Gençlik örgütleriyle harçların kaldırılması ve parasız eğitim üzerine...

  • Arşiv
  • |
  • Gençlik Hareketi
  • |
  • Ekim Gençliği
  • |
  • 06 Ekim 2012
  • 20:04

6 Kasım yaklaşıyor. YÖK’ün kuruluşunun 30. yılı olan bu yılki 6 Kasım, harçların kaldırılması ile yaratılmaya çalışılan parasız eğitim yanılgısı ve buna karşı verilen eylemli tepkilerin ardından gelecek.

Ekim Gençliği olarak, harçların kaldırılmasının ardından paralı eğitime karşı gelişen eylemlerden yola çıkarak önümüzdeki 6 Kasım’a birleşik gençlik mücadelesi ile yürünmesini önemli buluyoruz.

Buradan yola çıkarak, harçların kaldırılması ile başlayan ve 6 Kasım’a kadar uzanacak olan süreci gençlik örgütlerine sorduk, değerlendirmelerini istedik.

- Harçların kaldırılması üzerinden AKP “parasız eğitim” biçiminde bir yanılsama yarattı. Bu hamleyi kısaca nasıl değerlendiriyorsunuz?

Öğrenci Kolektifleri: Örgün öğretimdeki harçların kaldırılması, AKP bir lütuf gibi sunsa da bu yıllardır mücadele eden gençlik hareketinin kazanımıdır. AKP harçlardaki kısmi düzenlemeyi ‘parasız üniversite’ olarak sunmaya çalıştı fakat başarılı olamadı. İkinci öğretim, Açıköğretim ve üniversitesini uzatmak zorunda kalan öğrencilerden harçlar alınmaya devam ediliyor. Ayrıca parasız eğitim sadece harçlar değildir. Parasız beslenme, ulaşım, barınma gibi haklar parasız eğitim hakkının temel parçaları arasındadır. Bu haklardaki paralılaştırma uygulamaları devam etmektedir.

AKP yükseköğretimde yeni bir oyun oynuyor. Ancak üniversiteliler AKP’nin popülist hamlelerini boşa çıkartmıştır. Binlerce üniversiteli harçlara paralı eğitime karşı sokaklara çıktı. AKP’nin evdeki hesabı çarşıya uymadı. AKP üniversitelilerden teşekkür beklerken üniversiteliler AKP’nin hesabını sokakta bozdu. Önümüzdeki dönemde bütün paralı eğitim uygulamalarına karşı mücadele büyütülebilir. Harçlardaki kazanım bu olanağı güçlendirmiştir.

Yeni Demokrat Gençlik (YDG): Harçların ilk alınmaya başlanmasından bu yana yaklaşık 30 yıl geçti. İlk kez alınmaya başlandığında 1980 Askeri Faşist Cuntası’nın üzerinden sadece birkaç yıl geçmişti. Yani aslında harçlar, askeri cuntanın bir meyvesi niteliğindedir. Geçen yıllarda öğrenci gençliğin parasız eğitim talebi içerisinde harçlar da önemli gündemlerden biri konumundaydı. Mevcut tabloda başbakanın “sihirli bir değnek” edasıyla sürece “müdahale” edip “harçların kaldırılacağı” müjdesini vermesiyle oluşturulan atmosfer adeta “eğitimde devrim” olarak adlandırılmakta ve parasız eğitim bir lütufmuşçasına sunulmaya çalışılmaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, parasız bir eğitim mücadelesinde harçların kaldırılması sadece bir noktayı teşkil etmektedir. Paralı eğitim harçlarla başlamadığı gibi harçların kaldırılmasıyla da sonlanamaz. Kaldı ki harçların kimden ne kadar, nasıl alınacağı konusunda da bir belirsizlik vardır. Bir yanda “birinci öğretimde ve açık öğretimde harç kalktı” diyen devlet sözcüleri varken diğer yanda da okul kayıtlarında arkadaşlarımız belli miktarlarda ücret ödemektedir. Bu ücretin ne için verildiği, harcın içine girip girmediğine dair bir muallâk durum yaratılmıştır.

