Enver Paşa Tuzağı – Nilgün Cerrahoğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 06 Ekim 2012
  • 04:39

Dünkü gazetelerde okuduğum yazılardan birinin başlığı buydu: “Enver Paşa Tuzağını Hatırlamak!”

“Hatırlamak” sözcüğü aslında yetersiz. Enver Paşa tuzağını hiç akıldan çıkartmamak gerekiyor.

Gerekiyordu demek daha doğru. Tuzağa çünkü -yüz yıl arayla!- yeniden düştük bile.

“Enver Paşa tuzağı” denen şey nedir?

Her şeyden önce dolduruşa gelmek.

Tuzak nasıl hazırlanmıştı?

Müslüman dünyaya vıcık vıcık yağ çekerek.

Yaz aylarında bu konuda çok ilginç bir kitap okudum: “On Secret Service East of Constantinople”…

Peter Hopkirk’ün “İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun” adıyla İnkılap Yayınları’ndan Türkçeye de çevrilen eseri, bilmem hâlâ bulmak mümkün mü? Bulabilirseniz mutlaka edinin….

Hopkirk, kitabın girizgâhını daha önce “Büyük Oyun” isimli eseriyle 90’lı yıllar başında yapmış...

‘Büyük Oyun’ hâlâ güncel

“Büyük güçlerin” Doğu’daki (Ortadoğu+Kafkaslar+Orta Asya) paylaşım serüvenini anlatan ilk kitabın takdimini yaparken Hopkirk;

“Geçmişin acı yüklü dersleri bize sanki hiçbir şey öğretmemiş gibi” diyor ve ekliyor: “Tarih aslında bir tekerrürden ibaret. Gazete başlıklarına baktıkça insan, yüzyıl öncesinden bu yana fazla bir şeyin değişmediğini görüyor. Büyük oyun hâlâ güncelliğini koruyor!”

Hopkirk başka deyişle durduk yerde depreşen bir tarih nostaljisiyle konuya el atmamış.

“Büyük Oyun”un tarih sahnesine doludizgin yeniden girdiğini düşündüğü için, devamlılığı vurgulamak adına konuya sardırmış.

“İstanbul’un Doğusunda Bitmeyen Oyun”, Hopkirk’ün aslında o “Büyük Oyun” isimli eserinin devamı...

“İstanbul’un Doğusundaki Oyun”, Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm’in; 19. yüzyıl sonunda İngiltere, Fransa ve Rusya arasında cereyan eden paylaşım savaşına girme ihtirası ile başlıyor.

Dönemin oryantalist kamuoyu önderleri -ki günümüzün “düşünce kuruluşlarına” tekabül ediyorlar!- Kaiser’e şeytanın aklına gelmeyecek bir plan sunuyorlar: “Halifenin ümmetini biz kendi saffımıza çekip, Müslüman camiayı rakibimiz olan güçlere (başta İngiltere ve Rusya!) karşı kışkırtıp topluca ayaklandıralım!” diyorlar:

“Kaiser ‘Müslüman dostu’ ayaklarına yatarak Halife’nin teveccühünü kazansın. Böylelikle Halife, Kaiser namına İngiltere ve Rusya gibi Almanya’nın düşmanı olan öbür Hıristiyan imparatorluklara seçici bir ‘cihat’ açsın!”

“Bu ‘Kaiser cihat’ının inandırıcılığını temin etmek için de Wilhelm’in Müslümanlığa geçtiği dedikodusu yedi düvele yayılsın!..”

‘Hacı Wilhelm’ sahtekârlığı

Ne çılgın fikir değil mi?

Ama emperyalizm bahis konusu olduğunda gerisi teferruattır adına Alman imparatoru fikri acayip tutuyor ve uygulamaya koyuluyor. 114 yıl önce, 1898 Ekimi’nde Abdülhamit’i ziyaret için kalkıp İstanbul’a geliyor. Padişahın “halkını” ve “ümmetini” avcuna almak amacıyla buradan, tüm aşamaları önden hazırlanmış bir geziyle Kudüs ve Şam’a gidiyor.

Kaiser’in “Müslüman dünya aşkını” yaymak amacıyla özel olarak planan gezi, I. Dünya Savaşı’nı hazırlayan olayların dönüm noktası oluyor.

Gezi boyunca Alman propaganda çarkı tam gaz çalışıyor ve Alman imparatorunun sadece Müslüman dünyaya olan bağlılığı işlenmekle kalmıyor, ilaveten majestelerinin Müslüman olduğu mesajı etrafa yayılıyor.

Kaiser’in gizlice hacca giderek “hacı” olduğu, adının “Hacı Wilhelm Muhammet” şeklinde değiştirildiği söyleniyor…

Bu propagandalar özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun Arapça, Türkçe gazetelerinde geniş biçimde yayımlanıyor.

Bu manevra için Kaiser; Osmanlı başkenti İstanbul’u operasyonun 1 No’lu üssü yapıyor…

“Müslüman dünya lideri” kontenjanından başta Sultan Abdülhamit’i, arkadan ittihatçı Enver Paşa’yı sonuna dek kullanıyor ve parmağında oynatıyor.

Hikâye uzun sonra gene devam ederiz…

Ama bu kadarından bile çıkarılacak çok ders var:

Dinin siyasete alet edilmesi, hele böyle uluslararası büyük siyasete alet edilmesi demek ki hem çok yanlış, hem çok tehlikeli, hem büyük riyakârlıklara kapı aralayan bir işmiş…

Enver Paşa tuzağı denen konu bizde tekrarlanageldiğince Goeben ve Breslau zırhlılarının Boğazlar’dan geçmesiyle kopan fırtınadan ibaret değil…

Böyle geniş bir arka plan ve o arka planda “Müslüman dünyaya yağcılık yapan” emperyal gücün gazına gelmek var.

O yılların olayları; “Hacı Wilhelm” numarasıyla tetiklenmişti…

Bugünkü olaylar zinciri göbek adı “Hüseyin” olan, sık sık Müslüman olduğu iddialarıyla anılan ve “Müslüman dünyaya zeytin dalı uzatmak” konusuyla temayüz eden Obama döneminde hız aldı…

Dün olduğu gibi bugün…

Ön planda gene “aslansın, kaplansın” diye sırtı sıvazlanan ve “Müslüman dünya liderleri” olarak öne sürülen Türk liderler var.

Hopkirk’ün dediği gibi hakikaten…

Geçmişin acı yüklü dersleri hiçbir şey öğretmemiş gibi!

Cumhuriyet / 06.10.12