İkinci ‘Uludere’ yaşandı - İnci Hekimoğlu

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 21 Mart 2012
  • 10:24

Çoğu gibi, asıl lafı edebilmek için, yazımın yarısını “Ama BDP de…” ya da “onlar da…” falan diye gerekçelendirmeye,  12 Eylül Anayasası gibi, tabloyu ‘Ama’lı cümlelerle bulanıklaştırmaya hiç niyetim yok. Kimse kusura bakmasın (Bu da Erdoğan’dan çalıntıdır) 18 Mart Pazar günü İstanbul’da yaşanan tam bir faşizmdir. Bu yüzyılda faşizm, ancak bu yöntemlerle uygulanabilir zaten. Üstelik geçen yüzyılın deneyimleri de harmanlanarak ancak bu kadarı yapılabilirdi ya da yapılabildi! Belki bu cümlelerim bile fazla iyiniyetli. Bundan ötesi açıktan kurşun sıkmaktır ki; belki henüz onun zamanı gelmemişti. Belki oy oranı yüzde 70’e falan çıkarsa, bunu da yapmaları beklenebilir.

Pazar günkü manzaranın benzerlerine OHAL’de, sıkıyönetim dönemlerinde tanık olmuştuk. Uygulanan ‘orantılı şiddet’ sonucu BDP İlçe Başkanı Hacı Zengin yaşamını yitirdi. Zengin’in hırpalanan bedeninde yalnız gaz bombası izi değil, başında ve vücudunda darp izleri de olduğunu ailesinden öğrendik. Hepsi bu değil. 

İHD’nin gözlem raporuna yansıyanlar, bir eylemi engellemek değil, ‘düşmanı’ imha etmek üzere hareket edildiğinin kanıtı. Raporda yer alanlar tüyler ürpertiyor.  

“Fatih Altuntaş  (demir çubuklarla dövülmüş, bıçaklanma, ağır kan kaybı var. Kalp damar Cerrahisinde ameliyata girecek, Abdullah Aspar - 38 yaşında, başına bomba çarpmış,  durumu ağır, kafatasında  kırık sonucu beyin kanaması var. Yedikule kapısının girişinde 17-18 yaşlarında ismi Azad olan bir genç görgü tanıklarının verdiği bilgiye göre burnuna gaz bombası çarpması sonucu burnu koparak yere düşmüş ve hastaneye götürülmüştür.”  Olaylarda bıçakla yaralananlar da var. 

Bıçak yarası nasıl oluyor?

Faşist-polis kardeşliği ile. Pek çok yerde polisle birlikte bıçaklı, sopalı ‘sivil’ gruplar, “Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz” sloganlarıyla saldırıyor. BDP Kars Milletvekili Mülkiye Birtane, bıçakla yaralananlardan.   

 ‘Hocalı’ bahanesiyle görücüye çıkarılıp, mesaj verilen faşist gruplar, artık ‘vatandaş’, ‘mahalle sakini’ olarak cepheye salınıyor. Ve tüm bu olup bitenler, hiç olmamış gibi yapılıyor. Haber kanalları ertesi gününe kadar tek kelime ne ölümlerden, ne yaralılardan bahsediyor. Bahsettiği zaman da aslında “kamunun haber alma hakkını” gasp ediyor.  

Pazar günü olanlar, Uludere’nin bir başka boyuttaki tekrarıdır. Ama bu kez bir ‘istihbarat hatası’ olmadığı gibi, emri veren de gizlenmiş değil.    

Uludere için bin bir komplo teorisi üreterek AKP’yi aklamaya, AKP’ye karşı yapılmış gibi göstermeye çalışanlar, bu kez susarak ya da çarpıtarak suça ortak oluyorlar. 

Bütün bunlar niye yaşandı?

Devletin, bizzat kendisinin erken yaptığı Newroz kutlamalarını, Kürt halkına pazar günü yaptırmamak için, öyle mi?

Yani bütün mesele on binlerce kişinin bir araya gelerek oluşturacağı görüntüyü önlemek için mi?

Eğer gerçekten neden buysa, bu zihniyetin adı “faşist”, giderek artan somut örneklerle perçinlenen bu yönetim biçiminin adı da  “faşizm”dir. Baksanıza, Pınar Sağ’ın klipinde oynayan Uludere köylüleri tehdit ediliyor. Büşra Ersanlı’ya “örgüt yöneticiliği”, Ragıp Zarakolu’na “yardım yataklık” suçlaması yöneltiliyor. Ne tesadüf ki, her iki ismi de hiçbir faşist darbe es geçmemiştir. 12 Mart, 12 Eylül ve … Son tarihi de tarih yazacaktır emin olun.

yurtgazetesi.com.tr / 21.03.12