Ayrıca geçen sene torba yasada yer alan “kredi başına harç” uygulaması madalyonun diğer yüzüdür. Hatırlanacağı gibi torba yasanın kabulünden önce 2011–2012 eğitim-öğretim yılında bu uygulanmış ancak sonrasında Resmi Gazete’ de yayınlanan bir Kanun Hükmünde Kararname ile “buna 2014–2015 eğitim-öğretim yılından itibaren uygulanmaya başlanır” denilmişti. Tam da buradan yola çıkarak biz sadece “ikinci öğretimde de harçlar kaldırılsın” diyemeyiz. Devletin son derece kirli olan siciline bakmalı, genel anlayışını baz almalıyız. Biz burada sistemin paralı eğitim anlayışının ne olduğunun, somutta ne anlama geldiğinin, dershanelerin, kursların, özel derslerin, genel anlamıyla sınıfsal bariyerlerin ne anlama geldiğinin teşhirinin yapılmasını kendimiz açısından başlıca görevlerden sayıyoruz. Temel problem devletin yaptığının genel anlayışına uygunsuz olmadığının kavranmasıdır. Buradan doğru baktığımızda “parasız eğitimi getirdik” propagandalarının safsatadan ibaret olduğunu kolaylıkla görebiliriz. Biliyoruz ki hala onlarca öğrenci arkadaşımız “parasız eğitim” talebinden ötürü okullarından uzaklaştırılmış, atılmış, tutuklanmış bulunmaktadır. Eğer parasız eğitim getirdiklerine dair propaganda yapmaya devam edecekse devletin bu arkadaşlarımızın durumuna dair de bir şeyler söylemesi gerekir.

Ayrıca yapacağımız teşhirle birlikte çözümün de nereden geçtiğini söylemeliyiz. Çözüm bizim tespitimizce Demokratik Halk Üniversiteleri’nden geçmektedir.

Genç-Sen: Genç-Sen olarak yeni dönemi tariflemek gerekirse, dünyada krizin etkilerinin daha da ağırlaştığı, kriz üzerinden neoliberal dönüşüm politikalarının hızlandığı, bölgesel savaşların, diktatörlüklerin yıkıldığı, faturalarının emekçilere ödetildiği bir tablo var. Gençlik olarak bu tablodan payımıza düşeni alıyoruz.

Bu dönüşümün eğitim alanı ise YÖK’ü neo-liberal tarzda dönüştürüp esneterek yeni döneme uyarlamak. Bunu, harçların kaldırılması, disiplin yönetmeliğinin değiştirilmesi, YÖK reformu ile yapıyor. Amaç yeni tarzda bir statüko ile sermayeyi üniversiteye daha etkin sokmak.

Harçların 1. öğretimde kaldırılması ancak 2. öğretimde kaldırılmaması, vakıf üniversitelerinin açılması, sadece 4 yıl boyunca harçların olmaması, parası olanın okumasına ve öğrencilerin tüm vaktini derslere vermesine neden olacak. Eğitim esasında daha da paralı hale getiriliyor. Sermaye odaklı eğitim getiriliyor.

Mali özerklik ile üniversitelerin daha da özerk bir yapıya kavuşması, şirketlerin kendi üretimlerine uygun dersler açması, projeler yaptırması, eğitimin piyasaya açılması ile eğitim parasız olmanın aksine daha da paralı hale getiriliyor, herkes de bu paralı eğitim sürecine dahil ediliyor.

Gençlik Muhalefeti: Bu süreç ilk başladığında gençlik örgütlerinde de “harçlar kalktı, artık parasız eğitimi kazandık” havası yarattı. Sonra “2. öğretim harçları da kalksın”a sıkışan bir süreç örüldü. Kalksın ama harçlar toplam eğitim giderinin 8’de 1’ini oluşturuyor. Barınma, ulaşım, okul giderleri vb. ile eğitimin paralı hali sürüyor. AKP ise gençlikte “biz harçları kaldırdık” yanılsaması yarattı. Gençlik örgütlerinin bir kısmı ise süreci harçlara indirgeyip 2. öğretim üzerinden süreç ördü. Biz gözlemlemek için bu süreçte geride kaldık. Süreci izledik. Oysa açık öğretimde de kalktığı açıklanan harçlar kalkmadı. Harçlar tümden kalksa bile paralı eğitim sürüyor. Eğitimi paralı hale getiren tüm unsurların kalkması gerekiyor.

