‘Dünyanın yükünü çekiyoruz...’ - Şükran Soner

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 03 Nisan 2012
  • 05:48

Ekonomi habercileri bekledikleri, ancak çift haneli yüksek oranlar karşısında inanamadıkları zamların haberini yorumlarken, “Bakan Taner Yıldız’ın yüzündeki ciddi ifadeyi görmesek, sözlerini duymasak 1 Nisan şakası olarak değerlendirecektik” dediler. Bakan da akaryakıta üç ayda üç zammın üzerine gelen yüksek elektrik, doğalgaz zamlarını sindirebilmemiz için, “dünyanın yükünü biz çekiyoruz” vurgulaması ile özellikle Ortadoğu eksenindeki siyasal çatışmalar, Arap Baharı’nın, iç savaşların kaçınılmaz sonuçlarını işaret ederek, iktidar olarak sorumluluklarının olmadığı tezini işledi.

Erdoğan iktidarlarının icraatlarında taktik, stratejik zamanlamalarına şapka çıkarmak gerek... Başbakan’ın, “dindar-kindar” gençlik yetiştirmeye yönelik büyük eğitim projesi yasa değişikliği zaferini 28 Şubat’ın rövanşı olarak ilan ettiği günlerine denk geldi. Siyasal İslamcı cepheye tek yanlı dayatmacı iktidar gücünü bir kez daha kanıtlamış olmanın, laikliğin, eğitim birliğinin istedikleri gibi katledilmesinin sarhoşluğunda, çocuklarını gönüllerince yetiştirme hakkını elde ettiklerine inandırılan seçmenlerin, biraz burulsalar da zamlarla başına gelecekleri algılamaları söz konusu olamayacaktı. Üstüne üstlük bahar günleri elektrik-doğalgaz faturaları için daha düşük günlere girilmesi anlamındaydı. Halkımız her zamanki gibi sindire sindire algılarken, kaplumbağa rolünde tepkisini gösteremeyecek, uyuşturulacaktı.

Başbakan Erdoğan’ın “Suriye Halkının Dostları” toplantısında, biat kültürü ile teslim olmuş bakanlarına, milletvekillerine alıştığı buyurganlık üslubunda, yakın tarihte ortak kabine toplantısı düzenlediği Esad’ın devrilmesi yolunda dünyayı gerekirse silahlı iç savaşta rol almaya çağırırkenki ekran görüntüleri çok medyatik. Amerika’nın Ortadoğu’daki stratejik ortağı, lideri vitrini ile gurur duyarken, ülkesindeki emeklilerin ücret ayarlamasının uygulamasını bile ileri yıllara atan, memurların yasal ücret artışlarını erteleyen, uyguladığında enflasyonun çok altında tutan iktidarın, halkının çoğunluğunu sürekli yoksullaştıran, yoksunlaştıran icraatlarını algılamak söz konusu bile olamıyor. Suriye halkını diktatöründen kurtaracak, demokrasi götürecek büyük lider, bu rolün Ortadoğu’daki ekonomik getirilerinden pay alma düşleri görülürken, çift haneli, ekonomideki bütün sistemleri tetikleyecek, enerji zamlarını açıklamak, arada yutturmak gerçekten stratejik bir zamanlama, taktik.. “Bizim hiçbir kabahatimizin olmadığı, dünyanın yükünü taşıma” kavramı da, günün haberleri içinde, Ortadoğu kaosundaki gelişmelerle aptal yerine konmamızı kolaylaştırıyor..

***

Yandaşı, cemaatçisi, teslim alınmışı ile çok güçlü medya güdülemesinde, son bir araştırmaya göre, ortalama on yılda ancak bir kitap okumuş kültürlü vatandaş kimliğimizle, stratejik ortak pohpohlamasında Ortadoğu’da ülkemize biçilen çok tehlikeli rolleri, tuzakları, başımıza örülmekte olan çorapları, iktidarımızın şimdiden içine düştüğü açmazları, satır arası haberlerden okuyacak halimiz olabilir mi?

Başbakan Erdoğan, içeride çoğunluk oyu ile elde ettiği baştan sona gerçek demokrasinin tüm ilkelerinin ayaklar altına alındığı, bağımsız yargının işleyişinden, hukuk devleti, insan hakları ağır ihlallerine, güçler ayrılığına, parlamento içi ve dışı muhalefetin işleyişine elde ettiği diktatoryal gücün büyüsünde... Dış politikada da benzer üslupla, dayatmalarla, atak çıkışlarla başarı arıyor. İçerideki dayatmacı üslubun şimdilik geçerli olmasının irdelenmesini bir yana bırakalım. Dış politikada çıkar dengelerinin güncel değişim dinamikleri, oyunlar, hesapların büyüklüğü karşısında sadece iktidarlarına değil, ülkemize verilecek dönüşü olmayan zararlardan kaygı duyalım. Elbette ki en büyük tehditten, Ortadoğu’da Amerika’nın kaçtığı rolün dublörü olmaya çalışırken, ırklar, mezhepler, aşiretler eksenindeki büyük bataklığın, kaosun içine sürüklenmekten kaygı duyalım.

Emperyal çıkarlar içinde dişe dokunan Kaddafi’nin düşürülmesinde, Fransa’yı durdurma, İslam dünyasına kendini kabul ettirme düşü ile olabilecek, baştan NATO silahlı müdahalesine karşı durma, sonra da önünde yer alma gafı hafif sayılabilir. En uzun sınırımız olan Suriye’de Esad’ın devrilmesi çok daha büyük çaplı; büyük devletlerin çıkar çatışmaları gündemli. Orada siyaseten yanlış sonucun rüyasını görmek, yanlışlıkla kaybedenler cephesinde kalmanın bedeli, insan hakları kaygılarını unutun, Türkiye’nin bataklığa çekilmesi sonucunu getirebilir. Şimdiden uzmanlar Suriye için çok uzun süreçli, çok karmaşık sonuçlara gebe Ortadoğu dengelerini altüst edebilecek, iç ve bölgesel ölçekte savaşlardan söz ediyorlar. Şimdiden Türkiye gönüllü olduğu önde rollerle öylesine hedef tahtasına oturdu ki; en uzun sınırı üzerinden bölge ülkeleriyle yürüttüğü ekonomik ilişkileri, Suriye ile olanlarla birlikte altüst..

ABD, AB ülkeleri arkadan Türkiye’yi öne iterlerken, Rusya ve Çin’in bastırması ile çoktan geriye çekildiler. Erdoğan hükümetinin çıkışları ile Türkiye hedef tahtasında...

Cumhuriyet / 03.04.12