toplantısı tarafından yalanlandı. BH, batının İran ve diğer ülkelere yönelik yaptırımlarını reddetti. Nitekim Hindistan dahil pek çok önde gelen üye, yeni ekonomik anlaşmalar kovalamak için şirket yöneticilerinden oluşan delegasyonlarını da oraya taşımıştı.

BH nükleer silahlardan arındırılmış bir Ortadoğu’ya desteğini açıkladı ve 1967 sınırlarını temel alan ve başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti için çağrı yaptı, ki bu Washington’un nükleer silahlı Yahudi devletine yönelik koşulsuz desteğine karşı çıkılması anlamına geliyordu.

BH, Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’nin, Batı destekli paralı askerlerin Suriye’ye yönelik saldırısına destek çağrısını reddetti, ki bu da Washington’un Suriye’de bir rejim değişikliğine yönelik uluslararası desteğini güvence altına alma çabasına yönelik büyük bir darbeydi. BH oybirliğiyle, ABD’nin emperyal konumuyla doğrudan bir karşıtlık içindeki anti-emperyalist ilkelerini tasdik eden bir dizi karar aldı: Küba’ya yönelik ABD ambargosunu reddetti; (Anglo-Amerikan uzmanlarca “Falklands” diye anılan) Malvinas Adaları’nın egemenliğinin Arjantin’de olması gerektiğini kabul etti; Paraguay darbesine karşı çıktı; Wikileaks kurucusu Assange’a sığınma hakkı verdiği için Büyük Britanya ile ihtilafa düşen Ekvador’u destekledi; bir dahaki BH toplantısının Venezüella’da gerçekleştirilmesini karar bağladı; devlet destekli biçimleri de dahil olmak üzere terörizmin her biçim ve tarzını reddetti.

Batı propaganda medyası: Kendi kendine çarpıtmalar
İran ev sahipliğindeki BH toplantısının diplomatik başarılarının yankısı karşısında, büyük medya ani bir atakla dikkatleri görece marjinal olaylara çekmeye yöneldi. Financial ve New York Times, BBC ve Washington Post Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’nin BH’yi Batı destekli paralı askerlerin Suriye’ye yönelik saldırısını desteklemeye çağıran konuşmasına yer verdi. Ancak medya delegasyondan hiç kimsenin bu öneriyi kabul etmediğini görmezden geldi. BH, Mursi’yi geri çevirmekle kalmamış, Suriye’de Batı müdahalesine karşı çıkan ve kendi kaderini tayin hakkını tanıyan bir kararı oy birliğiyle onaylamıştı.

BH, İran’ın barışçıl nükleer programını geliştirme hakkını savunurken, büyük medya Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’ndan (IAEA) ABD’nin gözdesi Yukiya Amano’nun yazdığı, İran’ın direktiflere uyup uymadığını sorgulayan güvenilirliği şüpheli bir “rapor”u yayımladı. Amano’nun İsrail ve ABD savaş yanlısı propagandasının en öndeki ismi olarak nam salmışlığı dikkate alındığında, gündeme taşıdığı raporun 130 delege tarafında dikkate alınmaması sürpriz değildi.

ABD-İsrail-AB ile uluslararası toplumun büyük çoğunluğu arasındaki muazzam politik uçurumu maskelemek için, büyük medyanın geneli BH toplantısında alınan kararları, görüşmeleri ve demokratik prosedürleri görmezden geldi ya da hafife aldı.

BH Konferansının politik etkisi
BH, ABD politika yapıcılarının ve onların AB ve Körfez ülkelerindeki yardımcılarının tasarladığı Ortadoğu ihtilafı görüntüsünü ciddi biçimde zayıflattı: toplantıların açığa çıkardığı politik gerçeklik, uluslararası toplumun ortalamasının dışında kalanların ABD, İsrail ve AB olduğudur. Sömürgeci savaşlarda yandaş bulmakta zorlanan ABD ve AB’dir. İsrail’in Filistin’deki işgali ve Washington’un Suriye ve İran’daki “rejim değişikliği” siyaseti yandaş bulmakta zorlanmaktadır. Meşru kabul edilen şey İsrail’in nükleer cephaneliği değil, İran’ın barışçıl nükleer programıdır. İran liderliği uluslararası diyaloga açık oluşuyla prestij kazanmıştır. Öte yandan İran’ın, ABD ile yaptıkları multi-milyar dolarlık silah ticaretine ve askeri üslere yaslanan Körfez’deki rakipleri eleştirilmiş ve itibar yitirmiştir.

Konferans, İran’ın Birleşmiş Milletleri daha demokratik ve yeni yükselen ülkelerle uyumlu olacak şekilde reformdan geçirip, ABD-AB politika yapıcılarının aleti olmaktan uzaklaştırma yönündeki önerisi ile yankılandı. Serbest ticaret vurgusu, ABD-İsrail-AB yaptırımlarına rağmen anlaşmalar imzalamaya hevesli kalabalık ekonomik delegasyonların varlığında apaçık ifadesini buluyordu.

Sonuç
İran’a saldırmanın BM Genel Kurulu’nun üçte ikisi tarafından benimsenmeyeceğini gösteren BH konferansı, en azından ABD ve AB’den İran’a yönelik olarak gerçekleşecek bir askeri saldırı olasılığını bir süreliğine zayıflatmış olabilir. Gene, İsrail’in mutlak izolasyonunu (ve ululslararası toplumdaki mutlak parya statüsünü) ortaya koyarak, İsrail liderliğinin hastalık derecesindeki paranoyasını azdırmış ve felaketlere yol açacak bir savaşa doğru hamlelerini hızlandırmış olabilir.

BH kararlarının takibi kalıcı bir örgütlenmeyi, kararlara uyulmasını takip edecek ve krizlere hızla yanıt üretecek asgari eşgüdüm sağlayan bir sekretaryayı gerektiriyor. Yoksa diyalog yoluyla barışa yönelik iyi niyetlerin ve olumlu hamlelerin bir önemi olmayacaktır.

BH üyelerinin BM Genel Kurulu’ndaki seferberliği, ABD yaptırımları, darbeler ve askeri müdahaleler ile ilgili önemli oylamalarda çoğunluğu sağlamak için Batılı güçlerce kullanılan şantaj, rüşvet, tehdit ve yolsuzluklara karşı koymada hayati önem taşımaktadır. Yahudi devleti Filistin’deki işgalini sonlandırana kadar İsrail’e yönelik ticaret, yatırım ve kültür alanındaki boykotlar desteklenmeli ve güçlendirilmelidir. BH’nin yeni seçilmiş lideri olarak İran, Tahran 2012 toplantısını, Hareket’in yeniden ayağa kaldırılmasının zemini haline getirmede net olarak büyük bir role sahiptir. İran, BH’nin ortak anti-emperyalist ilkeler temelinde, çoğulcu kolektif bir formatın teşvikine devam etmesini sağlayarak kurucu bir liderlik rolü oynayabilir.

[La Haine'deki İngilizce orijinalinden Sendika.Org tarafından çevrilmiştir]

Sendika.Org / 10.09.12