Emperyalist savaşın faturasını ödemeyelim!

  • Arşiv
  • |
  • Gençlik Hareketi
  • |
  • Liseli Gençlik
  • |
  • 21 Eylül 2012
  • 10:40

Sosyalizm kavgasını büyütelim!


Emperyalizm savaş demektir

Emperyalist-kapitalist dünyada yaşanan egemenlik kavgaları, derinleşen ekonomik krizler ve yeni pazar arayışları savaşlara neden oluyor. Bugün Suriye’de yaşananları da bundan ayrı düşünmemek gerekiyor. Esad rejiminin Suriye halklarına karşı uyguladığı zorbalığı bahane eden emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin asıl derdi, bölgedeki egemenlikleri ve çıkarlarıdır. Onlar, zerre kadar halkları düşünmemektedir.

Afganistan’la başlayan, Irak ve Libya ile devam eden savaşlar dizisi bunun en açık kanıtıdır. Geçtiğimiz yıllarda bu ülkeler, emperyalistler tarafından “demokrasi” götürme yalanıyla azgınca talan edilip yağmalanmıştır. Afganistan’da, Irak’ta ve Libya’da onbinlerce insan emperyalist savaş ve işgal süreçlerinde yaşamını yitirmiştir. Aynı süreç şimdilerde Suriye’ye yönelik savaş hazırlıklarıyla devam ettiriliyor. Hem de aynı senaryolarla.

Türk devleti ABD’nin hizmetinde!

Afganistan’da ABD ve NATO’nun işgalci gücü olan Türk devleti, Irak’taki işgalin de önemli destek üssü olmuştur. Irak ve Libya’nın emperyalistler tarafından işgal edilmesinde Türkiye toprakları tam bir saldırı üssü olarak kullanılmıştır.

Türk sermaye devleti şimdi de Suriye’ye yönelik tırmandırılan saldırganlıkta Amerikan emperyalizmine aktif taşeronluk ve tetikçilik rolü üslenmiştir. Bölgedeki jeopolitik konumunu emperyalistlerin hizmetine sunan Türk devleti, Malatya Kürecik’te füze kalkanı kurmakta, Hatay kamplarında Suriye’de kanlı icraatlar gerçekleştiren “Özgür” Suriye Ordusunu eğitmekte, para ve silah yardımında bulunmaktadır.

Bununla birlikte Türkiye’deki işbirlikçi rejim işçi-emekçi kitleleri ABD emperyalizmi hesabına yürütülen bu savaşa yedekleyebilmek için ırkçı-şoven politikalar hayata geçirmekte bu kirli politikaları yoğun bir baskı ve devlet terörü takip etmektedir.

Dışarıda artan saldırganlık içeride baskı ve terör

Emperyalist savaş ve saldırganlık bir yandan tüm dünya halklarını yıkıma uğratırken öte yandan tek tek ülkelerde işçi ve emekçi kitlelere sosyal ve iktisadi faturalar olarak dönüyor. Kapitalist kriz ve savaşların sosyal, siyasal ve iktisadi yükü emekçilerin sırtına yükleniyor.

Bu tablonun karşısında yükselen tepki ve mücadeleler ise azgın devlet terörü ile kaşılanıyor. Polis devleti uygulamaları yoğunlaşıyor. En küçük bir itiraz dahi devletin saldırılarına hedef oluyor. Suriye’ye savaş hazırlığı yürüten AKP hükümeti de içerdeki toplumsal muhalefeti ezmek için her türlü zorbalığı uygulamaktan geri durmuyor. Öğrenciler, gazeteciler, devrimciler işkencelerden geçirilerek hapishanelere dolduruluyor.

Eğitimden kesilen bütçe savaşlara akıtılıyor

80’li yıllardan beri uygulanan neoliberal politikalarla piyasaya açılan eğitimin gelinen yerde her kademesi ticarileşmiştir. Lise kapıları kayıt paralarıyla açılmaktadır. Lisede kullandığımız alanların her bir adımına fiyat biçilmektedir. Yakıt, temizlik gibi temel gereksinimler bizlere fatura edilmekte spor aktiviteleri için bile para toplanılmaktadır. Liseler artık şirket-müşteri ilişkilerinin hakim olduğu alanlara dönüştürülmüş durumdadır.

Derinleşen krizle birlikte bu ticarileşme ve piyasalaşma uygulamaları daha geniş boyutlara ulaşmaktadır. Eğitime bütçe ayırmaktansa eğitim üzerinden kar elde edilmeye çalışılmaktadır. İşçi ve emekçi ailelerimizi sömürerek karlarını artıranlar, eğitime zerre kadar bütçe ayırmazken silahlanmaya ve emperyalist savaşlara devasa harcamalar yapmaktadır. Sermaye düzeni, bizlerin sırtından kazandıklarını emperyalist savaşlara ve militarizme akıtmaktadır.

Emperyalist savaşın faturasını ödemeyelim! Sosyalizm kavgasını büyütelim!

Bunalımlarla birlikte gelen savaş ve yıkıma, katmerleşen açlık ve yoksulluğa karşı her geçen gün hoşnutsuzluk artıyor. Dünya ölçüsünde gençler, işçiler emekçiler seslerini yükseltiyor. Sistemin eşitsizliğine dikkat geçen İspanya’lı emekçiler alanlarda “gerçek demokrasi istiyoruz” diyerek burjuva demokrasisinin sahteliğini gözler önüne seriyor. Yunanistanlı işçiler krizin faturasını ödememek için her gün sokaklara iniyor. Yine Mısır ve Tunus’da yaşanan halk isyanları kapitalizmin ebediliği safsatalarını yerle bir eden ve devrimin güncelliğini gösteren örnekleri oluşturuyor. Şili’de “parasız eğitim istiyoruz” diyen gençlik ülke kaynaklarının başta eğitim olmak üzere halkın temel ihtiyaçları için kullanılması taleplerine dikkat çeken okul işgalleri gerçekleştiriyor.

Gençlik artan direnişler ve halk isyanlarını, kapitalizme karşı dünya ölçüsünde yükselen tepkiyi gelecek devrimlerin ilk nüveleri olarak görerek şimdiden o günlere hazırlanmalıdır. Emperyalist savaşın faturasını ödemek yerine savaşsız bir dünyanın temelleri için bugünden örgütlülüğümüzü güçlendirmeli, saflarımızı sıklaştırmalıyız. Çünkü savaş, açlık, yoksulluk, yozlaşma ve çürüme demek olan kapitalist sistemin karşısında tek alternatifimiz sosyalizmdir.

Devrimci Liseliler Birliği (DLB), gençliği sosyalizm kavgasını daha da güçlendirmeye, sermayenin arka bahçelerine dönüştürülen liseleri devrim mücadelesiyle özgürleştirmeye çağırmaktadır. Bunun için yeni bir eğitim-öğretim dönemine başlayan liselerde bir taraftan paralı eğitime, gerici müfredata ve baskıcı yönetmeliklere öte taraftan emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı mücadeleyi yükseltmeliyiz.

(Liselilerin Sesi, sayı 45, Eylül 2012)