Geçenlerde Güven Sak, bir “Google eğilimleri” araştırmasından söz etti Radikal’de...
Hemen girip baktım.
5 milyondan çok internet kullanıcısı olan 45 ülkede, Google arama motorunda “ileriye mi, geriye mi” bakıldığını araştırmışlar.
Diyelim 2012’de Google’a başvuranlar, 2011 ve öncesini mi, 2013 ve sonrasını mı araştırmış?
Sonuç anlamlı:
En çok geleceği kurcalayanlar, Almanlar...
İkinci İsviçreliler...
Üçüncü Japonlar...
“İleriye bakanlar” listesi, “İngilizler, Fransızlar” diye sürüyor.
Türkiye 27. sırada...
Geçen yıl 24’teymiş; son bir yılda gözünü biraz daha geçmişe çevirmiş. Mısır’ın arkasında, Peru’nun önünde bir yere yerleşmiş. Araştırmacılar, internette yarını araştıran ülkelerle, o ülkelerde kişi başına düşen milli gelir arasındaki bağlantıya dikkat çekiyor. Yani müreffeh ülkelerin yurttaşları, gözünü istikbale dikiyor.
Azgelişmişler habire maziyi didikliyor.
* * *
Araştırmayı okuduktan sonra, son zamanlarda Google’da ne aradığımı düşündüm:
Eski darbeler, meçhul cinayetler, yitik anılar, belgeler... Araştırmanın ortaya koyduğu az gelişmiş ülke mensubu Google araştırmacılarının tipik bir örneğiydim.
Mesela gördüğünü kaydedebilecek “Google gözlüğü”nün, yarının dünyasını nasıl etkileyeceğinden çok, diyelim Ege’de, Karadeniz’de, Orta Anadolu’daki politik tepkilerin, bölge halkının geleneksel beslenme biçimiyle ilişkisini merak ediyordum.
Mazi, ayağımdan çekiyordu.
Niye?
Nostalji merakımdan mı?
* * *
Değil tabii...
Bizim, yani Almanya’da, İsviçre’de doğmamış olanların eski defterlere merakı, mazi hasretinden kaynaklanmıyor.
Bir kısmı öyle de olabilir, ama asıl derdimiz, maziye ait kapanmamış yaraların hala kanıyor ve ufkumuzu tıkıyor oluşu...
Bakın Berfo Ana’ya...
33 yıl adaleti arayan ve sonunda 105 yaşında soluksuz kalan o kadın, oğlunun kemiklerini bulabilme özlemiyle gitti.
Google’ı bilse, araştırma yapabilse, biraz daha yaşayıp gözlüğü takabilse, en çok kayıp oğlunun izini arardı.
Tıpkı iktidarın, bir yandan “2023 vizyonu”ndan söz ederken, bir yandan da boyna Atatürk’ün boyunu, CHP’nin soyunu, 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı didiklemesi gibi...
Sırtımızda “mazi” denen kirli sandıkla, yarına yürümeye çalışıyoruz.
12 Eylül’ün işkence tezgahlarında öldürülüp gizlice gömülenlerin hesabı sorulmadı hala...
90’ların faili meçhul saldırıları, siyasi suikastları aydınlatılmadı.
Yakılan köylerin sorumluları yargı önüne çıkarılmadı.
JİTEM cinayetleri sorgulanmadı.
Toprağa gömülen silahlar bulunmadı.
Toplu mezarlar, kozmik odalar açılmadı.
En utanç verici maziye sahip Almanya, geçmişiyle hesaplaşıp gözünü ileriye, bayrağı zirveye dikti. Biz o hesaplaşmayı bir türlü yapamadığımız, sabıkalarımızla yüzleşip karanlıkları aydınlatamadığımız için, bir türlü tarih dosyasını kapatıp yarına bakamıyoruz.
* * *
Bu faturanın kapatılmaması, kronolojik dizinimizi bozuyor:
“Bugün”ümüzle “yarın”ımız arasında dikilen dev bir “dün”le yaşıyoruz.
Geçmiş, gelecekle aramıza giriyor.
Mazimiz, istikballe buluşmamızı engelliyor.
“Evvel zaman içinde” yaşıyoruz.
Pireler berber...
Develer tellal...
Ve biz babamızın beşiğini sallıyoruz, bebeklerimiz yerine...