Her tür tezkereye misliyle cevap – Pınar Öğünç

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 05 Ekim 2012
  • 05:27

Üç buçuk saatin ardından, içeride tam ne olduğunu ancak 10 yıl sonra öğrenebileceğimiz o kapılar açıldığında, Beşir Atalay etrafını saran medya mensuplarına dedi ki: “Çok güzel, çok verimli geçti”. Nasıl bir güzellikten, nasıl bir verimden söz ediyordu?

Daha ‘özel’ bilgiler paylaşılacağı için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından ziyade ‘yabancıların’ konuşulanları duymaması gerekçesiyle oturum kapalıydı. İçeride olup bitene dair beyanat vermek bile yasaktı; çok güzel ve verimli geçtiğini bilebilirdik sadece. Kaldı ki rakamlar ortada, gerçekten verimli geçmiş.

Tezkerelerin görüşüleceği Meclis oturumları zaten hep kapalı yapıldı; bunda yeni bir durum yok. Dün Anadolu Ajansı’nın yaptığı derleme içinde birkaç nokta dikkat çekici. Meclis’te bugüne kadar 266 kapalı oturum yapılmış. Bu tür ‘devlet sırrı’ oturumların yoğun olduğu dönemse Kurtuluş Savaşı ve Lozan süreci. Ondan sonrakilerde ana temaları Kıbrıs, Irak ve de terör belirlemiş.

Ne önlemleri alındı?

Akçakale’de bir evi vuran o top mermileri beş kişinin hayatına mal olduğundan beri tamtamlar yükseliyor. Tezkere Meclis’ten geçmeden, ‘Suriye’ye anında karşılık’, ‘Esad’ın topuna misliyle cevap’, ‘Halep oradaysa, Türkiye burada’ nevi başlıklarıyla zaten medya çoktan hükümete onayı vermişti. Sivilliği kostüm rengi üzerinden değerlendirenlerle ‘jeopolitika’, ‘strateji’, ‘bölgesel güç’ serpilmiş cümlelerle konuşanların buluştuğu bir yer vardı. Suriye halkıyla dayanışırken, sivil ölümlerden söz ederken bir alternatif olarak Türkiye’nin müdahalesini öngörenleriyse anlamak mümkün değil. Bu ‘büyük devlet’ algısını da aşan bir ‘süper kahraman’ yanılgısı barındırıyor içinde. Hiç sivil öldürmeden savaşarak sivilleri kurtarmak...

Beş vatandaşımız ölmüş, karşılık vermeyecek miyiz? Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan hakları elbette ki vardır, ama bizim de bu ülkenin vatandaşı olmaktan doğan sorma hakkımız var. Akçakale’de ve Suriye sınırı boyunca hayatın devam ettiği yerleşim birimlerinde yeterince önlem alınmış mıydı? Madem top atışları bir-iki haftadır devam ediyordu, sivillerin oradaki varlığını nasıl açıklayabiliriz? İlçenin boşaltılması halkın kendi maddi imkânlarına ve kararına mı bırakılmıştı? Zaten yıllardır mayınlı araziler yüzünden çok can kaybı vermiş (Türkiye İnsan Hakları Vakfı rakamlarına göre sadece 2002-2008 arasında asker ve sivil 380 kişi öldü, 1007 kişi yaralandı), sokaklarında protezli, kolu yahut bacağı noksanlı ‘sivillerin’ dolandığı bilhassa Akçakale için devlet nasıl tedbirler almıştı? Okulları kapadık, tamam mı?

‘Savaş romantizmle ele alınacak konu değil’

Egemen Bağış demiş ki: “Bu işler savaşa evet ya da savaşa hayır sloganları atacak, romantizmle ele alınacak konular değildir”. Hükümet bu tezkerenin savaşla alakası bulunmadığı, sadece caydırıcı olduğu fikrini oturtmaya çalışıyor çünkü.

Şu da var: ‘Savaşa hayır’ın safi bir romantizme dönüşmemesinin yolu ‘hayır’ diyenlerin tutarlılığına ve kararlılığına bağlı. Buna CHP’nin bu anlamda kafa karışıklığı da dahil; Suriye halkına karşı alınması gereken (dayanışmacı) tavrı, hükümetin Suriye politikasına tepkinin şekillendirmesine izin verenlerinki de...

Irak tezkeresi normal mi?

Tutarlılık dedik... Mesela Suriye tezkeresi anormal de 17 Ekim’de süresi dolacak olan Irak tezkeresi normal mi? Artık Meclis’in açılır açılmaz tezkere görüşüp de süreyi bir yıl daha uzatması bu kadar olağanlaştı mı? Üstelik Başbakan bizzat İmralı, Kandil randevuları keserken, Oslo’dan, hakiki anlamda iç barışın tesisinden konuşurken...

Bu tezkereye misliyle cevap vermek, samimi ve tutarlı bir barış hareketi devşirmek mümkün değil mi?

Radikal / 05.10.12