Devrimci Öğrenci Birliği (DÖB): Harçların kaldırılması oyunu, içinde bulunduğumuz sürecin sadece bir parçası. Uzun süredir devrimci durum koşullarının yaşandığı Türkiye ve K. Kürdistan’da burjuvazi yönetemiyor. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin geldiği aşama, Alevi emekçilerinin saldırılara karşı gösterdiği refleks, emekçilerin eylemleri; devrimin toplumsal güçlerinin sokakta bir araya geldiğini gösteriyor. Devrimin gelişimine karşı çare olarak gördüğü dış savaş politikası ise toplumda destek bulmuyor. Bu nedenle devrimin en dinamik güçlerinden biri olan gençliği sokaklardan uzak tutmak, sokakta gelişen mücadele ile kaynaşmasını önlemek için atılmış bir adımdır. Burjuvazi o kadar zor durumda ki, bu oyunu bile çok sürmedi, zamlarla kaldırılan “harçların” telafi edileceğinin söylenmesi bunu ortaya koyuyor zaten!

- Harçların kaldırılması oyunu öğrenci gençliğin tepkisi ile de karşılandı. Bu sürecin birleşik gençlik hareketi yaratmadaki rolü ve 6 Kasım’ a yüklediği görevleri nasıl görüyorsunuz?

Öğrenci Kolektifleri: Üniversiteler yaz aylarından beri gündemde. Siyasi iktidar üniversitelere yönelik yeni bir piyasacı ve gerici atağa hazırlanıyor. Üniversitelerin bu dönem AKP’nin üniversite projelerine karşı kitlesel bir duruş sergilemesi gerekiyor. Üniversitelerde ve ülke siyasetinde AKP’nin tüm oyunlarını bozabilecek bir siyasal hat gençlik mücadelesini ileri taşıyacaktır. Bu nedenle bu yıl ki 6 Kasım geçen yıllara göre çok daha önemli bir noktada duruyor. Özellikle yeni YÖK yasa taslağının da hazırlandığı ve yasalaştırılmak istendiğini de düşünürsek 6 Kasım’da gençliğin ortak tepkisini tek bir sesle meydanlara çıkarmak, önemli bir görev olarak önümüzde duruyor. Ancak mücadele 6 Kasım ‘la da sınırlandırılmayıp öncesi ve sonrasında da AKP’nin üniversitelerdeki piyasacı- gerici oyunlarına karşı kitlesel direnişlerin yaratılması gerekiyor.

YDG: Bu durum öğrenci gençliğin belli bir kesiminin tepkisiyle karşılandı ancak bunun yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Mevcut sürecin birleşik bir gençlik hareketi yaratmada itekleyici potansiyelinden bahsedebiliriz. Bu potansiyelin somut bir güce dönüşmesi sürece dâhil olacak gençlik hareketlerinin izleyeceği tutumla doğrudan bağlantılıdır. Kendimizi sürecin birleşik, kitlesel ve militan bir çizginin yaratılmasında aktif bir özne olarak tanımlamamızda hiç bir engel yoktur. 6 Kasım’ın da bu çizgiye uygun bir biçimde sürdürülmesi, örgütlenmesi gerekmektedir. Geniş gençlik kesimlerinin sürece dâhil edilmesi temel çıkış noktalarımızdan olmalıdır.

Genç-Sen: 1980’de kurulduktan sonra, üretime değil tüketime odaklı, düşünmeyen, sorgulamayan öğrenciler yetiştirme hedefli, üniversiteleri disipline eden, sermayeye ucuz iş gücü yetiştiren bir YÖK oluşturuluyor.

Neo-liberal politikalarla eğitimi parçalı hale getiriyorlar. YÖK gibi merkezi bir aygıt ile disipline ediyorlar. Görevleri kısıtlanıyor, ancak maddi olarak sermayenin hizmetine sokuluyor.

Mütevelli heyetleri ile YÖK’ün rektörleri atadığı, sermayenin güdümünde bir işleyiş oturtuluyor.

Bize düşen görev, bu uygulamaların neo-liberal politikaların birer parçası olduğunu ortaya koyarak mücadele etmek. Eğitimin sermayenin çıkarları için olduğu, buna uygun bir şekilde eğitimin esnetildiği, şekillendirildiği bir tablo var.

Disiplin yönetmeliğinin değişmesi bizim için bir ilerleme sayılabilir ancak disiplin yönetmeliğini mücadele ile tamamen ortadan kaldırabiliriz.

