Emekçi sınıflar yoksullaşıyor, kapitalist sınıf zenginleşiyor! - BİR-KAR

  • Arşiv
  • |
  • Sosyal mücadele
  • |
  • 27 Eylül 2012
  • 12:03

Toplumsal zenginliğin gerçekten adil ve eşit biçimde bölüşümü sosyalizmdedir!

Yaşlı kıta Avrupa dünyanın en zengin kıtalarından biridir. Ne var ki, günümüzde, bu zengin kıta da ekonomik krizin pençesinde kıvranıyor. Sadece Avrupa’nınYunanistan, İspanya, Portekiz, İrlanada gibi ekonomisi iflasın eşiğindeki ülkelerde değil, Hollanda, Fransa ve Almanya gibi güçlü bir ekonomiye sahip ülkelerde de kriz derinleşiyor.

Kriz kapitalizmin eseridir, ancak, faturası  her zamanki gibi yine işçi ve emekçilere çıkartıldı. “Tasarruf önlemeleri” adı altında çıkartılan ardı arkası gelmeyen saldırı paketleri ile işçi ve emekçilerin yaşamı bir kaç yıl içinde çekilmez hale getirildi.

Gelinen yerde sömürü daha da katmerli hale gelmiştir. Her gün bir işyeri kapatılmaktadır. Avrupa’da işsizlik oranı %25’lerin üzerine çıkmıştır. Hayat pahallılığı almış başını gidiyor. Her şey zamlanıyor. Otobüs ve tren ücretleri neredeyse her ay artıyor. Ücretler habire aşağı çekiliyor. Emekli maaşları insanca yaşamaya uygun değil. Üstüne üstlük ikide bir vergilendiriliyor. Yoksulluk dizboyu ve toplum ölçüsünde yaygınlaşıyor. Açlık artık yakın bir tehlike haline gelmiştir. Emekçilerin çocukları okuyamaz hale gelmiş olup, yoksul aileler için kreşlerde yer bulunamıyor. Yoksulluk en çok çocuklu kadınları vuruyor. Sağlık çoktandır paralı hale gelmiştir. Beslenme yetersizliği ve ilaçsızlık nedeniyle çocuklar hastalıklardan kırılıyorlar. Sosyal projelere ayrılan bütçede sürekli kısıtlama yapılıyor. Sosyal ve kültürel aktivite merkezlerinin sayısı her geçen gün biraz daha azalıyor. Kütüphaneler, kadın sığınma evleri aranan yerler haline geldi. Kısacası, Avrupa’da, onun en zengin ülkesi Almanya’da bile, adına işçi ve emekçi denenler sefalet içindedir ve tam bir yıkımı yaşıyorlar.

Buna karşın toplumun diğer kesimi, adına burjuvazi denen asalak sınıf her geçen gün biraz daha zenginleşiyor. Bu asalak sınıf mensupları sürekli “Kriz var, para yok ve hep zarar ediyoruz” diye fevaran ediyor, yalan! Krizin varlığı bir gerçek, ama bu tamamen onların eseridir. Para da var, ama para her daim bu asalak sınıfın kasalarına akıtılıyor, bankalar ve iflasın eşiğindeki şirketlerin kurtarılması için hortumlanıyor. İddialarının tam tersine, sürekli kar ediyorlar, sürekli servetlerine servet katıyorlar. Tüm bunların dolaysız bir sonucu olarak, tüm dünya da ve Avrupa’da servet-sefalet kutuplaşması iyiden iyiye büyümüş bulunuyor.

İşçiler, emekçiler!

Bu dünyada her şeyi üreten ve yaratan emekçi sınıflardır. Tüm toplumsal zenginlikler,  onların emeğinin, alınterinin eseridir. Ne var ki, unutulmaması gereken bir başka gerçek daha var; biliyoruz ki, dünyaya kapitalizm egemendir. Kapitalizm ise bir özel mülkiyet düzenidir. Bu düzende tüm üretim araçları burjuvazi denen asalak sınıfın elinde toplanmıştır. Sırf bu yüzden, emekçi sınıfların ürettiği tüm toplumsal zenginliklere bu asalak sınıf el koymaktadır. İşçi ve emekçilerin payına, sadece ve sadece birer ücretli köle olarak çalışmak düşmektedir. Ve bu düzende her şey, iktisadi, sosyal, siyasal ve hukuksal tüm koşullar, bu duruma göre düzenlenmiştir.

Bu bir büyük haksızlık, bir büyük adaletsizliktir. Bir avuç asalağın sefil çıkarları için, toplumun çalışan, üreten ve yaratan büyük çoğunluğunu yoksulluğa, açlığa ve sefalete mahkum etmektir.

Haksızlıklara, adaletsizliğe ve toplumsal eşitsizliğe karşı çıkmak, bunlara karşı mücadele etmek bir haktır ve bunun gerekleri yapılmalıdır. Ancak, unutulmamalıdır ki, sözkonusu olan kapitalizmdir. Sözkonusu olan bir özel mülkiyet düzenidir. Bu düzenin egemeni asalak bir sınıf olan burjuvazidir. Bu düzenin temel toplumsal çelişkisi bu iki sınıf, burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki çelişkidir. Bu düzende her şey esas olarak bu çelikiyle kararlaştırılır.Her şey emekçi sınıfların sömürülmesine dayalıdır. Bu kapitalizmin tunç yasasıdır. Kapitalizm bu yasa olmadan var olamaz, bundan vazgeçerse de kapitalizm kapitalizm olmaktan çıkar.

Bir kez daha, her türden sömürünün, haksızlığın, adaletsizliğin ve eşitsizliğn kaynağı kapitalizmdir. Özel mülkiyet düzenidir. Bu düzenin devamını sağlayan temel toplumsal ilişkiler ve koşullardır. Kapitalizm, demek oluyor ki, özel mülkiyet düzeni yıkılmadan, temel toplumsal ilişkilere dokunulmadan, ona köklü bir müdahale yapılmadan, toplumsal eşitsizliğe ve adaletsizliğe son verilemez. En iyi durumda dahi, kapitalizmin koşullarında elde edilebilir kimi geçici, sallantılı ve sınrlı iyileştirmeler yapılabilir.

Sorun toplumsal bir sorundur, gerçek, tam ve kalıcı çözümü de toplumsal bir devrimden geçmektedir. Aynı anlama gelmek üzere, gerçek, tam ve kalıcı bir sosyal eşitlik ve sosyal adalet, ancak ve ancak sosyalizmdedir.

Kardeşler, sınıf kardeşleri!

Çeşitli sendikalar ve insiyatifler toplumun bir kesiminin, yani işçi ve emekçilerin sürekli yokullaşmasına, buna karşın diğer kesiminin, yani sermaye sınıfının zenginleşip, servetine servet katmasına itiraz etmek, krizi ve toplumsal zenginliliğin eşit ve adil biçimde dağıtılmamasını protesto etmek üzere 29 Eylül’de, Almanya çapında yürüyüşler ve mitingler düzenlenecek.

Sömürüye son vermek için, gerçek, tam ve kalıcı bir eşitliklik için, toplumsal servetin ve zenginliğin gerçekten eşit ve adil bir bölüşümü için, her yerde bu gösterilere katılalım, bir kez daha ve inadına, “Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!” diye haykıralım.

İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu (BİR-KAR)