Fatma Şahin BDP’li kadınları aradı mı?- Aslı Aydıntaşbaş

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • Kürt Sorunu / Azınlıklar
  • |
  • 19 Temmuz 2012
  • 04:10

Memleketin gündemi bana, benim gündemim memlekete uymuyor. Mesela ben yatıp kalkıp Suriye konuşmak istiyorum; medya ise son seçimde %0.75 alan Numan Kurtulmuş’un siyasi geleceğiyle daha ilgili. Ben Diyarbakır’daki polis şiddeti diyorum, basın ”gökdelende yangın” haberini daha çok önemsiyor. Liste böyle uzayıp gidiyor.

Bazı günler ”Ben mi uzaylıyım, bu memleket mi garip?” cümlesi ağzımdan çıkıyor. Mesela hafta sonu Diyarbakır’da yaşanan ve 3 BDP’li kadın milletvekilinin düpedüz emniyet güçleri tarafından yaralandığı olaylarla ilgili sessizliği hazmedemiyorum.
Hatırlıyor musunuz, CHP lideriyken Deniz Baykal’a Van’da yumurta atılmasını haftalarca konuşmuştuk. Nasılsa Baykal’a fiske bile büyük haber, ama BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın yerde sürüklenmesi haber değil.
Hafta başında, Diyarbakır olaylarında polisin özellikle hedefinde olduğunu söyleyen ve biber gazı kapsülüyle ayağı kırılan milletvekili Pervin Buldan’la konuştum. Hastanede, ayağı alçıda yatıyordu. Yattığı yer de, 19 yıl önce kocası Savaş Buldan’ın esrarengiz bir araba tarafından kaçırılıp sonra faili meçhule kurban gittiği Çınar Otel’in biraz ötesindeki International Hospital’dı...
Beni asıl şaşırtan, daha doğrusu üzen, Diyarbakır olayının vahameti değil, okurlardan gelen ”Oh olmuş!” mesajları oldu. Ne diyeyim? ”Oh olsun”cuların çoğunluğu temsil etmediğini, AB üyeliğine aday bu ülkede, seçilmiş vekillerin anayasal haklarını kullanmalarını engellemeye yönelik polis saldırganlığının, en azından kamuoyu tarafından ayıplandığını düşünmek istiyorum.
Peki ya hükümet cephesindeki sessizlik? Hükümetin aklı başında üyeleri, Diyarbakır olayları konusunda sus-pus. Tek açıklama ise İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’den geldi: ”Zavallı 18 tane milletvekili.” Acıklı.
Davaları, gündemleri ne olursa olsun, anayasal haklarını kullanmak isteyen insanların, hele de kadınların, hele de milletvekillerinin yerlerde sürüklenmesinin ne tür rejimlerde olacağını hatırlatmama gerek yok sanırım.
Şiddetin Kürt kadınlara yönelik olması, bir tesadüf mü? Pervin Buldan’la röportajımdan sonra, eski BDP milletvekili Sevahir Bayındır’dan bir email aldım. Biliyorsunuz, onun da kalçası kırılmıştı emniyet güçleri tarafından. Üzerinden üç yıl geçti, genç kadın bir türlü tam düzelememiş. İkinci bir ameliyat için Almanya’daymış...
Peki bu ayıbı hükümet adına kim tamir edecek? Meclis’in vekillerine, hükümetin ise temel hak ve özgürlüklere sahip çıkması şart. Türkiye’de ‘demokratım’ diyen insanların İçişleri Bakanı ile aynı dili konuşması zor gözüküyor. Ama mesela bir yıllık bakanlığının önemli bir bölümünü kadınlara yönelik şiddetle mücadeleye ayıran Kadın ve Aileden Sorumlu Bakan Fatma Şahin, hemcinslerine yapılana sessiz mi kalacak?
Fatma Şahin’in çalışkanlığını, farklı kesimlerle iletişime açık oluşunu, kadına yönelik şiddet ve kızların eğitimi konusundaki kararlılığını takdir ediyorum. Hükümet içi dinamikleri bilmesem de, kapalı kapılar ardında kürtaj konusunda kadınlardan yana bir tavır takındığına eminim. Peki şimdi?
Diyarbakır’da kadın milletvekillerine reva görülen muamele, hem demokrasi ayıbı, hem de düpedüz ‘kadına yönelik şiddet’. Bu böyle mi gidecek? Sessiz sedasız kabul edecek, görmezden mi geleceğiz her şeyi? Fatma Hanım, dayak yiyen, şiddete maruz kalan ev kadınları değil de, BDP’liler olunca, sahip çıkmayacak mısınız?

Milliyet / 19.07.12