Öğrenci hareketinde bir gelişme olduğunu düşünüyoruz. Dünya çapında ve Türkiye’de gerçekleşen eylemler bunu gösteriyor. Özellikle 2008’den bu yana bir kıpırdanma, politikleşme bulunmaktadır. Bu hareketliliği ortaklaştırıp geliştirebilirsek YÖK’ü kaldırabliriz.

Öğrenci Gençlik Sendikası kurulduğu günden beri öğrenci hareketinde birlikteliği savunmuştur. Bugün bu birliktelik daha da önemlidir. Bir öğrenci hareketi oluşmaya başlamıştır. Ortak bir karşı koyuşu başarabilirsek YÖK’ü kaldırabilriiz.

YÖK’ün yıldönümünde Ankara’ya bir çağrı yapmak gündemimizde. Bu konuda çalışmalarımız var. Ortak bir süreç örerek Ankara’da herkesin katılabileceği bir eylem, bir miting ve süreç öngörüyoruz.

Gençlik Muhalefeti: AKP açısından bugün üniversite gençliği bir tehlike olarak duruyor. ‘90 sonrası eski gücüne ulaşamasa bile egemenler gençlikten korkuyor. Bu nedenle yeni bir ticarileşme aşamasında sadece birinci öğretimin harçlarını kaldırarak aslında gençliğin de mücadelesini bölmüş oldu. Bize de görev burada düşüyor. Bizim kamusal, bilimsel demokratik eğitim şiarı ile birleşmemiz gerekiyor.

6 Kasım gerçekten parasız eğitim şiarı ile örgütlenecek gibi gözüyor. 6 Kasım’ı bu söylediğimiz saldırı politikaları belirleyecek. Ticari eğitim politikalarını kitlelere teşhir edici bir yerde durmak ve güçlü bir 6 Kasım süreci örgütlemek gerekiyor. Bu yerellerde güçlü eylemlerle yapılsa daha anlamlı olur ama bu sene saldırılardan kaynaklı merkezi de yapılabilir.

Gençlik muhalefeti gençliğin öz örgütlülüğünü önüne alan bir gençlik yapılanmasıdır. Diğer gençlik örgütleri ile birleşmek bizim içinde önemli bir yerde duruyor. Piyasalaşma süreci tamamlanmış durumda. Tüm bu yalanları teşhir edebilmek için birleşik bir cephe yaratmak gerekiyor. Belli kazanımlar elde etmek için ve söz-yetki hakkı için iyi bir döneme girebiliriz.

DÖB: Bu süreç birleşik bir gençlik hareketi yaratmak açısından önemli tabi, yalnız önemli olan harekete geçmiş, devlete tepki duyan gençlik kitlelerine nasıl gideceğimiz. Bizce bunun için gençliğin önüne faşizmi yıkmak ve devrim için mücadele konulmalıdır. Sadece öğrenci sorunlarını temel alan politikalarla değil, toplumun tüm ezilen kesimlerinin mücadeleleriyle birleşmeyi amaçlayan politikalarla bu mümkün olabilir. Toplumun hemen her tabakasını karşısına almış ve artık ülkeyi yönetemez hale gelmiş olan devlet, devrimci her türlü eylemden, hareketten korkuyor. Tam da burada 6 Kasım’a hazırlanırken, üstümüze düşen görevler şunlar olmalıdır:

a) Hükümete ve devlete tepki duyan, her türlü baskıya, saldırıya karşı sokağa çıkan gençlik kitlelerini, gerçek kurtuluş olan faşizmi yıkmaya ve sosyalizm mücadelesini yükseltmeye çağırmalıyız.

b) Akademik özgürlüklerin, parasız, bilimsel, anadilde eğitimin yalnızca sosyalizmde gerçekten mümkün ve garanti altında olduğunu vurgulamalı; bunun için ise öğrenci gençliğin emekçilerle, Kürt halkıyla, Alevi emekçileri ve gençliği ile birlikte bugün, iktidar için mücadeleyi büyütmeleri çağrısını yapmalıyız. Bugün sosyalist ve devrimci gençliğin üzerine düşen görevler bunlar olmalıdır. 

Bu hedefleri güden bir 6 Kasım süreci gençliği gerçek anlamıyla burjuvazinin köleliğinden kurtaracak ve özgürlüğün yolunu gösterecektir.

Röportaj için teşekkür ederiz.

Çalışmalarınızda başarılar dileriz. 

(Ekim Gençliği, sayı 140, Ekim 2012)