İçerden dışarıya çağrı...

  • Arşiv
  • |
  • Siyasal Gündem
  • |
  • 15 Nisan 2012
  • 14:13

"Mücadeleyi yükseltin!"


(15.04.12) - Tutuklamalarla, gözaltılarla yıldırılmaya çalışan toplumsal kesimlerin biri de gençliktir. Bugün hapishanelerde 600’ü aşkın öğrencinin bulunması bunu ispat etmeye yetiyor. Tutsak öğrencilerin durumuna işaret etmek için kendisi de Sincan F tipi Cezaevi’nde 7,5 ay yatmış bulunan Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi Selim Acet ile konuştuk.

- Hangi davalardan dolayı cezaevine girdin? Ve suçlandığın başka bir dava var mı?

- “Yasak yayın” bulunduran kişinin yanında bulunmaktan 7,5 ay Sincan F tipi Cezaevi'nde kaldım. Bu cezayı üyelik propagandasından aldım. Ayrıca Eskişehir’de 98 kişinin yer aldığı KCK dosyasından ve anadilde eğitim istemiyle terör propagandası yapmaktan da yargılanıyorum. Bu iki dava KCK davasında birleştirildi. Savunmalarımızı anadilde yapma isteğimize mahkeme ret cevabını verdi. Duruşmalardan men edildik. KCK davasının yürütüldüğü 12. Ağır Ceza Mahkemesi savunma vermemize rağmen savunma yapmış gibi işlem yapılıyor. Tamamen mantıksız olan bu durum Türkiye’de hukukun nasıl işlediğini gösteriyor.

- Kürt halkına yönelik saldırganlığın arka planında ne var sence?

- Bu savaş aslında çağdaş Kawalar ile çağdaş Dehaklar arasında süren savaştır. İktidarın olduğu yerde bu tarz baskılar hep olmuştur. AKP’nin bir sistem olarak kendini inşa etmesi baskının artmasına yol açmıştır. Cumhuriyetin ilk döneminde bu yapılmıştı. O dönem Kemalist zihniyet önce muhalif gruplara nazar boncuğu atıyor. Fakat güçlendikten sonra Şeyh Sait, Seyid Rıza, Ağrı ve Zilan gibi birçok katliama imza atıyor.

AKP de ilk geldiğinde Kürt sorunu için “benim sorunum” demişti. Halkta bir beklenti yaratmıştı. Fakat 2007’den beri farklı bir konuma geçti. Kadrolaşmasını askeriyede, yargıda, poliste tamamladıktan sonra o da Kemalist zihniyet gibi muhalifleri yok etmeye çalıştı.

KCK tutuklamaları halen dalga dalga yayılıyor. 8 bini aşkın kişi şu an tutukludur. Bu kişilerin çoğunluğu yasal konumda bulunmalarına rağmen illegalmiş gibi gösteriliyor. Amaç, öncüsüyle Kürt halkını birbirinden ayırarak halkı teslimiyete zorlamaktır. Fakat son Newroz direnişiyle bu politika iflas etmiştir. Kürt halkı, Kürt Özgürlük Hareketi’ni desteklemiştir.

- Şu an zindanlarda 600’ü aşkın öğrenci bulunuyor. Bu konu ile ilgili ne söyleyeceksin?

- Bu saldırıyı anlamak için '68 ve '78 kuşağına bakmak gerekiyor. O dönem toplumun tetikleyici kesimi öğrenci gençlikti. Öğrenci gençlik işçi sınıfıyla birleşip ciddi eylemlilikler yapıyordu. Sistem bunu darbeyle ve darbenin getirdiği kurum olan YÖK ile sınırlamak istedi. Devrimci ve yurtsever öğrenciler büyük baskılara maruz kaldı.

Toplumun düşünen kesimi bir kez daha bu yoğun baskılardan geçiyor. Hükümet tutuklamalarla arkadaşlarımıza şu mesajı veriyor “bakın siz de rahat durun yoksa sizi de tutuklarız.” Tabi öğrenciler de buna karşı bir şeyler yapıyor. Örneğin Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi oluşturulması ya da sosyal medyada bir şeyler yapılması gibi...

- Tutuklu öğrenciler, poşu taktığı gerekçesiyle tutuklanan Cihan Kırmızıgül’ün beraat etmesiyle bir kez daha gündeme oturdu. Senin ve yine Anadolu Üniversitesi’nden diğer bir tutuklu arkadaşımız Aytaç'ın adına ilk dönem bir video hazırlandı. Ve bu video oldukça dikkat çekti. Tutuklu öğrencilerin durumuna nasıl dikkat çekilebilir? Onlara nasıl destek olabiliriz?

- F tipi ile tutsaklar çok farklı bir psikolojiye sokulmak isteniyor. Tutsakların yalnızlaştırılmasının önüne geçmek gerekiyor. Bir dönem Mavi Dalgalar diye bir proje vardı. Dışarıdan içeriye kitaplar gönderiliyordu. Bu, tutsaklara moral kazandırıyordu. Dışarıyla içerinin bir bağı kurulduğunda bu içeridekilere güç veriyordu. Bu dayanışmanın illa mektupla olması gerekmiyor. Özellikle dışarıdaki eylemler insana büyük bir moral ve irade kazandırıyor. F tipinde sistemin çok ince politikaları uygulanıyor. Mektuplar geç veriliyor, kitaplar verilmeyebiliyor, havalandırma açılmıyor. En ufak bir demokratik tepkide iletişim cezası veriliyor. O gün bir tepki verilmişse yemekler kötü çıkıyordu. Çok küçük gibi görünüyor ama altında bir çok plan var. Mesela koğuşa üç bardak veriliyor, ikisi küçük biri büyük. Ya da bir telefon açmaya gidiyorsun, kısacık mesafede dört kere aranıyorsun. Sistem seni orda robot haline getirmeye çalışıyor. Deneyimli arkadaşlar bu konuda çok yardımcı oluyorlar. Kitaplar çok yardımcı oluyor. Sonuçta zindan yan gelip yatma yeri olmuyor. Ciddi bir eğitimden geçiyorsun.

- Kart atmalar, mektuplar yine de yardımcı olabiliyor değil mi?

- Tabiî ki de oluyor. Bu dışarıdan içeriye serin bir havanın gelmesi demek oluyor. Tutsakların kendilerini yalnız hissetmelerinin önüne geçiliyor. Fakat en önemli destek dışarıda mücadelenin yükseltilmesidir.

- Son olarak bir şeyler söylemek ister misin?

- Dışarıya çıkmadan bir gün önce sohbete çıktığımda müebbetlik arkadaşlara “dışarıdan kişisel isteğiniz var mı?” diye sordum. Hepsinin cevabı "dışarıya bir selam götürün ve mücadeleyi yükseltin" oldu. İçeridekilerin dışarıdakilerden isteği mücadelenin yükseltilmesidir. Sistemin verili alanlarından dışarıya çıkmak gerekiyor. Mücadelenin kazanması için yanmaların olması gerekiyor. Yanmalar aydınlanmaları getirecektir.

Ekim Gençliği / Eskişehir