İntigam Aliyev'in "ameleyle" başlayan davası - Pınar Öğünç

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 17 Aralık 2012
  • 06:08

Uluslararası camiada tanınmış bir avukat ve insan hakları savunucusu olan Azerbaycan Cumhuriyeti vatandaşı İntigam Aliyev, 6 Aralık 2011’de, akşam 20.00 sularında Atatürk Havaalanı’na indi. Litvanya’nın Vilnius şehrinde Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) STK temsilcileri için düzenlediği bir toplantıdan Bakü’ye dönebilmek için İstanbul’dan aktarma yapması gerekiyordu çünkü.

İfadesine göre her şey kontuardaki polise pasaportunu uzatmasıyla başladı. Memur, ismini ‘ilginç’ bulmuş olacak, güftesi İntigam Aliyev olan doğaçlama bir türkü mırıldanmaya başladı. Aliyev üzerinde durmadıysa da, az sonra pasaporta çarpan el, ‘düzgün al’, ‘düzgün ver’ ile tartışma yükseldi.

Kontuardaki yerinden çıkan polisin yanına gelen diğer polise Aliyev olayı özetlerken ‘şu memur oğlan’ tamlamasını kullandığını söylüyor. Fakat söz konusu memur da tanıklık eden ikincisi de Aliyev’in ‘amele oğlan’ diyerek polise hakaret ettiği konusunda hemfikirler. Aliyev, Azericede ‘memur oğlan’ın ‘erkek memur’ demek olduğunu, dilinde ‘amele’ diye bir kelimenin bulunmadığını, anlamını dahi bilmediğini anlatmaya çalıştıysa da başarılı olamıyor.

İfadesinde mesela “Amele kelimesini işletmedim” diye bir cümle var. ‘İşletmek’ Türkçede başka bir fiilin adı. Orada kastını anlamaya yönelik gayretin benzerini, çok açık ki ‘memur oğlan’da göstermek gerekiyor. Malum, dünya Türkçe konuşmuyor. Kaldı ki Azericede memura ‘amele’ de deniyor olabilirdi, ne var?

‘İşçi’ diye küfür mü olur?

‘Amele’nin Türk dilinde bir hakaret haline gelişi, hazin bir sosyolojik dönüşümün sınıfsal tespitini hak eden ayrı bir yazının konusu. ‘İşçi’ diye küfür mü olur? Ama burada zaten meselenin daha sığ sularda, polis-sıradan fani vatandaş ikiliği üzerinden cereyan ettiği aşikâr. Kamera kayıtları mevcut olduğundan rahat konuşmak mümkün, Aliyev’in bu işin peşini bırakmamaya karar verişiyle önce yakındaki bir gümrük odasına, sonra saatlerce tutulduğu ‘sorunlu yolcu odası’na alındığı biliyoruz. Ne tesadüf, iki odada da kamera yok ama yaka paça ayrı yerde iki büklüm çıkışı kamuya açık alanların kameralarında belgeli. Özellikle ikinci odada ağır dayak yediğini anlatıyor Aliyev. Türkiye’ye girmek dahi istemeyen bir transit yolcu, bu sebepten sınır dışı ediliyor sonra da.

Silah olarak kullanılan hukuk

Bir insan hakları avukatı elbetteki adalet arayacaktır. Peki bulabilir mi? Özet şu: Aliyev’in şikâyetçi olduğu tüm memurlar hakkında takipsizlik kararı verildi. İç hukuk yollarının tükendiği noktada AİHM’ye başvurdu. Tek şaşırtıcı gelişme, ülkeye giriş yasağını kaldıran 8. İdare Mahkemesi’nin mealen “Havaalanı gibi bir yerde memura hakaret ve mukavemetin görüntüsü mutlaka olmalıdır. Bu daha çok şahsi bir davanın konusu. Bu yüzden kimsenin seyahat özgürlüğü kısıtlanamaz” diyen kararı.

İntigam Aliyev bu karar sayesinde bugün ve yarın sanık olduğu duruşmalara katılabilecek. Tahmin edebileceğiniz gibi polis memuruna hakaret, mukavemet suçlarından yargılanıyor. Tabii bir de Aliyev’e kelepçe takarken eli incinen memur var!

İsmail Saymaz, ‘Sıfır Tolerans’ (İletişim Yay.) adlı kitabında polis şiddetini var eden ve ardından gelen cezasızlıkla devamlı kılan sistematiği mebzul miktarda hikâyeyle anlatmıştı. Aliyev’in vakasında ateşlenen silah yok ama silah olarak kullanılmak istenen hukuk var. Göreceğiz.

Radikal / 17.12.12